5 Aralık 2014

Hormonlu AYDINLAR!


Bir türlü gerçek yüzlerini göremediklerimizi teker teker görmeğe başladık. Yazar geçinen PAÇOZLAR ve de şair geçinen, türkü sözlerini inkar edip çıkar izlerini yol bilen iki şöhret gündeme düştü… Düştüler de bir yerlerini mi kırdılar?. Kırılan gene bizim hayallerimiz oldu! Halkın gözünde haksız büyümüşler! Halleri, sözleri, özleri şimdi tartılıyor. Belki de son kullanma tarihleri geçmişti! Çöpe mi atılıyorlar?. Asık yüzlüler çevreliyor etrafı. Hani o umutlu günlerimiz? Hani açılımdı?. Nereye açıldık?. Seç seç al. Kabul et. Çözüm süreci. Fetih süreci. Seçim süreci. Patlamayı biriktiren bekleme süreci. Sabır süreci!. Ve kaybetme korkusunun başlama süreci! Biri bitiyor diğeri boşluk bırakmadan başlıyor. Bitmeyen süreç YALAN SÜRECİ. Bitirilmeyen mal mavi boncuk.

Nesli en hızlı üreyen varlık ise Hormonlu Aydınları. Onlar yaşadığın bu yalan sürecinin en doğru söyleyenleri! Onlar gazeteci ise doğru haberle ilgilenmiyor hükümet bülteni çıkarıyorlar. Herşey göründüğü gibi değil! Balık baştan kokar denip bırakılmış. Kokuya 15 dakika sonra burunlar alışmış. Kime sorsam “koku ne” cevap değişmiyor. Koku mu var? Ne kokusu? Herkes ayaklara bakıyor. Senin başını kaldırırp BAŞ TARAFA bakacak cesaretin var mı? Bugün Devletin başı o gün ne demişti?. Atatürk Orman Çiftliğini talan ederken, kaçak sarayına milyonlar harcarken yasaları hiçe sayıp “ kimse yıkamaz” demedi mi? Sorulabildi mi? Kaçaktır arkadaş bu bina denebildi mi? Kindarlığını sürdürmüyor mu? Polisi hangi endişe ile nerede ise silahlı kuvvetler sayısına yaklaştırdı. Yeni polisleri nasıl kadroya aldı?. Ne gibi ağır silahlarla donattı?. Polisin dayağını, gazını tatmayan genç kalmadı ama ne yapıyorsun diyen var mı? Kini bitmiyor. Hala 14 yaşında ölen Berkin Elvan’ı hedef gösteriyor. Ali İsmail Korkaz’ı döverek öldüren polislerin yargılandığı gün ne diyor? “Esnaf askerdir. Alperendir. Kahramandır. Polistir. Hakimdir. Bekçidir.”

AKP nin 4 yılda getirdiği 154 yayın yasağı gerçekleri örten başka bir türbandır. Gerçekler yolsuzlukla sarmaş dolaş oldukça namehrem ihtiyaçı artıyor. Aslında getirilen kısıtlama ötekilere uygulanan cezadır. O ötekiler kim oluyor da haber alma hakkından, doğru habere ulaşma imkanından bahsedebiliyorlar. Ayıptır kardeşim. Sen düşman mısın ki ayaklara, ayakkabı kutularına düşkünlük gösteriyorsun. Ayağa bakıyorsun. Başa bak başa. En baştaki ne diyor dinle. Tartışma. Kabul et. Ne demek efendim. “Yargı gayri meşru bir karar alırsa bu kararı dinlememek meşrudur!” Hadi canım sen de. Sandıktan çıkmak önemlidir. Sen sandıktan çıktın mı? Yolsuzluk hırsızlıktan da sütten çıkma kaşık gibi tertemiz olursun! AKP gözlüğü ile bak. Her şey ne kadar olumlu ne kadar parlak. Mutlu ol. Yağma Hasanın böreği bitmeden bir ucundan yakala. Bırak ne derlerse desinler. Ne var ki yalakalıkta. Sen villaya bak. Para ya bak. Saraya bak. Ertafa düne takılıp kalanlara bakma. Kim akıllı onu gör. Ne olmuş?. İllaki bu gerçek değil. Bu doğru değil. Bu yalan deyip tepinme. Milletin anası ağlarken Emine hanımın da gözleri yaşlanmadı mı? Alev Alatlı alevli bir sözleşi ile yazarlardan, kitaplardan, kahramanlardan bahsedip durumu özetledi. Nasıl takdir etti!. Yoksa tekdir mi etti! Gene de aldığı ödülün ilk taksidini ödedi! Ya türkücü Yavuz BİNGÖL. Suyu eksik geliyorsa ne yapacak!. Bir gölü kurumuş ise, bin göle daha ihtiyacı varsa. Yeni göller arayacak. Nereden ne su akar ona bakacak. Susuz mu kalsın!. Bu kadar konuşma, yorum yapma, özgürlükler çok geliyor. Sesinizi kısacağız. Torba kanunlar ha yetişti ha yetişecek. Makul bir şüphe ile bu tür vatan hainleri cezalandıracağız! Ellerindeki malları da alacağız. Hızla parantezi kapıyoruz. Görmen gereken 100 yıllık parantez bu! Bu işlere geometrik de bakma. Recepleri de karıştırma. Biri ufak tefek kısa boylu. Siyah ayakkabıları yırtık ve çamurlu. Öbürü uzun mu uzun. Sarayı var 2 bin odalı. Korumaları var havalı. Fıtratında namahrem kavramı kuvvetli mi kuvvetli! Örte örte bitiremiyorlar. Yolsuzluk soruşturmalarını örttüler. Kadın saçları gibi na mahremdi! Aslında haram saydıkları faaliyetlerden sonra vatan haini dedikleri polisler çıktı ve naaa mahrem sayıldılar. Çil yavrusu gibi dağıtıldılar! 17 -25 Aralık fezlekelerinde AKP beton gibi durdu. Adam geçti top geçmedi! Biri onları gözlüyordu. İddialarda 6 bin sayfa laf var. Ama sen bir kelimesini bile duyamazsın. Duysan da inanamazsın. İnanırsan bile geceleri uyuyamazsın. Rüylarında Recep’i görürsün Recep’i.


Öteki Recep’in neyi varsa örtüsüz! Görsen inanamazsın! Lastik ayakkabıları içinde dizine kadar çektiği siyah çorabı ile yürek sızlatıyor. Kafi bu kadar lüks!. “Oğlum burada kal. Varıp el diyarına gitme. Para için çırpınma dedimdi. Dinlemedi. Bana hiç bir zaman param yok demedi. Hiçbir zaman para istemedi! Öteki Recep’in kaçak sarayı yoktu. Evi kerpiç iki gözdü. Fazla malda da zaten gözü yoktu! O nedenle oğlunun maaş uğruna ölümü ona daha da zor geliyordu. 10 liralık siyah yırtık lastik papuçları ile ünlendi. Maden ocağı çöktüğünde anası dertlendi: “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” dedi. Babası “Gitti mi benim oğlan şimdi, saklamayın”diyebildi. Recep için valilik 10 liralık yeni siyah lastik ayakkabı aldı “ Şimdi giymem desem olmaz, almam desem olmaz. Madem getirmişler ”diyordu. Yoksulluğu diz boyu ama diz çökmemiş. Ayakkabısı lastik ve yırtık olsa da hormonlu aydınlar gibi kutulara merak sarmamış!

Hiç yorum yok: