11 Aralık 2014

‘Hamili kart yakinimdir’ ve Disderi’nin sızlayan kemikleri…

Ülkemizin gündeminde her zaman ön sıralarda yer alan yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmaca; son günlerde  yine AKP’nin liyakata uygun olmayan KPSS atamalarıyla  en çok konuşulanlar arasında.  Devletin tepesinden,  günlük yaşama kadar her yerde geçerli bir söz, bizim toplumumuz için ‘Hamili kart yakinimdir’...
Fotoğrafçılığa yeniden merak sardığım şu günlerde kartvizitin babası sayılan Andre Adolphe Eugene Disderi’nin yaşamını okurken, ilk aklıma gelen de bu oldu: ‘Hamili kart yakinimdir’.. Hani her icat, başta insanlığın yararına kullanılmak üzere ortaya çıkar da sonra kötülüğe alet edilir ya.. Disderi de kartvizitin bu amaç için kullanıldığını görse, kemikleri sızlardı diye düşündüm.

İlk fotoğrafın 1826 yılında Joseph Nicephore Niepce tarafından çekilmesinin ardından, fotoğrafın halkla buluşması için birkaç basamağın daha atlanması gerekmiş. Louis Jacgues Mande Daugerre’in geliştirdiği pozitif  dagerreyotipler, portre fotoğrafçılığında çığır açsa da çoğaltılamadığı için yayılması güç olmuş. Ardından William Henry Fox Talbot negatif görüntüyü elde edince fotoğraf bir basamak daha yaklaşmış halka. Bugünkü fotoğrafların babası da Talbot olmuş. Ama Disderi,  4, 6, 8 objektifi aynı makinenin üzerinde kullanarak 6x9 cm’lik küçük portreler elde etmiş. Bu portreleri, biraz daha büyük kartlara yapıştırıp fotoğraftaki kişinin adını, adresini de ekleyince tarihin ilk kartvizitlerini oluşturmuş.

isderi, 1854 yılında ‘Carte de visite’ adındaki fotoğraf yönteminin patentini alarak, fotoğraf dünyasına adını yazdırmış.  Fotoğrafını çektirip kartvizit şeklinde dağıtmak bir çılgınlığa dönüşmüş ve bu dönem Cartomania adıyla anılmış fotoğrafçılık tarihinde. Fotoğrafın maliyeti düşmüş, fotoğraf stüdyolarının kar oranları yükselmiş. Fransa’da doğan carte de visit, İngiltere’ye, ABD’ye yayılmış.

Napolyon, ordusunu bekletmiş

Napolyon sefere giderken ordusunu bekletip eşi Eugene ile birlikte Disderi’nin stüdyosuna gidip carte de visit çektirmiş. Ünlü sanatçılar, siyaset adamları, toplumun önde gelenleri ‘kartvizitlenmiş’…Herkes kartvizitlerini birbirine dağıtır olmuş. 
Bir de ünlülerin fotoğraflarına sahip olma olanağı doğmuş. Bu işte ticarete dökülmüş tabii. Disderi, elindeki ünlü portrelerini, birleştirdiği kartlar oluşturmuş.. Mozaik kart adını verdiği bir nevi kolaj tarzındaki bu kartların da patentini almış.
Disderi’nin stüdyoları bir Alman ziyaretçinin tabiriyle ‘fotoğraf mabediydi’..Günde 3 bin-4 bin Franklık satış yapıyordu. Ancak bu zenginlik uzun sürmedi. Benzer stüdyoların çoğalması ve daha başka nedenlerle  Disderi’nin işleri tersine döndü.  Geçinebilmek için sokaklarda fotoğraf çekmeye başlayan Disderi, Ekim 1889’da bir akıl hastanesinde yaşama veda etti.
Disderi,  ‘hamili kart yakinimdir’i akıl etse, belki de yoksulluk içinde ölmeyebilirdi, kimbilir…

Hiç yorum yok: