27 Haziran 2007

Düşmanlık ve bir “sevgi hikayesi”!...

Fotoğrafın yazı ile ilgisi yok ama ben sizlerle fotoğraftaki "gerçek sevgiyi" paylaşmak istedim o kadar.
İnsanlar neden birbirlerine düşman olurlar? Hep sormuşumdur bu soruyu kendime. Cevabında o kadar neden vardır ki.
Peki ülkeler neden birbirlerine düşman? Bunun da çıkar ilişkileri içinde bir nedeni vardır sanırım.
Ben aslında bir “sevgi hikayesi” anlatmak için bilgisayarın başına oturdum. Hikayemizin kahramanı bir Türk kızı. Diğer kahramanı ise Güney Kıbrıslı bir Rum kızı.
Gelelim hikayemize;
Türk kızımız üniversiteyi bitirmiştir, ailesi onu İngiltere’ye lisans üstü eğitim görmesi için gönderir. Kardiff Üniversitesinden kabul gelmiştir.
Kızımız bavulunu toplar ve Kardiff’in yolunu tutar.
Kardiff bir öğrenci şehridir ve kentin en büyük geliri eğitimden sağlanmaktadır.
Kızımızın sınıfında bir iki Türk daha vardır. Öğrencilerin çoğu Uzakdoğu’dan özellikle Çin’den gelmiştir. Afrikalı da vardır Avrupalı da. Güney Kıbrıslılar ve Yunanlılar çoğunluktadır.
Kızımız sınıfındaki öğrencilerle kaynaşmıştır ama Güney Kıbrıslı Rumlar ona yiyecek gibi bakmaktadır. Bazı yunanlı öğrenciler yakınlık gösterirler, bazıları ise diş bilemektedir.
Bir hafta sonu sınıf geziye çıkar. İngiltere’nin doğusuna doğru yola koyulurlar.
Bir lokantada yemeğe otururlar. Türk kızı, bir ara Güney Kıbrıslı bir kızın tuvalete gittiğini görür ama aldırmaz. Zaman geçer, kız tuvaletten dönmez. Bizim kız pirelenir, acaba bir şey mi oldu diye kafasına takılır. Biraz daha bekler kız gelmemektedir. Kızın arkadaşları işe lay lay lom da işin farkında değillerdir.
Bizim kız kalkar ve tuvalete gider. Rum kızını iki büklüm lavabo başında kıvranırken bulur. Kız zaman zaman kusmaktadır. Rengi kireç gibidir.
Hemen Rum kızını kucaklar, sakin olmasını söyler. Yüzünü suyla yıkar, kızı kucağına yatırır. Bir yandan da yüzünü okşar, bir şey olmadığını söyler. Rum kızı yavaş yavaş kendine gelir. Birinin ona yardım etmesi moralini de yükseltmiştir.Ona yardım eden kişinin kim olduğunu fark etmemiştir. Şöyle yüzünü bizim kıza doğru döndürür, şaşırır, kızarır, morarır. Kendisine yardım eden bir Tük kızıdır. Hani yüzüne bakmadıkları düşmanları Türk kızı.
Bizim kız, Rum kızını sakinleştirdikten sonra kaldırır, koluna girer ve lokanta salonuna dönerler. Hiçbir şey olmamış gibi.
Okula döndüklerinde, Rum kızının havası değişmiştir. Bizim kızla samimi olur ve Rum arkadaşlarının tepkisini çeker. O aldırmaz. Dostlukları mezun olana kadar devam eder.
Artık mezuniyet günü gelmiştir. Mezun olurlar ve ülkelerine dönüş başlamıştır. Rum kızı bizim kıza Londra’da bir evleri olduğunu, bir gece o evde kalırsa memnun olacağını söyler. Birkaç arkadaşı daha o geceyi o evde geçirecektir.
Bizim kız da kabul eder. Londra’dan havaalanına gidişi daha kolay olacaktır.
Gece eğlenirlerken evin telefonu çalar. Arayan Rum kızının annesidir. Kızını merak edip ne zaman geleceğini sormaktadır. Kızı cevap verir ve cümlesini şöyle bitirir:
“Anne seninle konuşurken boynuna sarıldığım bir arkadaşım var yanımda. Kim biliyor musun? Bir Türk kızı. Hani bize çok kötü insanlar olduğunu yıllarca anlattığınız Türklerden biri. Anne onu çok seviyorum ve bize anlatılanların yalan olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. O'nu hiçbir Rum arkadaşıma değişmem. Haberin olsun.”
Ne dersiniz? Sevgi her şeyi yıkıp geçen bir duygu değil mi? Sevginin önünde düşmanlık durabilir mi? kim bilir bu tip hikaye ne kadar çoktur...

7 yorum:

Berceste dedi ki...

Bu hikayede insanlık kazanmış sanıyorum Akın amca! İnsanca muamele gören, yıllarca kötü anlatılanın öyle olmadığını anlamış ve sevmiş... Karşılıksız bir iyilik, dostluğa dönüşmüş. Keşke hep böyle olabilse, yurtdışında bunun önemi ne kadar büyük bir bilseniz!

Berceste dedi ki...

Fotoğrafın güzelliğini atlamışım yazmayı.Bir yüzde ne kadar içten bir sevgi ve gülüş, diğerinde de ne kadar tatlı ve seni anladım ben de seni seviyorum diyen bir gülüş var öyle... Çok güzel bir an yakalamışsınız.

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek; evet bence de insanlık düşmanlıkların panzehiri.
Fotoğraf konusunda haklısın. Bir an ama sevginin gerçeğini gösteren bir an.

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Hikaye çok güzel,
gene gözlerim yaşardı benim. İnsan en yakınlarından, akrabasından görmediği iyiliği hiç kan bağı olmayan birinden görebiliyor.
Resim çok güzel, sanırım Mete büyük anneannesi ile karşılıklı sevgi alışverişinde bulunuyor. Çok güzel yakalanmış bir an

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; hikaye aslında çok güzel bir gazete haberi olurdu. İki kızın da fotoğrafı vardı ama o zamanlar haber yapamamıştım, nedenini karşılıklı konuşurken anlatırım. Sormayı unutma ama.Evet fotoğrafta Mete ve babaannesinin annesi.

Mine dedi ki...

2000 Yılında Yunanistan'a gitmiştim. Türkiye'den göç eden ve Türkçe konuşan Yunanlıların bize olan ilgisi görülmeye değerdi. Hatta yolda yürürken Türkçe konuştuğumuzu duyanlar, Türkiye'den mi geldiniz diye kaç kere durdurmuşlardı. Kısacası güzel anılarla dönmüştüm.
Benzer şekilde, NY'da alışveriş için girdiğim bir mağazada çalışan Atina'lı Konstantina'yla nerdeyse sarılıp öpüşerek ayrılacaktık:))

Önyargılardan uzak bir dünya temenni ediyorum.

Mine

Punto dedi ki...

Önyargılardan uzak bir dünya isteğinize ben de katılıyorum Sevgili Mine. Sanırım sorun halkta, insanlarda değil.Sorun devletleri yönetenlerin bakış açılarında.