27 Aralık 2008

Siyasetin tavuk refleksi !

Aval aval dinlemek hiç hoşuma gitmiyor… Ama dinlemek zorunda kalıyorum… Anlayarak da değil... Aval aval….Yüreğimdeki karaltı hüzün sınırlarını aşıyor….YAS oluyor…vah vah diye diye anamın öldüğü gün gibi dünyanın başıma yıkıldığını hissediyorum…
Dehşet verici bir dünya sıkıntısının 3 milyonu aşan bir işsizliğin kol gezdiği ülkemde afyonlu görüntülere bakın… Yuva kurmak isteyen 70 yaşındakilerin izdivacınıza talip oldum cümlesi çok geç kalmış mutluluk hamlesi değil mi?
Belki de gündemden düşmeyen yemeklerde kıl çıkması, ne yediğimizi tarif ederken kriter oluşturuyordur. Göz önündekiler bunlar…
Siyaset sofrasında ise millete sunulan geç kalmış evlilikler, içinde at kuyruğu kılı çıkan yemekler var! Göz önünde olmayan uzun menzilli planlar yürüyor…
Bu planlama devleti dönüştürme olarak uygulanıyor…
Cumhuriyete karşı yürütülüyor. Kötüleyerek…
Akıl karıştırıcı şikayetleri tekrar tekrar gündeme getirerek…
Ne oluyor dersiniz?.. Sofraya gelen kıllı yemekler yüzünden iştahınız kapanıyor…
Sana varacağım diyen kişinin dizleri titrerken seninle nasıl yürüyeceğini kara kara düşünür oluyorsunuz…
Demokrasi uğruna söylemleri dinlerken, hangi eylemler sıralanıyor. AKP ben sandıktan çıktım… Güç bende… Ben ne istersem yaparım… Cumhurbaşkanımı da ben seçerim… Dengeleri de ben kurarım… Hatırlayın… Başbakan bu ülkenin doktoru ya!
İşte bu tavır beni hasta ediyor… Tedavi umudu da yakın bir gelecekte yok… Korkutuyor… Zira sonunda şu yapılıyor.
"Bak görüyorsunuz ya… Bir Anayasa mahkemesi bile karar alamıyor… Bu sorun zaten uzun süredir iş yapılmasını da önlüyor… Bunu da değiştirmemiz şart". Yani muhteşem demokratik alışkanlığımız içinde evet diyenler, kaldır elini tamamla görevini…
Sadece hatırlayalım…
Cumhurbaşkanı seçimi partiler arası bir uzlaşmaya dayanmadan gerçekleştirildi. İnatlaştık… YÖK Başkanını seçerken dediğim dedik uygulaması sürdü… İnatlaştık…
Adrese dayalı sisteme geçerken kimseyi dinlemedik… Seçmen listelerinin güvenilir olması gereğini öne almadık… Böyle olursa iyi olur dedik… Hayale dayalı listelere uzandık… İnatlaştık…
Boş arsalarda hayali seçmenleri, kümeslerde tavukları seçmen listesine aldık… Seçmen sayısını önce tekrarlar var deyip düşürdük… Sonra yerel seçimlere 3- 5 ay kala 6 milyon birden arttırdık... Ve yanlışta ısrarı sürdürüp kargaşaya kargaşa kattık… Aaaa Parmak mı boyanırmış deyip parmak boyasını da kaldırdık, çağ atladık… Leke başka noktalara taşınmadı mı?
Danıştayı- Sayıştayı, sayanı, saymayanı şaşkın yaptık… Anayasa Mahkemesine Hukukçu olmayan biri tayin edilmesin dendi. Bizim Haşim iyidir deyip, üstelik onu başkan da yaptık… İnatlaştık…
Siyasi Partiler Kanunu değişmeden temsildeki sıkıntı geçmez dendi..Duymadık. İnatlaştık…
Bu seçim kanunu ile mecliste adil bir temsil olmuyor dendi… Yürüdük… İnatlaştık…
Anayasa Mahkemesi Başkanı kendi tayfasını yanına alıp Ülkemin Doktoru olan Başbakanımız için eczacılığa soyundu. Tartışmaya 800 ün üzerindeki Belde belediyesinin seçime girip girmemesi yol açtı. Danıştay ve YSK belli şartlarla girebilirler deyince iş karma karışık oldu..Başbakan " ikinci bir Anayasa Mahkemesi mi çıktı" siteminde bunundu ve Kılıç derhal yatıştırıcı olsun diye ilaç gibi bir destek çıktı…
"Anayasa Mahkemesi ne derse o olur ha!" ihtarını geciktirmedi… İtiraz edilecek oldu ise de cevap hızlı geldi.. "Ben bu kararı benim gibi düşünen 6 arkadaşımla birlikte aldım…
Tek başıma şahsi kararım değil" dendi.… İşte ne oldu ise o anda oldu…
Başkan Yardımcısı ve diğer 8 üye itiraz etti "Biz bu düşüncede değiliz. Ve Başkan bu kararı bizim dışımızda aldı" itirazı geldi.
KILIÇ'ı bilmiyor musunuz.. AKP’ nin kapatılma davasında da tutumunu gördük… Belde Belediyeleri konusu ile işin kokusunu daha da yakından hissettik… Kılıç kör düğümü çözerim diyerek teraziyi bir vuruşta ortadan ikiye bölüverdi. Ve şunu da ekledi: "Onlar muhaliftiler… AÇIKLAMA İÇİN DÜŞÜNCELERİNİ ALMADIM."
Hâlâ görülmüyor mu? Baskı mahalleyi aşalı yıllar olmuş… Cumhuriyetin bacakları kırılmak üzere… Çankaya fethedildi… Ordu susturuldu… Yüksek Yargı çatladı… Yaşasın kargaşa…
Çevremizdeki toz duman beni korkutuyor…
Zihinlerdeki ÖTEKİLEŞME tamamlanmış gibi… Güven sıfır… Daha da yakın bir felâket görmezden geliniyor... Neden?.. Başbakan teğet dedi ya!.. Ciğerimi de sökse o TEĞETTİR ARKADAŞ. Veya Psikolojiktir…

Hızlı bir büyüme… Paranın bolca girdiği bir ülke… Genişleme… Ve duraksama… 2002-2008 arası bu… Ülkem işsizleri artarken… Çiftçisi, esnafı kan ağlarken zaman kısalıyor… Daha içine kapalı… Daha sert ifadeler kullanan bir ortama gebe yarınlarımız... Ve daha gergin bir topluluk geliyor aklıma. (2009 seçim ve sonrası). Bu kere teğet geçmeyecek pek çok şey! Ekonomi cehennem ateşinin ağzında… Siyasetin tavuk refleksine kapılıp tilkilere yem olmayalım…
(* Tavuklar yakın tehlikeyi göremez.. .Bilhassa yemlenirken dikkatini sadece önündeki yeme verir ve tilkilere kolay yem olurlar)
..................................................................
KARANLIK KAFANIN GRİ DUMANI!

Bu leke kimin?

Özür dilerim Frank!
Sen ana baba sözü dinlemedin..Bu iyi olmadı..Bari pişman ol..Ruhun temizlensin
.Bak RTÜK bizi duman etti..Senin sigara dumanını öyle sansürleniyor ki yüzüğünü de göremiyoruz artık!
Daha çok demokrasi lafını çiklet gibi çiğneyen, daha çok baskı için kullanan bir zihniyetle karşı karşıya değil miyiz?
Bu baskı nereye kadar... Hangi mahalleden? Bundan 60 yıl önce çekilmiş bir filmde Frank Sinatra sansür ediliyor. Onu bile rahat bırakmıyorlar... Bir nefes sigaradan çekecek ya.. Bastır lekeyi! Kapa... Görmesinler... Adam bilse 60 yıl sonra nasıl sansür edildiğini 60 kere daha düşüp ölecek.. İnanılır gibi değil...
Filmi çekene, yapana, saygı sanat değeri denen şeyi korumak nerede?..
Bizde YASSAK AĞABEY!
Sadece Film mi bozuluyor... Seyredenin asabı da bozuluyor... Adamın arabasının motorunu sökmüşsün, park etmek yasak der gibisin... Ne alâkası var? 60 yıl önce çekilmiş filmi 60 gün önce aldığın bir kararla karala dur..
Filminde yer alan tüm sigaralı sahneleri gri balonlarla doldura doldura mahvet “biz de yasak de”.. Frank Sinatra’nın elinde ve ağzında sigara olmayan nerede ise hiç bir kare resmi yok... Güzelim müzikali seyrederken “bu kafadan” utandım...
Sadece Sinatra değil ki... Kaliteli bir dizi idi... Aktörün canlandırdığı rol içkici, ağzından sigarası eksik olmayan ve bu yüzden de sağlığını kaybetme noktasına gelen bir tip... O kadar balon var ki...
Sisler arkasında aktörü bir iki kere bütün olarak görebiliyorsun... Öyle bir an geliyor filmi bırakıp sigarayı kapatan gri balonu takip eder hale geliyorsun...
Sonra mı ne oluyor... Sigaraya başlıyorsun...
....................................................
Mesele TAM 1 KURUŞLUK bir MESELE!

Cumhurbaşkanı Gül, “Gül'ün annesinin etnik kökeni araştırılsın” sözleri nedeniyle CHP'li Arıtman'a 1 YTL'lik manevi tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde “Davalının ırkçılık ve ayrımcılık temelli bu iddiası, müvekkilin kişisel ve ailevi değerlerine, haysiyet ve şerefine ağır saldırı teşkil eder niteliktedir” denildi..
Anladığım kısmı, olmayan bir iddiayı siyasi amaçla kullanmak... Ayıp.. Yersiz... Ama dilekçede anlamadıklarım inanmadıklarım da var!
“Siyaset üstü görev ve sorumluluğu olan Cumhurbaşkanının görevini ifade tarafsızlığından şüphe duyulmasına neden olmaya çalıştığı” belirtildi.
(Şüphesiz sayın GÜL rektör seçerken bunu kesin kez ispat da edecektir ve eşi türban takanı takmayanla aynı terazide tartacaktır!.)
Dilekçede, “Davalının ırkçılık ve ayrımcılık temelli bu iddiası, basın yoluyla müvekkilin kişisel ve ailevi değerlerine, haysiyet ve şerefine ağır saldırı teşkil eder niteliktedir” deniliyor.
Ben bu saldırıyı tam olarak anlayamadım... Umarım mahkeme anlar, anlatır ve biz de anlarız... Irkçılık temeline itiraz ediliyor.. Ermeni olmak suç mu?
Ananız ermeni ise ne oluyor ki? Ben farklı bakıyorum... Şöyle hayal ediyorum... GÜL EVET ANNEM ERMENİ diyor... Ve dönüp soykırım iddiacılarına bu topraklar beni yetiştirdi ve ben de Cumhurbaşkanlığına kadar geldim... Çok mu kötü.. Mesele 1 kuruşluk mesele ya.. Tazminat tutarı kadar kıymeti var zannediyorum...
...............................................
Gökçek tartışmaya susamış!

Yenilen pehlivan güreşe doyamaz derler... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “Kumpasa geldim. Kılıçdaroğlu ile yeniden karşılaşmak istiyorum”feryadında ısrar ediyor... Ve ekliyor: Ama tarafsız bir kanalda..
Düşünün... Ona göre tarafsız kanal kim olabilir?.. Nerede buluşursa mutlu olur?
Mesela SES TV rıhtımında saat 10 da..Benim ülkemin tarafsızlık isteyen tarafı GÖKÇEK... Bir yayın düşünün elde mikrofon soru Gökçek... Cevap ondan iyisini bulamayız... Şunu da yaptı, bunu da yaptı... Sıkılmadan, bıkmadan kim gelirse gelsin aynı cevap...
Tabii ki Gökçek... Üç kere, beş kere baktım... Vıcık vıcık... Ses sahibinin sesi... Gökçek TV... Şu anda gündemde tarafsızlık var... Şikayetçi Gökçek...
Hangi yayın ilkesi ile 24 saatin 24 ünde kendini göklere çıkaran bir yayıma imkân sağlar?... Sonra kalkıp şikâyetim var diyebiliyor... Neymiş ona haksızlık edilmiş... Açık oturumda hakkı yenmiş. Yanlı davranılmış!.. Yeniden tartışmak isterim, beni oraya çıkarın dediği yer devlet televizyonu...
Neden GÖKÇEK.. tarafsız olarak TRT 1 i gösteriyor... Taraf da ondan!
Kim yönetiyor burayı... Tertemiz bir isim değil mi? Deniz Feneri davasında adı geçen bir üstat.. Sistem ne? Bastır parayı satın al medyayı... Uyut bütün dünyayı...
..................................................
Kama

KRİZİ FIRSATA ÇEVİREN İLK İŞLETME!

Başbakan Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 41 numaralı simit tezgâhının önünde durdu... İşte bu an ekonomik, ve psikolojik durgunluğun fırsata dönüşünün ilk ö
rneği de gerçekleşti... Simitçi Özer gelenin Başbakan olduğunu görünce yüreği kabardı... Başbakan “Merhabalar yeğenim. 10 simit ver” dedi. Özer heyecanla en taze simiti en yeni torbayı aradı... Sonra şeytan zihnine olmayacak bir soru soktu... Yahu bu IMF’e gidiyor... Cebinde nakit var mı?. 4 adetini 1 ytl’den verdiği simitlerden 10 tanesini paket yaptı.. Ve ekledi.. Dayı...! Borcun 2 ytl..İkisi de benden. Bu kadar borç ne ki! Başbakan olur dedi... Ama parayı hemen çıkaramadı... Zorlayarak cebine sıkışmış 2 ytl yi bulup uzattı.. Ayrıca 100 ytl daha verdi... Simitçi Özer’in psikolojisi düzeldi... “Bu 100 ytl geri ödemesiz kredi oldu”derken yeniden yapılanmayı başlattı.. Bu büfeden Başbakan simit alıyor yazısı ile reklama geçti... Ve böylece krizi fırsata çeviren ilk işletmemiz doğmuş oldu...

5 yorum:

ERDIL dedi ki...

Yorum : Okuyana; anliyana !!??
Kaleminize saglik...
Insallah,masallah la büyüdük..
Gene de yeni yil hayirli olur.

Punto dedi ki...

Her şeye rağmen insanlar umutla yaşarmış Sevgili Erdil. Onun için yeni yılın hepimize hayırlı olmasını diliyoruz biz de.

Mine dedi ki...

Kaleminize sağlık Punto Ağabey.

Bugün saat 17.00 sularında İstanbul Yolu diye de adlandırılan 5 şeritli yolda ikisi zincirleme olmak üzere 5 kaza gördüm. En az 30 araba kazalara karışmıştı. Tabi trafik felç. Yolun açılmasını beklerken bir üst geçitin üzerindeki afiş dikkatimi çekti. Afişte 'Sincan Metrosu için 232 Trilyon harcadık' yazıyordu. Sanırsınız ki metro bitti ve kullanıma açıldı. Metro bitmedi, bolca hız tuzağı köprülü kavşaklar yapıldı. Çoğu hatalı projeler.
Ama bizim halkımız bunları hizmet sanıyor.
Umarım gelecek seçimlerde herşey değişir.

Punto dedi ki...

Bir düzeltme yapmalıyım Sevgili Mine. Kelaynak yazılarını ben yazmıyorum. Tecrübeli bir "ağabeyimiz" yazıyor.
Bizim de ümidimiz halkın bir gün göz boyamaları görmesi ve dürüst yöneticileri seçebilmesi.
Umarım bu ümidimiz gerçek olur.

Mine dedi ki...

O zaman şöyle düzelteyim, Punto'da emeği geçen herkesin kalemine sağlık :)