9 Eylül 2011

Cehalet mutluluktur!

Bana göre de ufak sıyrıklarla atlatılmış bir ölüm tehlikesi... Ve iyi ki saldırıya uğrayan genç adam ayılarla ilgili nasihatları dinlemiş... "Ölü taklidi yap ayı sana kanar kurtulursun" çözümünü zihnine yazmış... Haberi okuyunca ufkum genişledi... Sahne tekrar canlandı... Ansızın çalılar arasından çıkıp saldıran ayının yaraladığı adam, canını ölü taklidi yaparak kurtarmıştı ya... Ayı onun üzerine oturduğu zaman da gıkı çıkmamış, kıpırdamadan yatmıştı... Bu tecrübeyi ülkemde hemen her alanda genişleterek nasıl uygulasak? Darbelerden, ölümcül saldırılardan, yanlışlardan kurtulsak! Güvenlik görevlisi! Güvenmeniz gereken sıralamasındaki ilk kişi... Veya en önce güvenmemiz gereken kişi... Diyarbakır'da bir bankanın kadrolu görevlisi. Yani bir kat daha güvenli! Onun hikâyesinde, çalıların arasında saklanan ayı GEÇİM SIKINTISI... Bütün gün paralar içinde yüzdüğü halde eline para geçmez hali devam etmiş... Ve sonunda ona teslim edilen parayı Diyarbakır Havaalanı'na götürürken çalıların arasından ayı saldırısı olarak yeter artık isyanı zihnine sıçramış... Ve güvenlik görevlisi Selahattin kendisi gibi güvenlik görevlisi olan ve asla hiç bir şeyden şüphelenmeyen ayı saldırısı nedir bilmeyen arkadaşına silâh çekmiş... “Dur artık yeter... İn şu arabadan” demiş... İçinde 4 milyon dolar olan iki torbadan birini almış... Yani 2 milyon dolara  razı olmuş... Aç gözlülük de yapmamış... Arkadaşını bagaja sokmuş, mahalle arasında durdurduğu araçtan müzik sesini sonuna kadar açıp kaçmış... Önce mahalleli sonuna kadar açık olan müzik sesinden şikâyetçi olmuş ve polisi aramış... Ve bu müzik ziyafeti sonunda araçta kilitli kalan güvenlik görevlisini polis güvenli bir şekilde bagajından kurtarılmış...
Bence de Selahattin yaşamaya,  daha iyi bir hayat için çırpınmaya devam etmeli ama asla bu yolu denememeliydi!
Milyar dolar götürmenin bir çok yolu varken!
Aldığı darbelerle, çektiği sıkıntılarla yere uzanıp ölü taklidi yapmalı, yaşadığını belli etmeden yerlere serilmeli ve ayıyı kandırmalıydı...
Çalılar arasındaki AYI' nın varlığı bize bir ders olur mu? Uzmanları dinlerken, benim de mantığım ayı saldırısına uğruyor... Kıpraşmadan boylu boyunca yere yatsam diyorum! Başımı ellerimin arasına alsam. Kulaklarımı tıkasam... Öyle uzanıp kalsam... Ama kulağıma TV lerde, gazatelerde sürüp giden tartışmaların sesleri geliyor...
Uzun tutukluluk hallerinin bitme şansı yok gibi!
Makul sürede yargılanma umudu ise Kaf Dağı'nın ardında. Yeni yargı yılı ile olabilecekleri yargılamak haddim değil... Alıntı yapsam!
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar Türkiye’de yaşanan olumlu gelişmelerin (!) yanında "toplumun canını yakan şeyler de olduğunu" öne sürdü... Ve şunları ekledi: “Terör can yakıcı olayların başında geliyor. Güvenlikle ilgili olarak alınacak önemler konusunda yurttaş olarak, kurum olarak duyarlı ve hukukun çizdiği sınırlar içerisinde kalmak koşuluyla üzerlerine düşen her türlü görevi yapmaya hazırız”.
Coşar, “TBB olarak, Türk olsun, Kürt olsun aynı ulusun özgür ve eşit yurttaşları olan, birbirlerinin kimliklerine, kişiliklerine, kültürlerine, başkaca değerlerine saygısı bulunan, kardeşçe, barış içerisinde ve birlikte yaşamak isteyen herkesi tahriklere kapılmadan, kırmadan, dökmeden, sağduyu ve kararlılıkla teröre karşı yüksek sesle tavır almaya davet ediyoruz” dedi.
Adalet sisteminin kurulması ve işletilmesinin her şeyden önce yargının “bağımsız” ve “tarafsız” olmasını gerektirdiğini vurgulayan Coşar, bağımsızlığın yargıya sunulmuş bir ayrıcalık değil, yargıç tarafsızlığını sağlamanın yegane ve en etkili aracı olduğunu kaydetti.
Türkiye’de yargılamaların ve tutukluluk sürelerinin uzun olduğu eleştirisinde bulunan Coşar, şöyle devam etti:
“Tutukluluğa alternatif adli tedbirler kefalet, ev hapsi, polis denetimi, pasaporta el koyma ve yurt dışına çıkma yasağı ise mümkün olduğunca en erken aşamada uygulanır. Yargılamanın gerektiğinde alternatif koruma tedbirleri uygulanmak suretiyle tutuksuz olarak yapılması, ülkemizde uygulaması çok nadir görülen bir durumdur. TBB olarak talebimiz ve dileğimiz, hâkimlerimizin tutuklama konusunda son derece duyarlı davranmaları, bu konudaki ulusal ve uluslararası mevzuata uymaları, ülkemizde iyi gitmeyen işlerden olan, Türkiye olarak hiç de hak etmediğimiz “tutuklama ayıbından” ülkemizi bir an önce kurtarmalarıdır.
Ülkemizde iyi olmayan, iyi gitmeyen işlerden birisi de adaletin geç tecelli etmesi, daha doğrusu adaletin adaletsizlik olarak tecelli etmesidir. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin bir bütün olduğu dikkate alındığında yargılama için makul görülen süreler halen derdest olan, sanıkların sorgulamaları henüz tamamlanmayan, ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan kamuoyunda Ergenekon adıyla anılan davada olsun, KCK davasında olsun, derdest olan diğer pek çok davada olsun daha şimdiden aşılmıştır. Sorumluluk ise hepimizindir.
Hakimin, savcının, avukatın, hemen her şeyi ihtilaf konusu yapan veya yapılmasına neden olan idari makamlarındır.”
Coşar, Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarının görevden alınmasını da değerlendirerek, savcıların görevden alınmasının siyasilerin yargıya müdahalesi anlamını taşıdığını iddia etti.
Tutuklama ayıbı... Adaletin geç tecelli etmesi durumu... Siyasilerin yargıya müdahalesi... Çalı arkasındaki ayı korkusuna kapılmamak için çare bulmak şart... Yoksa aniden yolumuzun üzerine çıkacak... Sadece yolumuz değil bizimde üzerimize çıkacak... Kendimi yere atsam... Sesleri duymasam... Olanları görmesem... Neden niçin demesem.... Anlamasam... Cahil olsam... Bir başka cümleye sığınsam... Cehalet mutluluktur...

Hiç yorum yok: