22 Ocak 2014

Siyaset!.. Ticaret!.. İhanet!..

Kıvrak bellilerin siyaset sahnesinde kıvırdığı veya kıvrandığı günlerden geçiyoruz! Siyaset kıvırır halk kıvranır... Aktif gazeteciliğimin son döneminde TGC (Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin) nin Bizim Gazete’sine yazmışım… Referandum sonrası ilk yazı (Bugün kara yarın ak diyenlere armağan olabilir!)
17 eylül 2010... Kelaynak (TGC Bizim Gazete)
Referandum öncesi sonuç ne olursa olsun daha fazla gerilim, daha çok güvensizlik ve daha sert bir tartışma ortamını satın aldığımızı düşünüyordum... Siyaset ayırıcı olmayı sürdürmüyor mu? Kimin % 58’i bu demiyor muyuz? Yer yer, il il, bölge bölge analizler yapılmıyor mu? Oysa kimse ardındaki saklı hedefi, yarına ayarlanmış isteği farkedemiyor. Kimse çıkıp neden referanduma gittik demiyor. Anayasalar çok yanlı katılımı, zamana sıkıştırılmamış tartışmayı, araştırmayı gerektiren ülkenin en önemli yasaları değil mi? Biz bugün sadece rakamları konuşuyoruz... Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri gelişmişlik bakımından ülkenin önde gelen yerleri... Referandumda %77 oranında oy kullanılmış... % 49.9 Evet... %50.1 Hayır.

(Oktay Ekinci-Cumhuriyet) İstanbul’u analiz edip şunları yazıyor: “Hayır çıkan illerin çoğunlukla sahillerde olmalarının dışında önemli bir özellikleri daha var. Hemen tümü ülkedeki en okuyan iller olduğu gibi yine büyük çoğunluğu “Kalkınmışlık sıralamasında” üst düzeyleri paylaşıyor... Sonuç olarak ülke genelinde Refarandumun evet’le sonuçlanması önemli oranda eğitimsizlik belirlerken İstanbul’da buna imarsızlık da eklenmiştir” Eğitim ve seçim konusunda benim söyleyeceğim bir şey yok. Bana göre herşey meydanda... Sadece gören yok... Ben bir yabancıdan aktarmak daha iyi olur diye düşünüyorum!..

“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!”  Friedrich Nietzsche ( doğumu 15 Ekim 1844 - ölümü. 25 Ağustos 1900 özgün fikirlerle tanınan varoluşçu Alman filozof)
 
Bizde süre gelen siyaset çizgisinde sadece bize özgü başkaca farklılıklar yok mu? Hemen pek çok ülkede, genellikle siyaseti belli bir geçmişe dayalı, belli bir kültürü sindirmiş, sosyal alanda geçmişleri belli, varlık peşinde koşmayacak kadar doygun ailelerin fertleri yapar. Bunların siyasete atılımlarındaki “Halka hizmet” sloganı daha inandırıcıdır. Bizde manzara fark yaratmıyor mu? Zenginlerin siyaset yaptığı ortama karşı bizde siyaset sonrası zenginlikler artmıyor mu?

İnternet’e düşen yazısında Prof. Dr. Deniz Büyükkılıç (Gazi Üniversitesi) özetle şöyle diyor. “Vergi rekortmenleri listesinin açıklanması üzerine “AKP’ye yakın işadamları neden listede yok?”sorusu akla geliyor. En azından milyar dolarlık işadamı Fettah Tamince ile milyar dolarlık Ahmet Çalık’ın ilk 100 içinde olması gerekmez miydi? Bunlar vergi vermemek için Vergi Kanunu’na özel madde eklediler. VERGİDE BAĞIŞ SİSTEMİ AKP Hükümeti 2.1.2004 ve 31.12 2004 tarihlerinde Vergi Usul Kanunu'na 40/10 maddesini ekledi. Bu maddeye göre, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi isterse vergisini devlete vermez. Ya nereye verir? BÜNYESİNDE GIDA BANKACILIĞI BULUNAN DERNEKLERE verir. İçişleri Bakanlığınca bünyelerinde GIDA BANKACILIĞI kurma izni verilen tarikat bağlantılı dernekler şunlar: *-Deniz Feneri Derneği *Kimse Yok Mu Derneği *Kepez Deniz Yıldızı Sosyal yardımlaşma Derneği... Bu dernekler, örneğin 100 milyon lira vergi borcu olan şirkete gidip diyorlar ki: Arkadaş, bizim derneğe 50 milyon bağış yap, biz de sana 100 milyon liralık kömür, erzak, temizlik maddesi gibi fatura verelim. Bu faturayı götür maliyeye ver, vergi borcunu kapatmış olursun. Yanına kalan 50 milyon senin kârın olacak. Bana verdiğin 50 milyon lira ile de malzeme alıp valiliklere, kaymakamlıklara vereceğim. Onlar da ihtiyaç sahiplerine dağıtacaklar. Bu da senin zekâtın olacak. Ama, bir vergi mükellefi örneğin bir okul veya hastane yaptırırsa, yaptığı harcamanın sadece 5 milyon lirasını vergiden düşebiliyor... Ama bu derneklere yardım yaparsa, yaptığı yardımın tamamını vergiden düşüyor.”

Referandumun boykot hanesi Diyarbakır’a gelen ünlü biri ile şenleniyor!.. Gözler onda  Martti Ahtisaari... Adam çözücü! Çözdüğü siyasal sorunlar hep etnik... Çözdüğü her sorundan sonra yeni bir devlet ortaya çıkıyor!. Ve bu başarısı için Nobel Ödülü almış... Ahtisaari şimdi Diyarbakır’da, daha sonra Ankara’ya geçecek. Ve çözecek! .......Referandum gemisine bindik gidiyoruz... Rotamız... Siyaset... Ticaret... İhanet mi?
.................................................................
TIR lar mıyız?

Değirmenin suyu nasıl devereye girdi? Yolsuzluk yeni mi sistem oldu? Şimdi yıl 2014... Kimden alınıyor kime gidiyor? TIR lamamak için sadece sayıyoruz!.. Saymakla yetişemediğimiz şeyler de var!. Tayinler... Görevden alınan savcılar... Oradan oraya savrulan polis şefleri...Şüphelerimiz TIR lar dolusu...  Söylemde insani yardım taşıyan TIR lar, arı gibi... Görüp seyrettiğimiz ve asla arayamadığımız TIR lar!.. Suriye batağında 3-5 TIR dolusu silah!. Aysberg’in görünebilen ve boşa tartışılan kısmı... Terör kusan 97 örgüt sınırımızda nasıl besleniyor? Silahları susmuyor! İki taraf arasında ölmüş, işkence görmüş insanlar! Kesen kesene... Keşke bu fotoğraflara TIR lar dolusu malzemenin insanı kısmını da ekleyebilsek!.. Yiyecek, içecek, battaniye, kullanılmış ayakkabı (kutusuz).. Olaylar o kadar mı karışık?. Bu batağa dalmadan insani yardımı yapamaz mıydık? Ayırmadan, öteki yapmadan... Hırsızlığı örtmeden!

Ayır hırsızı artık temiz insanlardan... Yargıla... Kumpas kurmadan... Ver cezasını. Tarafsız bak... Mezhep ayrıntısına takılma... Ölenler, kadın, çocuk hepsi insan! Adaleti sarsma... Örseleme... Ne yapacak ki adam! Savcıya ihbar geliyor... TIR senin TIR ında ne bilsin ki adam!. Soruşturdun diye sürüyorsun... Yolsuzluk diyeni yok ediyorsun? Kul hakkı yiyenleri temizle. Tamam... Bugün eski ortak götürdü diyemezsin ki!. Zamana ne oldu? 11 yıl sonra. Binlerce laf... Yolsuzluktan tek satır yok... Gerçekler örtülmüş, hak diyenler susturulmuş değil mi? Dinle duyacaksın... Maçlara kadar indi sesler... Gol sesi değil sloganlar var... Her yer Taksim... her yer yolsuzluk denmiyor mu? Lafı var kendi ortaya çıkmaz mı? Yaşadığımız ne? Hayret... Şaşkınlık... Umutsuzluk... Bu gidişle korkarım ben TIR larım. Sen de TIR larsın!. Sonunda hep beraber TIR larız! Geride İnsani yardım özlemi kalır!

Hiç yorum yok: