9 Temmuz 2009

Makedonya’da köklerini arayan üçüncü kuşak!

Eşimin baba tarafı, Makedonya’dan Türkiye’ye göç etmiş. Eşim ve akranı kardeş çocukları zaman zaman bir araya gelirler. Bu toplantıların birinde Makedonya’ya bir tur düzenleme ve ata topraklarını gezme fikri doğmuş. Bu fikir gelişti, bir turla anlaştılar ve beş gün merak ettikleri toprakları gezdiler, dede evini aradılar.Punto’yu şimdi eşime açıyorum. Onun “köklerini arama” serüvenini yine onun kaleminden ve onun fotoğraflarıyla sizlerle paylaşıyorum:
ÜSKÜP:

Üsküp Kalesi'nin görünüşü
Rumeli’yi konu eden dizi mi yoksa yaşımızın ilerlemesi mi bilmem, dedelerimizin, babalarımızın yaşadığı ama sonra da terk etmek zorunda kaldıkları yerleri görme arzusu, ailenin üçüncü kuşağını bir araya getirdi ve bir özel Makedonya turu yaptık.
Üsküp'te eski çarşı. Bir Anadolu kentinden farksız. (üstte). Yeni Üsküp daha modern bir görüntü içinde. (altta)
Yanımızda ikinci kuşaktan, biri 85 yaşında diğeri 83 yaşında iki büyüğümüz de vardı. Makedonyalı yerel rehberin yanı sıra onların anıları da bize rehberlik edecekti. Uçak Üsküp’e indiğinde hepimizi bir heyecan sardı. Babalarımızın, annelerimizin hayatları boyunca özlemle andıkları yerleri görecektik. Bu gezi , onlarla olan anılarımızı tazeleyecek, geçmişimizi daha çok düşünme imkanı sağlayacaktı.
Bazılarımıza soyadı olan Vardar Nehri.
Hava alanından Üsküp’e gelir gelmez bizi şarkılara, türkülere konu olan Vardar nehri karşıladı. Vardar, Makedonya’yı baştan başa kat edip Yunanistan’dan denize dökülen zaman zaman da taşan geniş bir nehir. Üzerinde birkaç köprü var. Bizim için en değerlisi Osmanlıdan kalan Taş Köprü. Nehir, eski Üsküp ve yeni Üsküp olmak üzere şehri ikiye bölüyor.

Yüzlerce yıl iç içe yaşayan iki halkın farklı dillerinin bir sokak tabelasında kaynaşmış görüntüsü.
Üsküp adını yalnız Türkler kullanıyor. Yoksa Makedonya’da resmi adı Skopje. Eski Üsküp Türklerin daha yoğun yaşadığı, eski tip çarşıların korunduğu, camilerin, Türk evlerinin sık sık karşımıza çıktığı bir bölge. Ama ne yazık ki fakir ve köhne. Krizin, Makedonya’yı vurması burada daha fazla hissediliyor. Eski çarşıda birkaç parça malını almaya bile gerek görmeden kapanmış dükkanları görmek çok acı. Halbuki Vardar’ın öbür yakası daha zengin görünümlü, otomobiller yeni model, dükkanları Nişantaşıvâri.
Eski Çarşı’da öğle yemeği yerken tanıdık bir ses yükseldi. Ezan okunuyordu. Bir Avrupa şehrinde ezan sesi duymak, insanda başka bir duygu yaratıyor. Türklerin getirdiği Müslümanlığı değiştirmeden yaşatan ender dış yörelerden biri Üsküp. Eski yıllara göre Türk sayısı da çok azalmış olmasına rağmen… Bu ezan seslerine tepki midir bilmem, Üsküp’ün en yüksek tepesine 2000 yılında devâsâ bir haç dikilmiş. Her taraftan görülüyor, gece de pırıl pırıl ışıklandırılıyor.”Ne olursa olsun burası bir Hristiyan şehridir” demek istiyorlar anlaşılan.
Orada öğrendiğimiz bir başka ilginç bilgi daha vereyim; Üsküp’te Rahibe Tereza’nın evi ziyaretgah olmuş. Evinin önünde heykeli de var. 1910’da doğan ve 1997’de ölen Rahibe Tereza, bir Osmanlı Arnavut olarak doğmuş. Asıl adı da Gonca Boyacı.

Gezinin devamı var

11 yorum:

Basak dedi ki...

Eşim Alev'in baba tarafı da Ohrili. Hatta akrabalarının çoğu hala orada yaşıyorlar. Sizin yapmayı becerdiğiniz bu köklerin izini arama işi konusunda darısı bizim başımıza diyorum.

Punto dedi ki...

Sevgili Başak;Tavsiye ederim siz de bir fırsat yaratın. Böyle bir gezi normal seyahatlerden bambaşka bir heyecan kaynağı oluyor.
Oya

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Üsküple hiç bir bağımız olmamasına rağmen bu gezi notlarını okuyunca biz de gidelim görelim diye düşündük. Kültüre tanık olmak için bile gitmeye değer...
Karşı komşumuz Üsküp göçmeni. Yazıyı onlara da okutacağım mutlaka.

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; Balkanlar mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler. Kültürlerimizin az da olsa buralarda yaşatılması insanı sevindiriyor. Komşunuzun anıları da ilginçtir mutlaka.
Oya

suzan dedi ki...

Benim anneannem de Midilli'den biz kuzenlerle hep gitmek istiyoruz. Oya Hanım'ın yazısı gerçekten kökenlerimizi daha çok düşünmeye sevk ediyor. Rahibe Tereza'nın Gonca boyacı olduğunu da bu sayede öğrendim. Teşekkürler..

Punto dedi ki...

Sevgili Suzan; köklerimizin olduğu yerleri görmek gerçekten çok güzel. Mutlaka Midilli'ye gidin. Böyle geziler farklı bir heyecan veriyor insana.
Sevgiler...
Oya

mmy dedi ki...

Merhaba sayın Punto,
Benimde baba dedem 1896 üsküp doğumlu. Bende bu yöreleri çok merak eden biriyim. İnternetten araştırırken sizin sitenizi buldum. 2 hafta önce bizde Bosna-Herseke geziye gitmiştik. Mostar şehrinde de aynen üsküpte olduğu gibi şehrin en yüksek tepesine kocaman bir haç yapmışlar. Bir gün bir hırvat haçı göstererek sizin minareleriniz var ancak bizim haçımıza hiç bir zaman ulaşamazlar demiş. O gün de Allahın hikmeti akşam üzeri tam haçın bulunduğu yerin üzerinde ay (hilal) ve yıldız görünmüş. Bosnalılar da ay ve yıldızı göstererek siz nekadar yükseğe haçınızı dikerseniz dikin oraya ulaşamayacaksınız demişler.

Punto dedi ki...

Sevgili mmy; Ne yazık ki dinler arası çatışma yıllardır sürüyor ve bu gidişle daha da yıllarca sürecek.

kavadarli dedi ki...

Merhabalar,
55 yaşından sonra köklerimi araştırmaya başladığıma çok pişmanım. Keşke yıllar önce başlasaydım da rahmetli babam ve rahmatli amcalarımdan daha detaylı ve sağlıklı bilgiler almış olsaydım. Yine de "hiçbirşey için geç kalınmış değildir" felsefesi ile araştırmaya başlarken,tesadüfen sitenizle karşılaştım. Soyadımın kavadarlı oluşu nedeniyle, tikveş ve kavadar'ı mutlaka görmem gerektiğini, siteniz sayesinde birkez daha anlamış oldum.
Teşekkürler Punto

Punto dedi ki...

Sevgili Kavadarli; insan gençken işle güçle uğraşıyor. Köklerini pek merak etmiyor. Yaş ilerledikçe durum değişiyor. Yine de geç kalmış sayılmazsınız. mutlaka gidip görün oraları.

ayşen dedi ki...

AYŞEN-Benim de anne tarafım tikveş li. ve annemin akrabaları arasında izmir de yaşayan kavadar soyadlı kişiler var. Dedem mübadelede önce akhisar a sonra da İstanbul a gemiş. Sonra da TİKVEŞLİ YOĞURTLARINI üretmiş. Ben de bu yerleri görmek çok isterim. Bilgi paylaşan arkadaşalara teşekkürler.