23 Ağustos 2013

Ağla gözlerim!. ÜLKEM için ağla...

Benim ülkemin gençleri öldü. Yüreğime ateş gibi düştüler… Daha demokratik bir yönetim, daha özgür bir ülke istedikleri için öldüler. Onların silahı yoktu, yaşlarından büyük yürekleri vardı. Başlarından büyük dertlere meydanları doldurup haykırarak atıldılar… Büyük işler yaptılar. Kahraman sayılmadılar. Oysa gerçek kahramandılar. Coplu gazlı saldırıyı gerçekleştiren hükümetin polisi kahraman olmadı mı? Gaz bombası, fişeği ve plastik mermilere karşı durdular. Öyle öldüler. Sakat kaldılar. Bir kerecik, ölümün soğukluğu, onların hayattan kopuşu iktidarın gözlerini de yaşarttı mı?. O kahramanların aileleri, anaları ağladı. Yakınları göz yaşlarına boğuldu. Başbakanları da ağladı mı? Sınır ötesinde ölmediler… Kent sokaklarındaydılar. Bu ülkenin sokaklarında… Onları ısrarla görmezden geliş, sinir ötesi olmadı mı? Nedir olanlar? İktidar ve başbakan gibi düşünmeyen herkesi düşman mı?

Her fırsatta Başbakanımızı dinliyoruz… Hesap verme gereği duymuyor. Onun inancındakiler hesap soramıyor? Biyad ediyor, dinliyor gözü kapalı! Çok kere öfkeli. Ağzından çıkan her şeyin kesin emir sayıldığı keskin bir demokrasi yaşamıyor muyuz? Gün batıyor… Karanlığın erken grisi kızıla çalan kuşağı aydınlatamıyor artık!. Giderek azalan, giderek itilen, azarlanan GERÇEK avcıları avlanmıyorsa şimdilerde HAİN sayılmıyor mu?  GEZİ nin ardından kazılar başlamadı mı? Ceza tarlasına atılan gerekçe tohumları filizleniyor. En azından komşusunu şikayet ederek yargı bağımsızlığına destek verenler, vatan kurtarmış havaya girmedi mi? Ülkenin tümü tencere sesi ile uyanacak gibi de görünmüyor… Müslüman Kardeşler ve Mısır sevdası Başbakanın dilinden düşmüyor. Başbakan Müslüman Kardeşler Teşkilatı liderlerinden Muhammed el-Bilteci'nin Mısır'daki olaylar sırasında ölen kızı Esma'ya yazdığı veda mektubunu dinlerken duygulanıyor ve ağlıyor. Canlı yayında… TV de.göz yaşları sel oluyor!. Öylesine duygu dolu.. “Esma'ya el-Bilteci tabii bu mektubu yazarken, o ifadelerde adeta ben de çocuklarımı gördüm. Bir de onun Esma'nın cenaze namazını kıldıramayışı ve bir de tabii şu olgunluk ve geleceğe bakıştaki ölüm ötesi dünyayı okuyuşu beni ciddi manada duygulandırdı. Esma hayata doymadan, ama o şehadet makamına koştu. O duruşun, babasının duruşu, inanıyorum ki dünyadaki birçok islam dünyasındaki ülkelere inşallah ders olur. Gençlerimize ders olur, örnek olur. Mısırdaki askeri darbecilere de sesleniyorum. Siz nasıl müslümansız?… Binlerce müslümana nasıl kurşun sıkarsın…Bu darbenin ardında İsrail var… Elimizde belgesi var” .
Olay 2011 yılında Fransadaki bir panel sonrası gerçekleşmişti. İsrail’in bugünkü Adalet Bakanı Livni o zaman Müslüman Kardeşler seçimi kazanırsa orduyu göreve çağırırım demişti.

Müslüman Kardeşler sütten çıkmış ak kaşık mı? Üniversiteli kadınlar konferensına katılan ve İstanbula gelen El Tellawy ülkesindeki baskıyı anlatıyor.“Kadınların örtünmesi, kızların erken evlendirilmesi, islami boşanma hukuku, kadınların sünnet edilmesi, çocuk velayet yaşının 15’den 7’iye inmesini savundu. 30 Haziran’da halk baş kaldırdı. İktidarın düşmesi bazılarınca DARBE sayıldı. Halkın Orduyu destek vermeye çağırmasına rağmen halk devrimine darbe denmesini reddediyoruz. Müslüman Kardeşler masum insanlara işkence edip öldürdü. Çocukları kalkan olarak kullandı. Kiliseleri, okulları, devlet binalarını, evleri polis karakollarını yaktı. Onlarca Mısırlı polisi öldürdü. Olaylar barış değil şiddetin kanıtıdır” Benim ülkemde tam olarak kavranmayan çok şey vardı. Günün yeni modası işaretler eklendi. Profesyonel pravakatör, amatör futbolcu Emre Belezoğlu dört parmağını gösterip ne anlatmak istedi? Oturup doğrusunu konuşamayınca işaretlerle mi anlaşacağız?
Ellerinde Ateş ve su..taşıyan Rabia. Her türlü baskıyı, eziyeti, tecavüzü yaşamış müslüman bir genç kızın öyküsü, felsefesi… “Iyi insan için Cennet sözü verildi. Kötülükten uzak durma sebebi de cennet kokusu oldu. Rabia cenneti ve cehennemi arıyorum diyordu. Elimdeki meşale ile cenneti yakıp kül edeceğim. Su ile de cehennemin ateşini söndüreceğim. Böylece, hepimiz, cennet rüşvetinden veya cehennem korkusundan değil, iyiliğin güzelliğinden dolayı iyi insan olacağız.” Gerçeği saklayanlar, menfaat için yalanı baş tacı yapanlarda hala cehennem korkusu var mı?
Dünyada borçlanmaya ihtiyacı olan 4 ülkeden biriyiz. 2.5 milyon işsizimiz var. Sokaklarımızda “Kahrolsun demokrasi yaşasın hilafet” diyecek yeni gruplar ürettik… BARIŞ SÜRECİ yürürken PKK dan fırça yemeyi sindirdik, alıştık gık çıkarmadık! Kaliteli  elemanları bizden değiller deyip yok ettik. Yandaşlara yer açtık. Büyümemiz yavaşladı. Dünyadaki olumlu imajımız yerle bir oldu. Masalları sürdürdük. Kahraman polisimiz ile öğündük!. Hak ediyorlar! Ha bire destan yazıyorlar! Antalya’dan yola çıkıp İstanbul’a yürüyen 6 Kafkas asıllı genci(hemşerimi)Polis İstanbul işgal kuvvetleri olarak evire çevire dövdü!. Onlar sadece 6 kişi idi... 7 otobüs çevik kuvvet, 2 akrep,1 toma karşılarına dikildi. Yeter artık. Onları duyun. Dinleyin. Mısır’dakiler kadar ilgiyi hak etmiyorlar mı? Yürüyen tüm gençler Çerkes, Kürt, Alevi, Sunni! Türkiye sevdasını yüreğinde taşıyan tüm gençler için ağlıyor gözlerim… Ülkem için ağlıyor gözlerim…

Hiç yorum yok: