15 Kasım 2007

Türkçe’miz işte böyle kalıp değiştiriyor!...

Elektronik postalarda bazen çok güzel çalışmalar var. Türkçe’nin Evrimi diye bana gelen ve muhtemelen sizlere de gelmiş olan bir yazıyı dostlarımla paylaşmak istedim;

Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."

Yıl: 1975"
Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim."

Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim."

Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim."

Yıl: 2006
"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. 'Hav ar yu yavrum?"

Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden.. Off, ay dont nov âbi yaa. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi.'"

12 yorum:

Berceste dedi ki...

Son üç dönem hiç olmasa!

Punto dedi ki...

Bence de Sevgili Dilek.

Aslı dedi ki...

Merhabalar, blogunda gezinmekten keyif aldığım ender kişilerden birisiniz, blog hayatında henüz 3. günüm ve bu zaten attığım ilk mesaj imzam.üzüldüğüm tek nokta bu mailin neden adresime daha önceden gönderilmemiş olması... emeğe saygıdan dolayı yapmam gereken şey tanıdıklarımı adresinize yönlendirmek olacak ellerinize sağlık

Punto dedi ki...

Hoş geldiniz Sevgili Aslı. Günlüğünüz hayırlı olsun. Umarım güzel yazılarınızla siz de bu sanal alemde çok dost edinirsiniz. Benim günlüğüme yeni gelenlerden ricam şöyle oluyor; "vakit ayırın ilk yazılarımı okuyun". Zira anılarımın en çarpıcı olanlarını ne yazık ki beni kimse tanımadığı zaman yazmışım. Tekrar hoşgeldiniz diyorum.

Esra dedi ki...

Sanirim 1975 yilinda dogdugum icin benim yazilarim ayni 75 yilindaki ornek gibi. Ben gecmiste kalmisim sanirim. Cok dogru ve bir o kadar da aci bir tespit.
Sevgiler
Esra

Geveze Kalem dedi ki...

Bu gerçeğin ne kadar farkındayız acaba?
Yazılı ve görsel basında bile her gün onlarca örneğine rastlıyoruz bu yanlışların. Okuyan toplum değiliz, bu bir gerçek. Dizilerin, magazin programlarının başından kalkmayan bir toplum olduğumuz gerçeğine göre davransak ve en azından o programlarda Türkçe'yi doğru ifade edebilsek bir adım atmış oluruz. Bunun için mümkünse üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olup o sahalarda çalışacak nesile, mezuniyet öncesi 'Türkçe Sınavı' yapılsa.
Bu e-posta'yı ben almamıştım ama şimdi olabildiğince adrese göndereceğim.
Paylaşımınız için teşekkürler.

Punto dedi ki...

Sevgili Esra; bizler tüketim kültürü ile değil, tutuma önem veren bir kültürle büyüdük. Şimdi devir tüketim devri. Doğal olarak dilimizi de tüketiyoruz.

Punto dedi ki...

Sevgili Geveze Kalem; haklısınız. Bizim dönemlerde gazetelerde düzeltme servisleri vardı. O bölümde çalışan arkadaşlar Edebiyat Fakültesi mezunu idiler ve dil konusunda uzmandılar. Tasarruf adı altında bu servisleri kapadılar.
Televizyonlar da farklı değil.

Adsız dedi ki...

Aslinda acikli olan, dilin cokusunden cok, hayata bakis acisinin cokuntusu. Dilden siyrilip giden ozellikler, insan diliyle dusunen hayvan olduguna gore, beyinlerden de siyrilip gidiyor. Daha kisa kelimelerle, uyduruk kaydirik konusuyorsak, kafamizin icindeki dusunceler, hisler sayfa sayfa kitap degil ki; agzimizdan cikan kadar dusunuyoruz iste.

Sanirim konuyu birbirimize izah edemememizin sebebi, karsi tarafin, bahsini acmaya calistigimiz hislere bile yabanci olmasi. Kendi icine donmekten, kendini tahlil etmekten korkan ya da aslinda usenen, gozu hep disarida, kim benim hakkimda ne dedi diye arastiran bir topluluk uzun cumlelerle niye konussun?

Degisen dil degil diyorum; hayatlardir. Yoksa aslinda dile giren Fransizca, Ingilizce, Uydurmaca o kadar rahatsiz etmiyor beni. Kimi kalir, kimi gider. Kalan eger baska kelimeyi yemiyorsa, dilin zenginligidir.

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Haklısın Sevgili Elif; benim endişem de dile yeni giren kelimeler değil. Dediğin gibi kimi kalır, kimi de yok olur. Sanırım önemli olan dile zenginlik veren bir çok kelimenin kullanılmaya, kullanılmaya kaybolması. O zaman da dilin zenginliği diye bir şey kalmayabilir.

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Ne yazikki sadece 1975 li yillar Turkce'nin zirvede oldugu yillar...

Punto dedi ki...

Sevgili Alp ve Ege'nin annesi; son yıllarda dilimiz gibi bir zenginliğimizin yozlaştığı ya da özellikle yozlaştırıldığı bir gerçek.