24 Aralık 2008

Değirmendere’de “o acı günleri” hatırlarken!....

Londra’ya gidenler iyi bilir. Bana göre bir yön tabelaları şehri. Biraz lisan bilen birini atın Londra’nın bir köşesine, mutlaka gideceği yeri bulabilir.Dört yıl önce Gaziantep’e gitmiştik. Koca şehirde şehrin merkezini gösteren tabelalardan başka bir yön gösteren işarete rastlamamıştık. Dönüp dönüp durmuştuk.İstanbul’un diğer bölgelerini bilmiyorum; ama bizim bölgede gerçekten Londra’yı aratmayan bir tabela bolluğu var. Kim akıl edip çoğaltıyorsa bu tabelaları tebrik etmeliyiz.İnsan bilmediği bir bölgeye gittiğinde sudan çıkmış balığa dönüyor.Bunları neden yazıyorum?
SESSİZLİĞİ BOZAN MOTORLU TESTERE: Yağmurlu bir havada her yer gibi Değirmendere sahili de boş ve kasvetli bir görüntü içindeydi. Sakin ve sessiz ortamı bozan ise yaşlı bir incir ağacını kesip dallarını doğrayan belediye işçilerinin motorlu testeresinin sesiydi.
Geçenlerde yolumuz Değirmendere’ye düştü. Hani fındığı ile şöhretli bölgeye.Tarif üzerine bir ev aramaya kalktık, kaybolduk. Değirmendere Belediyesi’ni tebrik ediyorum. Bir tek tabela gördük, sınır tabelasını.Her beldede o meşhur “şehrin merkezi” tabelasını görmek mümkün. Yolunuz Değirmendere’ye düşerse ve otomobil kullanıyorsanız böyle bir tabela aramayın, ana yoldan hemen deniz tarafına sapın, yoksa kendinizi bir anda Karamürsel’de bulursunuz.
BOŞ ARSADA DEPREMİN İZLERİ: Yer yer bazı bitişik evlerin araları boş. Bu boşluklar insana hüzün ve acı veriyor. Ehliyetsiz kimselerin yaptığı birçok bina yerle bir olmuş. Çoğu insan bu yıkıntıların altında kalmış. Depremden değil tabii, kul hatasından, kontrolsüzlükten, kadercilikten…
Değirmendere büyük depremde en çok hasar gören ve canlar veren bir belde. Asıl ismi “Değirmenderesi”. Bu isim zamanla "Değirmendere"'ye dönmüş.Gölcük’ten daha çok nüfusa sahipken, tersanelerin Gölcüğe kurulmasıyla nüfusu gerilerde kalmış ve Gölcük’e bağlı bir belde haline gelmiş.
YÜRÜYÜŞ YOLU VE MARTILAR: Değirmendere sahil yolu yürüyüş için biçilmiş kaftan. Sabahları özellikle subay emeklilerini uygun adım yürürken görmek mümkünmüş. (Üstte fotoğraf). Sakin sakin pinekleyen martılar başka bir güzellik katıyor sahil yoluna(alttaki fotoğraf).
Değirmendere'nin fındığını bilmeyen yok. Her yaz fındık festivali düzenleniyor beldede. Değirmendere'nin bir başka özelliği de dünyanın ilk açık hava ahşap heykel müzesine sahip olması. Sahil boyunca ahşap heykeller sizlere “merhaba” diyor.
DENİZ OTOBÜSÜNÜ GÖRÜNCE: Değirmendere’den karşı sahillere bakarken bir deniz otobüsü dikkatimizi çekti. Deniz otobüsü beni gençlik yıllarıma götürdü. O yıllarda yaşadığımız Üsküdar Vapuru faciasını hatırladım. Biliyorsunuz Üsküdar Vapuru 1 Mart 1958’de Derince açıklarında batmış, yüzlerce yolcu sulara gömülmüştü. Ölen yolcuların çoğunun İzmit lisesi’nden çıkan ve evlerine giden öğrenciler olması yürekleri yakmıştı.

3 yorum:

Berceste dedi ki...

O tabelaları bir de benim eşime sorun bin ah işitin Akın amca :) Var olanları da öyle yerlere koyuyorlar ki, görebilmeniz imkansız! Yolu geçip görüyorsunuz ya da... Önünde ağaç bitip dallar arasından görünmeyenler mi istersiniz, ayrı direğe konulmasın, iş ve masraf çıkmasın diye dönüşe 2m kala konulanlar mı istersinz, elinize fotoğraf makinası alıp yola çıksanız, bu konu ile ilgili kitap yazılır Türkiye'de! Bir de İngiltere'de yaşayıp, Türkiye'de yol bulmaya kalktığımızı eklersek, bizi seyretmek epey eğlenceli olurdu herhalde. En son Şeker Bayramı'nda İstanbul'da yan yollara giriş kabusu yaşadık. Girişleri kaçırıp nerelerden döndük. Kendi evimizin yolu için bile! Otogar'dan yolcu karşılamaya gittik. Son dakika gördüğümüz döneceğimiz yolu gösteren işaret yüzünden girişi kaçırdık ve tam bir daire çizerek, 50km yol yapıp aynı noktaya geri geldik. Yolcuyu almaya 20 dakika erken gitmişken 30 dakika beklettiğimiz için de kulağımız çekildi :) Özetle bu konuda Değirmendere yalnız değil!

Punto dedi ki...

Değirmendere'nin yanlız olmadığı doğru Sevgili Dilek. Havalar iyi olsun özellikle dalların arkasına saklanan trafik ışıklarının peşine düşeceğim.

JAMES WHITE dedi ki...

Ben Değirmendere'de büyüdüm. Çocuk olmak için harika bir yerdi bizim zamanımız olan 80'lerde. Çok özlüyorum. Bazen kaçıp gidiyorum sahilde yürüyüş yapıp dönüyorum İstanbul'a. O sessizlik hiç bir şeye değişilmez. Çok acayip yer Değirmendere. :)