8 Haziran 2007

Mozaiklerden yaz boz tablolarına!...

Dillere destan Asi Nehri Hatay'ı ikiye bölüyor. Şehrin iki yakası köprülerle birbirine bağlanmış. Şehrin mesire yeri ise Harbiye.
Yavaş yavaş tatil günleri yaklaşıyor. Çalışan dostlarımızda tatlı bir telaş vardır şimdi. Acaba nereye gitsek? Önceki yazımda Avanos’ta çömlek yapımını yazmıştım. Hatay sırada bekliyordu. Biliyorsunuz Hatay çok değişik bir kültür şehir. Bir çok inanışın bir arada kardeşçe yaşadığı bir kent.
Fotoğrafta görünen mozaiklerin Hatay'la ilgisi yok. Bu mozaik Zeugma kazılarından çıkan ve Gaziantep müzesi'nde sergilenen meşhur mozaik.
Hatay’a iki kez gittim. Birinde çalıştığım gazetenin yıllık toplantısına katılmıştım, diğerinde ise eşimle sadece gezmek, görmek için. Hatay gerçekten görülmeğe değer bir şehir. Hiçbir Anadolu kentine benzemiyor. Şehirde dolaşırken sanki kırk yıldır orada yaşıyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Şöyle size kafasını çevirip bakan yok. Yabancılık çekmeden dolaşıyorsunuz. Yerli halkı o kadar medeni ki size yabancılık çektirmiyorlar. Bazı Anadolu kentlerinde olduğu gibi yiyecek gibi bakmıyorlar gelenlere. Bunda farklı kültürlerin bir arada uzun yıllardır yaşamasının rolü çok büyük sanırım. Ben şimdi oturup uzun uzun Hatay’ı anlatacak değilim. Gidince nasıl olsa göreceksiniz. Ben asıl sizinle Hatay müzesindeki o görkemli mozaikleri paylaşacağım. O ufacık taşları nasıl bir araya getirmişler insan inanamıyor.
Şu moda haline gelen yaz – bozlar (puzzle) mozaiklerden ilham alınarak bulunmuş bir şey mi diye hep sormuşumdur kendime. Günlük yazan dostlarımızın yaz bozlardan tablo yaptıklarını okuduğumda, hatta bir kaçını da gördüğümde bu mozaikler gelmişti aklıma. Neyse.
Hatay Müzesi’ndeki mozaikler Roma çağına kadar uzanıyor.
Müze yetkilileri mozaiklerin tarihini gelenlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorlar. Biz gazeteciler anlatılanları büyük bir dikkatle dinledik ama İstanbul'a döndüğümüzde tek satır yazmadık. Bu da medyamızın vurdum duymazlığı işte.
Araştırmalara göre bu mozaikler Roma mozaik sanatının klasik dönemi olarak isimlendirilen II.-III.yüzyıllar dönemlerini kapsıyor. Mozaiklerde Psykhe, Eros, Satyros, Aphrodite, Baccus gibi mitolojik tanrıları resmedilmiş.
Hatay Müzesi’nde Amik Ovası’nda bulunan 183 höyükten çıkarılmış Mitanni, Hitit ve Asur eserleri de var.
Müzede sikke koleksiyonları da önemli. Roma, Bizans dönemlerine ait sikkeler müzede sergileniyor.
3 m. boyundaki Apollon heykeline de unutmamak gerekiyor.
Tarih şehri Hatay'da ilk kez 1932 yıllarında bilimsel kazılara başlanmış. 1939 yılında inşaatı tamamlanan müzede, üç ayrı bilimsel kazıda bulunan eserler yer alıyor.
Çevredeki tüm araştırmaların yabancılar tarafından yapıldığını söylemeye gerek yok.
Hatay mutfağının çok zengin olduğunu öğrendik çarşıda künefe yerken.
Yemek konusunda uzman dostlarımıza Hatay mutfağını anlatacak halimiz yok. Nasıl olsa oraya gittiklerinde detayları öğreneceklerdir.Ben size Hatay’a gittiğinizde gezmeniz gereken yerlerin bir listesini vereyim ki nereye gitsek diye sağa sola bakınmayın.
İşte gezilecek yerler:
Çatalhöyük, Harbiye (Daphne), Issos, Seleukeia Pieria kent kalıntıları, Antakya surları, Traianus Su Kemeri, Selen ve Darb-i Sak (Bayezid-i Bistami) Kaleleri, Aziz Petrus Grottosu, Kızlar Sarayı (Kasr El-Benet) Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi, Habib Neccar Camisi, Sokollu Külliyesi, Hatay Arkeoloji Müzesi, Hatay Müzesi, Gölbaşı (Balık Gölü), Antakya Kalesi, Titus Tüneli, St. Simen Manastırı, Eski Antakya evleri, Bakras ve Koz Kaleleri, Tel Aççana kalıntıları, Nekropoller.

17 yorum:

Sanem dedi ki...

Evet, neden bizim araştırmacılarımız yerine yabancılar daha çok bu işlerde, anlamam. Yatağan'dan Aydın'a kadar uzanan yer altı şehri bulunmuştu, bulanlar gene onlardı. Bizimkiler ne yapar, veya niye yaptırmazlar, yabancıya para niye verilir.

Punto dedi ki...

Sevgili Sanem; tarihin kıymetini bilemiyoruz da ondan. Gelen yağmalamış, giden yağmalamış. Hatta bizim köylüler satmış çoğu tarihi eserleri. Batı müzeleri dolup taşıyor bizden giden eserlerle.

Adsız dedi ki...

Ben Hatay'i cok sevmistim! Hele o mozayikler! Ne kadar olaganustu, degil mi?

Bir de bir lokantaya gitmistik ki ahhh.... Nefis! Sansima, Hatay ile ilgili bir kitap yazmis bir adam vardi orada. Kitabini aldim. Icinde cocuk tekerlemeleri bile var. Ve da tarifler. Hepsini yaptim desem? :o)

Hakikaten, dediginiz gibi, cok medeni bir halki var.

Su Fransiz kafasini cok ilginc bulmustum. Orada ne kadar kaldilar ki? Hemen guzel binalar dikmisler. Kars'taki Rus binalari da oyle...

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Çok haklısın Sevgili Elif; Ne yazık ki bizim yerimize bizi işgale gelen ülkeler kalıcı şeyler yapmışlar. Örneğin İskenderun-Hatay yolu. Biz yeni yeni otobanlar yaparak ulaşımı kolaylaştırdık, trafik kazalarını azalttık. Hoş tek yönde giderken bile kaza yapacak kafada sürücülerimiz çok fazla.

Unknown dedi ki...

Hataya gitmeyi hep istemişimdir. Şİmdi daha çok istiyorum. Umarım bende gider görür ve böyle yazılar yazarım
Saygılar..

B5 dedi ki...

Merak ettim. O resimde arka planda duran cingene kiz mozaigini Gaziantep'te gormustum. Muzesinden diger sehirlere gezici mi gitti acaba?
Gaziantep'te sadece toplanti amacli kaldigimdan sadece hayran oldugum mozaiklerin sergilendigi bir müzeyi görebilmistim.
Tek kelime ile olaganüstüydü. Diger ülkeler de dahil, gördüklerim arasinda en dikkat cekici olanlari idi o mozaikler.

Konustugum görevliler bir o kadarinin da depoda durdugunu ve sergilenecek yer olmadigini soyleyince hicbirseye anlam veremeyerek soru isaretleri ile oradan cikmistim...

(Basim havada, yerlisi olmadigim kilometrelerden anlasilsa da Gazianteplilerin son derece kibar ve yardimsever olduklarini da yine ekleyeyim. Ne bir satici israri, ne -dediginiz gibi- basini cevirip bakan...)

Hülya dedi ki...

Hatay'ın bir kültür mozaği olduğunu bilirdim de bu kadar bilgiye sayenizde ulaşmış olmaktan çok mutlu oldum;)
Hiç gitmediğim bir yer ve o kadar yakını illere gittiğim halde oraya neden uğramamışım diye de hayıflandığım bir şehir oldu maalesef...Paylaşımınız için teşekkürler....
Günebakan Tarlalarına'da beklerim.Gübe-baktığınız için;)

Hülya dedi ki...

Güne-baktığınız için diyecektim.Kusuruma kalmayın üstteki son satır için...

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Maalesef şu an Türkiye'deki müzeler kadar daha müze açılacak eser yurtdışında ki müzelerde sergileniyor. Paris'te ki Louvre ve Londra'da ki British Museum bunlardan ikisi...
Resimde ki mozaik o kadar güzel ki, yağlı boya bir tablo gibi. İnsan yüzünde ki gölgelerin mozaiğe aktarılması müthiş bir şey. Ben Gezilecek yerlerin listesini not aldım. Yenilecek yerleri de yerli esnafına soracağız artık:)
sevgiler

B5 dedi ki...

X Pinar in Klubesi,
Louvre'da gördügüm Iznik cinileri acikca söylemek gerekirse beni gururlandirmisti (her nekadar calinti eserlerin alakasiz ülkelerde sergilenmesine -siddetle- karsi ciksam da).Yine Paris'teki Dogu eserleri müzesine ait gözlemlerimi belirttigim yazimda oldugu gibi 18-19yy calintilarina hitaben.

Ancak diger ülkelerde oldugu gibi: misal Picasso, Rodin'in Istanbul'a gelmesi vs gibi "Gezici Eserlerin" olmasindan yanayim, anavatanlarina geri dönmek üzere.

Sizin kültürünüze ait bilgileri baskalarina da aktarabiliyorsunuz. Afrika'ya gitme imkanim her zaman yok, ama onlara ait eserleri buraya geldikleri zaman görebilmek bile onlarin sanati hakkinda ne kadar az bildigimi gösterdi. Sonra anavatanlarina geri donduler, kendi ulkelerine gelecek turistlere sergilenmek üzere...

Türkiye'nin bu tarz calismalari az da olsa var. Ama daha fazlasi her zaman yapilabilir. Hele ki Türkiye gibi bu acidan inanilmaz zengin bir ülkede.

Berceste dedi ki...

Antakya'yı ben de çok sevmiştim. İş nedeniyle gittiğim için en çok tanıyabildiğim yemekleri oldu ve bayıldım. Zeytin salatası, kekik salatası, pek çok ottan hazırlanmıs salataları yemiştim. Değişik peynirler tadmıştım. Nar ekşisi harika idi... Daha çoook güzel yemekleri var. Bir de şimdilerin yeni modası ''Butik Otel'' tabir edilen bir otelde kalmış, orayı da çok sevmiştim. Adı Antakya Antik Otel idi sanıyorum... Dünyadaki ilk kilise de bu şehrimizde imiş. Onu da görmüştüm. St Pier idi adı yanlış hatırlamıyorsam! En güzeli, yıllar yılı coğrafya derslerinde okuduğumuz Amik ovası ile Asi nehrini görebilmek idi. Düş, gerçek olmuş ya da masal gerçeğe dönüşmüş gibi hissettim. Aracımız bulutların arasından Amik ovasına dalmıştı adeta... Bir de Amik ovası eskiden göl imiş. Halka toprak kazandırmak için doldurulup ova yapılmış diye söylenmiş idi... Ne yazık ki Mozaik Müzesi'ni gezecek vaktim olmamıştı, sayenizde orayı da az da olsa görebilmiş olduk. Teşekkürler...

Sevgili B5, düşüncelerine katılıyorum gezen müze eserleri hakkında. Ama bir de çaldırmamayı başarabilsek! Bizde çok olduğu ve rağbet görmediği için mi acaba bu kadar vurdum duymazlık? Ahhh ahh!

B5 dedi ki...

X Berceste,
Dogru, ne yazikki dogru son dedigin... Parkeolojide bile okuyoruz neler yapiyorlar..

Pınarın Kulubesi dedi ki...

X B5,
çok doğru tabi, sonuçta Uzak Doğu'yu, Mısırı, Afrika'yı hiç görmedim ama müzeler sayesinde tarihi eserlerini gördüm ama maalesef benim gördüklerim o ülkeye tekrar iade edilmeyecek türdendi. Bu konuda en çok yağmalanan ülkelerden biri de Mısır, merak ediyorum Mısıra gideniniz var mı? Orada hiç kalmışmı eserlerden, o kadar çok var ki Avrupa müzelerinde. Adamlar kendi eserlerini görmek için Avrupa'ya gitmek zorundalar resmen:(

B5 dedi ki...

Sevgili Punto izninizle :)..

Pinarcigim var. Misir'da da hala yiginla var eser. Turistleri de o sekilde cekiyor elbet. Ve aynen dedigin gibi o kadar yagmalanmasina ragmen. Yine o dedigim -yüzyillardaki- calintilar müzelerde gördüklerin.
Utanmadan bir de "calinti" tarihini yazarlar yanina. Sadece Napolyon un yagmalamasini okuman yeter. Yoksa Louvre'da mumyalarin isi ne! Onlar kalici ne yazikki.
Zaten Louvre'da sergilenen eserlerin cogu Fransa`ya ait degil. (Dikkat et sadece belirli yüzyillara ait eserlerin cogu Fransa ya aittir. O da yakin tarih. Öncesi degil).
Ovünenin onlar olmasi daha da ilginctir...
Sana sadece Italya'nin ne kadar eserinin ülke disinda oldugunu söyleseler ona bile sasarsin. Dikkat et onlarsiz tarihi sanat eserleri müzesi yok gibidir cogu ülkede.
2006 Dünya kupasindan sonra "Sira Mona Lisa da" baslikli az yazi cikmadi gazetelerde ;)))
Sevgilerimle,

Punto dedi ki...

Sevgili dostlarım; bu aralar yazlığa kaçtığım ve orada da bilgisayar olmadığı için yorumlarınıza geç cevap veriyorum. Kusura bakmayın.

Sevgili Jade; Hatay'ı mutlaka görün ve not alın. Sonra da günlük dostlarınızla paylaşırsınız bilgileri.

Sevgili B5; fotoğraf Hatay müzesinden. Bildiğim kadarıyla en büyük mozaikler Hatay'da. Dediğine katılıyorum. Antep'i de gezdim. Çok medeni bir şehir. Biz de müzeyi gezememiştik. Kapalı idi. Birecik Barajı yapımı sırasında çıkarılan mozaikleri görmek istemiştik ama müzede depolarda olduğunu öğrenmiştik.

Sevgili Hülya; Hatay'a giderseniz memnun kalırsınız diye düşünüyorum.
Günebakan tarlalarına uğrarım. Söz.

Sevgili Pınar; Hatay'da sana çok malzeme çıkar. Bundan eminim.

Sevgili Dilek; Mozaik müzesi için doğrusu bir daha gidilir Hatay'a.

Bu arada eski eserlerle ilgili karşılıklı yorumlarınız için ayrıca teşekkür ederim. Her yorumda bir bilgi var. Bu da beni mutlu ediyor.

Berceste dedi ki...

B5, Pınar'a cevabına kesinlikle katılıyorum. BBC'deki Venedik hakkındaki bir belgeselde, Fransızlar'ın yerine Türkler'in işgalini tercih ederdik cümlesi beni çok etkilemişti. Zira Napoleon'un ilk işi tarihi eserleri Fransa'ya taşıtmak olmuş. Osmanlı zamanında ise onlar imar etmişler ülkeleri ama asla zarar vermemişler! İlk traktörün şimdiki Bulgaristan'a alınmış olması ve Hicaz demiryoluna harcanan paralar buna en güzel örnek sanırım. Kasaları nasıl boşalttıkları da ayrı bir konu.

Mısır'a gittim, yerli yerinde Kahire müzesinde eserleri gördüm ve gidenler için de çok hayıflanarak aynen Pınar'ın serzenişinde bulundum. Mısır için çok önemli olan hiyeroglifin çözüldüğü taş, şu anda British Museum'un baş eserlerinden biri. Aynen Louvre'da olduğu gibi, British Museum da dünyadan toplanan eserlerler izleyici sayısını arttırıyor! Kahire müzesinde o taş yerine yapayını koyup, orjinali British Museum'da yazmışlar bir de! İçim sızlamıştı!

Punto dedi ki...

Sevgili B5'e ve Tijen'e teşekkür ediyorum. Ben çingene kızının fotoğrafını Hatay'da çektim sanıyordum. Zira Gaziantep Müzesi kapalıydı. Eşime sordum ve hatırladım. Zeugmanın bulunduğu noktaya kocaman bir tablo koymuşlardı, ben de o tablodan bu fotoğrafı çekmiştim. Yanlış bilgi verdiğim için özür dilerim.