30 Ekim 2013

Son savunma hattı...30 MART!..

·      Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir.”
Ludwig Andreas Feuerbach*
 
Neresinden bakarsak bakalım 90 yıl sonra kendimizi MARMARAY derinliğine kaptırmadan sorgulayalım. Kuruluş yıllarının padişahçı ve tutucu tavrı öne çıkmadı mı? Bilhassa son 10 yılda CUMHURİYET ve ilkelerini kadar koruyabildik?. Kemirgeni bulabildik veya önleyebildik mi? Koca ülkede var oluşumuzu kutlama keyfini rakı yasağına indirgeyen bir hafiflik yok mu? Yasaklı sokakları doldurmak, meydanlardan dolup taşmak umarım tek atımlık bir barut olarak kalmaz. Her yer GEZİ her yer direniş sloganı tarih sayfaları arasında sıkışıp kalmaz! Sadece teselli olmaz. Laik, demokratik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarının idealine dönebilir…90. yıl kutlamasında ülkem bir DİKENLİ BAHÇE gibi…Ve bu bahçede Gül’ü koklarken baş örtülü iki Leydi’nin (Emine Hanım ile Hayrünisa Hanımefendiler) arasına kalmak Cumhuriyete inanmış pek çok vatandaş için keder, ülke için ise kader mi oluyor! Nasıl görülür ki? Kemirme hızlanmışken Laik Cumhuriyetin tarafsız, partiler üstü Cumhurbaşkanı, dumanı tüten taze bir HACI değil mi? Daha önce görev sırasında hacı olmuş kaç Cumhurun başı var! Gene de şükür! Başkumandanımız bizi güldürdü. Bu bayram hasta olmadı! Ve çıktı…Anıt Kabir yazısını da yazdı: “Emanetinize en iyi şekilde sahip çıkıyoruz”. En iyisi bu ise!

Siyasetin başı, kaşı, dili, dudağı olan birinin sahip çıkışı nasıl oluyor? Dün yeni fikirler ve hizmetler yarışı olan siyaset bugün yandaş ortaklığı olmadı mı? Şimdilerde konuşulan rantlar, fırsatlar ve kazanç değil mi?

Çağdaşlığı konuşurken Beton Bakanı Albayrak ülkenin gençlerini hangi hakla ara eleman yaptı anlayamamıştım...Padişah imajlı. MARMARAY açılışında tablo her şeyi anlattı. Merasimde Sayın Bakan ara eleman konumundaydı! En önde olması gereken hep öndeydi! Japon ekibinin sesi soluğu çıkmadı .Oysa planlaması, teknolojisi hemen her şey onlara aitti. Harcarken millete sorulmasa da ödenen para milletin parası değil mi?. İşi bitirdiler ve kenara çekildiler. Hayret!..İş yaptıkları halde böbürlenmediler. Keşke içlerinden biri Üsküdar’dan Belediye Başkanlığına aday olsaydı. İş yapmadan böbürlenmeyi de öğrenirdi.

Yerel Seçim yaklaştıkça abartılı beyanlar, inanılması zor işler, takvime giriyor!. Daha da girecek gibi. Olur mu olur…Polis Taksim’i girilmez, yürünmez ilan edip işgal etmişe benziyor! Hak yok, cop var. Özgürlük hak getire, saygı geçmişler olsun… Düşman gibi saldırmaya başlamadan bir  araya gelen genç sayısını ikiye indirebilirler.(Rahmetli! Menderesin son döneminde olduğu gibi)Hele erkek kızın omuzuna elini atmışsa. Bre zındık seni! Ver suyu, ver gazı. Evet bu son noktada gaza gelmiş halleri var. Yeni bir ek daha yaptılar kahraman polisin yetkilerine. Eylem yapacak şüphesi olan halk (yani giyiminden, bakışından anlaşılacağı üzere AKP ye oy vermeyecek görünümdekiler) göz altına alınabilecek. Kim hangi hukuk ile yargılanıyor. Hapse tıkılıyor? 10 yıldır halkıma ne anlatılıyor? Gerçekler mi? O kadar kendilerinden emin o kadar “ben” merkezli hale geldiler ki! Önce erzak, sonra da özgürlük paketleri dağıtılmıyor mu? Böyle bir alışkanlıkları var. Seçime çeyrek kala yandaşlardan topla, paketle, seçmene ilet. Paket işini geliştirirken perde aralığından sızan yolsuzluk davaları da asla sızdırılmıyor. Belki yazamıyorlar…Medya, değil ülke durumunu kendi sıkıntısını anlatamaz olmuş!Çoğu sinmiş, pek çoğu hayatta kalma savaşında. Yorgun düşünceleri ile bir yerlere kapaklanıp YANDAŞ rahatlığına ermeyi tercih ediyorlar…Etmeyenler, edemeyenler gittiler. Medyayı geçtik. Filimlerde bile sansür abartısı hızlanmış! Görevimiz Tehlike(2) filminde gerçekten tehlike vardı...Konuşmanın bir yerinde Penisilin iğnesi ifadesi piiiip diye yansıdı.Aslında çüüüşşş olması gerekirdi. Sık sık anlamadığım bazı terimler de çoğaldı. Susturucu…Ben bunları kimin susturduğunu bilmiyorum. Bilsem ne susturuyorsunuz millet fikrini söylesin, demokrasi nerede falan da diyeceğim…Ama görüntüye bakınca umutsuz bir soru olacak! Sahnedeki kadın ile erkeğin konumu pek susacak gibi değildi. Birden anladım RTÜK cezasından korktukları için (Prezervatif) kelimesini susturmuşlar! Seks anlık zevk olmuş! Şarap da biiipleniyormuş

Keyfilik var denebilir mi? TV programında Suat Kılıç. Van'da hizmetlerini anlatıyor. Sunucu "Sayın Bakanım bir arkadaşımız, ‘abi yurtta televizyonlar saat 23'ten sonra kapanıyor, Sayın Bakanımıza söyler misiniz, bir talimat versin televizyonlar kapatılmasın’ diyor". Bakan ülkenin bu acil meselesini kılıç hızı ile çözüyor!" Televizyon izlediği yer birilerini rahatsız ediyorsa kapatsınlar. Ama televizyon odasındaysalar kapatmasınlar. Arkadaşlar muhtemelen bizi izliyordur" dedi ve hemen ekledi. "Pardon eğer televizyonları kapatırsalar bizi izleyemezler o zaman arkadaşlara söylüyorum televizyonları kapatmasınlar."

Aman bakanı dinleyin siz de açın! Bugün Televizyonları da gözümüzü de açmak zorundayız. Kemirmeye göz yumamayız. Laikliğin, Cumhuriyetin ,özgürlüğün, elimizde sadece kuyruğu kaldı. Son umut ve savunma hattı 30 MART…(Yerel Seçimler) Meydanlarda olduğunuz kadar sandıkta da olun!

 
*Ludwig Andreas Feuerbach:
Avrupa'da din üzerinde bir ışık yaratmış düşünür! Çocukluğu sıkı bir din eğitimi ile geçmiş ünlü bir düşünür. 1804 ile 1872 yıllarında yaşamış .Çok sayıda kitaba imza atmış din ve toplum ilişkilerini irdeleyen bilim adamı…Yani en azından bırak gavurun lafını demeden şöyle bir okumak, sonra da ülke tablosunu seyredip düşünmemiz gereken bir şey söylemiyor mu?.

Hiç yorum yok: