14 Haziran 2007

Denizin sıfır noktasına komşu camiler!...

Şimdi nereden çıktı bu camiler der gibisiniz. Haklısınız. Camilerin sırası mı? Geçenlerde Eminönü’nden vapura binip şöyle bir boğaz gezintisi yapmıştım ya. Yıllarca dikkat etmediğim bir şeyi gördüm. Dört tane denize komşu cami. Önlerinde ne yol var ne bir şey. İnci gibi sıralanmışlar.
FINDIKLI (KABATAŞ CAMİİ): Bunlardan biri Fındıklı diğer bir adıyla Kabataş Camii. Yoldan geçerken dikkat çekmeyen bir camii. Aslında yaptırıldığı zaman küçük bir külliye imiş. Bugün sadece camii kalmış. Hamam ve Sıbyan Mektebi yok olmuş. İstanbul Kadısı Mehmed Vusuli Efendi tarafından 1589 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmış Fındıklı Camii. 18. yüzyılda Tuğracı Ömer Ağa tarafından tamir edilmiş. Son tamirat 1958 yılında yapılmış. Fındıklı camii’nin özelliği kesme küfeki taşından yapılmış olması. Mimar Sinan’ın altıgen şemalı camileri arasında yer alıyor. Tek şerefeli ince bir minaresi var.. Yarım kubbelerin dışında camiyi otuz dört pencere aydınlatıyor.
DOLMABAHÇE CAMİİ: Fındıklı camii’ini biraz geçince karşınıza Dolmabahçe Camii çıkıyor. Dolmabahçe Camii gizlenmeye gerek görmeden tüm ihtişamıyla her yerden görünüyor. Dolmabahçe Camii’nin tasarımı Garabet Balyan’a ait. Caminin yapımına Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılmış. Sonra Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanmış. Asıl adı Bezmialem Valide Sultan Camii. Biz onu Dolmabahçe Camii olarak anıyoruz. İki yılı aşkın bir yapım süreci var. 1855’te bir cuma töreniyle ibadete açılmış. Caminin en belirgin biçimsel özelliği net bir kurgu ve geometriye sahip olması. Cami, kare planlı alt yapı üzerine kubbeli ve yüksek bir kitle. Hünkar bölümü ise, dikdörtgen planlı prizmatik ve daha alçak bir kitle. Bu iki kitle, caminin kuzey cephesi yönünde bitiştiriliyor.
ORTAKÖY CAMİİ: Dolmabahçe’yi geçtik, Beşiktaş’ı da. Boğaziçi Köprüsü’nün Rumeli ayağını süsleyen Ortaköy Camii’ni görüyoruz. Camii her taraftan görünebilmesi için bir buruna yerleştirilmiş. Ortaköy Camii, Barok tarzda bir camii. Camii, Sultan Abdülmecit tarafından Mimar Nigoğos Balyan'a 1853 yılında yaptırılmış.Camii, harim (harem) ve hünkar bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Geniş ve yüksek pencereler Boğaz’ın değişken ışıklarını caminin içine taşıyacak biçimde düzenlenmiş. Duvarları beyaz kesme taştan yapılmış. Tek kubbenin duvarları pembe mozaik. Mihrap mozaik ve mermerden, mimber ise somaki kaplı mermerden yapılmış.
BEBEK CAMİİ: Ortaköy’ü geçtik, Arnavutköy akıntı burnundan kıvrıldık ve sahilde küçük bir camii karşıladı bizi. Bebek Camii. Hani yanındaki kafesi meşhur camii.
Camii, 18. yüzyılın başlarında, 1725-26’da III. Ahmed’in sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış. Bebek yazlık bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı için cami bu amaçla yaptırılmış ama zamanla bakımsızlıktan eskimiş, Evkaf Nazırı Mustafa Hayri Efendi bu camii yıktırıp yerine bugünkü camii yaptırmış.
Kesme küfeki taşından inşa edilen cami, alçak duvarlı bir avlu içinde yer alıyor.
Bebek’ten sonra denize komşu camii göremedim. Bilen varsa lütfen haber versin, sıralamaya ilave edelim.
Bir hususu da belirteyim, bu sıralamada Anadolu yakası yok. Ben sadece Rumeli tarafını tarayıp sizlerle paylaştım. Anadolu yakasını da o bölgedeki dostlara bırakıyorum.

15 yorum:

Berceste dedi ki...

Ben hep Yeraltı camii'ni merak etmişimdir İstanbul'da. Bir türlü de gidemedim :(

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek; ben de bilmiyorum yerini. Öğrenirsem görmek istiyorum.

Tijen dedi ki...

Aşağıdaki yazıları şimdi gördüm Punto abi.
Çingene kızı Hatay Müzesi'nde de mi var? Biliyorsunuzdur, Gaziantep'teki müzenin en has eseri o, hatta belediye onun benzerlerini yaptırmış, bir etkinlikte hediye etmişlerdi.
Evet evet tatil zamanı!
Tijen

daimamutfak dedi ki...

Punto bey camilerimizi çok güzel fotoğraflamışsınız.duyarlılığınız taktire şayan.Diğer yazılarınızı okudumda.Birkere mesaj bırakmayı çok istedimde sistem müsaade etmemişti.Şimdi hatırladım.Sevgili tijene mesaj bırakmıştınız,o yüzden sayfanıza girmiştim.Sevgiler ve saygılarla.neriman

ERDIL dedi ki...

Beylerbeyi Camii


Beylerbeyi İskelesi yanı
Boğaziçi`nin Anadolu yakasında, Beylerbeyi İskelesi yanında ve deniz kıyısındadır. Hamid-i Evvel Camii olarak da anılır. Sultan I. Abdülhamid tarafından 1778 yılında annesi Rabia Sultan`ın anısına yaptırılmıştır. Mimar Tahir Ağa`nın eseridir. Camii barok üslubundadır ve kesme taştan inşa edilmiştir. 55 pencereli, iki minareli, sekizgen tabana oturan bir yapıdır. Tek kubbesi vardır, mihrabın önündeki alan ise yarım bir kubbeyle örtülüdür. İç yüzeyi kalem işiyle süslenmiştir. Cami hem Osmanlı, hem de Avrupa çinileriyle kaplanmıştır.
Cocuklugumun gectigi yer.Hemen önüne babamin kisin sandalinida cektigi yer olarak hatirlarim.
Saygilar.

Punto dedi ki...

Sevgili Tijen; Haklı olabilirsin ama ben bu fotoğrafı Gaziantep gezisinde çekmedim. bir de eşimin hafızasına müracaat etmem gerekiyor.

Punto dedi ki...

Sevgili Daimimutfak; Camilerimiz bana göre tarihimizin, kültürümüzün çok güzel örnekleri. İnsanlar bu eserlerin yanından geçip gidiyorlar ve dönüp bakmıyorlar bile.

Punto dedi ki...

Sevgili Erdil; Anadolu yakasını bu gözle taramak gerekecek bu durumda. Bilgileri paylaştığınız için teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Ortakoy Camii'ne gittim ben bir kere. Cok hos, hani renkleriyle filan neredeyse havada duruyormus hissini veren bir ici var. Ama denize bakan tarafini kapatmislar perdelerle.

Bir kere Floransa'da bir koyde, ucuruma nazir bir kiliseye gitmistim. Ucurumdan butun ova gorunuyr, nefis bir manzara. Onu da binanin kapali kismi o tarafa gelmek uzere kapatmislar. Kilisenin yanindan balkon gibi biryerden gorunuyor. Aciklamasinda, tapinmaya daha iyi konsantre olunsun diye oule yapildigi yaziyordu.

Herhalde Ortakoy Camii'inn de pencerelerini simdi, guzellige tapinmasinlar diye kapatiyorlar!

O zaman, Kardesim, binalari niye boyle nefis yerlere yapiyorsunuz diye sormaz miyim? Sorarim. Cevabini da tahmin ederim. Maksat en guzel yere Tanri'nin imzasini atmak ama dikkati de binanin icinde olan seylere toplamak. Herhalde. Bina ve bina sahipleri olan ruhbanlar, kullardan daha "konsantresi guclu" insanlar belki. Onlar zenginlik ve guzellik icinde yasayabilirler de, kullar guzellikler icinde bir dua etmesini beceremezler. Yani oyle tahmin ediyorum. Baska tahminler????

Yanlis anlasilmasin, iyi ki boyle muhtesem yapilar yapilmis. Din bir ise yaramali, degil mi?

Bir de, evet, haklisiniz. bazi kucuk camiiler var ki, Istanbul'un Bizans tarihiyle dogrudan kopru kuracak kadar Bizans benzeri. Nefis nefis seyler. Bende Ingilizce bir kitap vardi, Istanbul'un tarihi bolumlerini yayan gezerek dolastiriyor. O zaman, Istanbullu olarak benim hic gormedigim yerlere girmistim.

Cok uzattim, pardon!

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Yorumlarına katılıyorum Sevgili Elif. Din çok etkili o dönemlerde. Camilere özen gösterilmiş. Ben dini tarafına değil kültürümüz olarak bakıyorum bu güzel eserlere.

Punto dedi ki...

Sevgili Tijen; haklısın tabii. Çingene kızının Hatay'da ne işi var? Zeugma'yı sulara gömen barajın bir kıyısına asmışlar tabloyu. Ben de orada çekmişim fotoğrafı. Senin uyarın, eşimin hafızası doğruyu buldurdu bana.

Timur dedi ki...

Üsküdar'da denize sıfır küçük bir camii var . Şemsipaşa Camii ...
İstanbul'un en sevdiğim köşelerinden biri .

Punto dedi ki...

Teşekkür ederim Sevgili Timur; bir gün karşı tarafı da taramak farz oldu. Artık eylülden sonra.

Adsız dedi ki...

Dilek'in söz ettiği Yeraltı Camii Tophane'de. Çok ilginç bir yer. İstanbul'a çok az gelmiş olan sevgili büyük dayım söz etmişti bana ilk. Aslında o kadar göz önünde bir yer ki ben nasıl fark etmedim diye bir hayli şaşırmıştım.

Punto dedi ki...

Sevgili şefika; sanırım hep önünden geçtiğimiz ama fark edemediğimiz bir camii. Şu sıcaklar bir geçsin. Mutlaka fotoğrafını çekip dostlarla paylaşacağım.