18 Eylül 2011

Sinir ötesi!...

Bendeki arazlar Tuncer Kurtis’in sesi ile başladı... TV reklamları ikinci haftasına girmişti ki mantığımda tutukluk yaşamağa başladım... Binlerce dolar harca, uzmanlar yıllarca emek versin, dünya çapında bir film yap... Neye yarar! Varsa yoksa Tuncer Kurtis’in sesi! Bir... İki... Üç... Dinledikçe kendimi sinir ötesinde buldum... Ve o canım diziyi seyredemedim! Ülkemin hızlı ve akıl almaz gündemi de beni bir hoş etmedi değil... Zamanlamaları her dem harika olan sızıntılar, açığa çıkan kasetler bu kere Tuncer Kurtis’in sesi olmadan da ses getirdi! İyi ki varlar...
Bastır çığlıkları ile öne çıktığımız TV reklamları ile sanal aleme taşıdığımız olmayan güç başımı döndürüyor... Basketbol Milli takımı reklamı baskı yaratmada bana göre takım elense de finale kaldı... Sonuç alma kısmına reklamın etkisi ile bir türlü gelemiyoruz. Deviz ya! Nerede cüce kaldığımızı asla öğrenemeyeceğiz! Değişmeyen slogan değişen milli takım yok mu ? “12 DEV adam” sanal kışkırtması Tuncer Kurtis’in sesi gibi kalıyor... Ne zaman dev olmuşlar heyecana kapılıp sorgulayamıyoruz... Sağ olsun sporun sportif yazarları... Hala aynı sloganla yatıp kalkıyorlar... 12 DEV ADAM...
Ülkemin her yanında çok önemli kavramları ciddiye almayan ciddi bir gelişme var. Özel hayatın gizliliği, masumiyet karinesi sizlere ömür. Şehit düşmüş ama törenle ananı yok, gömeni yok! İnternetteki kaset yoğunluğu hayatın akışını dengelemiş. Bir kesilse ölürüz her halde “vayy bunu da yapmışlar” hayreti yaşam kaynağımız olmuş! İtiraf etmek gerekir ki her kaset kendi alanında hedefe yönelmiş ve inanmayı zorlaştıracak kalitede!... İçerikleri de gündemde öne çıkanlara ait! Ama hemen her hafta bir yenisini duymak OLAĞAN bilgilendirmeler arasına girdi.
Garip olan manzaranın artık normal sayılması!... Halk ne diyor önemli mi? Yap projeyi, geçir, kanalı kur, barajı sun başbakana o beğensin yeter! Karşı çıkan gruplar mı var? Onun da önlemi hazır!.. İmzasız ihbar mektupları ile yola çıkıp sahte kasetler ile siyasetin genel başkanlarını saf dışı bırakabilirsin!... Bu silah kimin elinde, kim üretiyor, kim zamanlıyor, kim yayıyor? Sorular cevapsız ve süre sonu gelmeyen süre sinir ötesi!
Görünen köydeki manzara şöyle değil mi?
PKK sadece dağda değil her yerde hatta düğün salonlarında bile saldırıyor... Bazı yorumlara göre terör örgütü “devrimci halk savaşı” hazırlıkları yapıyor. BDP, TBMM’ye gitme konusunda ayak diriyor ve seçim öncesinde düzenledikleri “sivil itaatsizlik” benzeri eylem hazırlığı içinde. Güvenlik güçlerinin dağda ve kentlerdeki operasyonları hız kazanıyor. Ve jetler Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerini bombalıyor. Yaygınlaşan beklenti “geniş kapsamlı bir kara harekatının altyapısı oluşunca gerçekleşeceği” Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, sınır ötesi operasyonu sorulunca “Türkiye'de terörle mücadelede neye ihtiyaç duyuluyorsa o mutlaka yerine getirilecektir” diyor...
Ve bir yerde ihtiyaç duyulmuş olacak ki OSLO toplantısına varıyoruz. Ve yeni bir kaset sızıyor... Sızdırılıyor... PKK ile pazarlık... Kaset 18-20 ay önceye ait... OSLO da beşinci konuşma... Son dönemin piyasası sağlam olan bir tarzı... Sızdır kaseti değiştir gündemi!  Değişe değişe geldiğimiz noktada tek değişmeyen kalmıyor mu?
Biri bize ne yapıyor?
Seçim öncesi muhalefet partilerinin sarsıldığı CHP'nin genel başkanını koltuktan eden muhalefetteki diğer partileri de acaba doğru mu şüphesine sokan uygulama... Daha da etkili ve sistemli olan kasetle vur kampanyası TSK' ya karşı da sür git yapılmıyor mu? Bu yol bu tür uygulama, çirkin, gayrı ahlaki, gayri insani ama kesin sonuç alıcı! Zihinler bulanık... Gizlilik konusunda Genel Kurmaydan sonra genel olarak hemen her kurum dikiş tutmaz bir hale mi geldi? Bu noktada gel de şeytana cevap yetiştir... Gidiyoruz gündüz gece bilmiyoruz ne haldayız!
İstihabarat teşkilatının istihabaratı bozuk! Ama dili çok nazik... Konuşmaların tümünü tahlil etmeğe gerek yok... Bir konu yeterli! PKK şefleriyle Oslo’da pazarlık yapıyorlar. MİT Müsteşarı Apo’dan söz ederken, BDP’liler gibi “Sayın” sıfatını kullanıyor... Aslında MİT kendi başkanının ses kaydına mukayit olamamış!
Zamanlaması dikkate alındığında bizi gerçekten kimin yönettiği, kimlerin yönlendirdiği veya yönlendirmeğe çalıştığı da SİNİR ÖTESİ bir durum değil mi? Yorumcuların siyah beyaz zıt fikirleri ile zırt pırt gündeme düşen gizli kaset, mühürlü, aleni bilgileri dinleye dinleye gerçeğe ne kadar  yaklaşabiliriz? Tahminleri çoğaltmak mümkün ama gerçeğe ulaşmak zor. Yani gizli kasetler apacık, vatandaşın apacık bilmesi gereken ne varsa gizli kapaklı!
Süreç SİNİR ÖTESİ...

Hiç yorum yok: