12 Kasım 2011

GİZLİ KURBAN!

Ülkemi öylesine özlemişim ki öküzleri bile gözümde iki misli kıymete bindi... Terslik heyecan verici! Güçlü kuvvetli bir öküzü ( boğayı) İspanya’da halka saldırmaması için Arena’ da üzerinden aşamayacağı tahta duvarlarla koruyorlar... Bazen bu da yetmiyor kızgın öküz o engeli de aşıp halkı boynuzlayabiliyor... Dünya için geçerli normal görüntü bu galiba!.. Asla bize göre değil bu adet!.. Hemen hemen her Kurban Bayramında heyecanla bekliyorum... Hiç bir ülkede benzeri olmayan terslik beni sarhoş ve de bir hoş ediyor!.. Halkımız ve onun bağrından çıkan acemi kasaplar aynı rezalet için sahne alıyor... Ve kurban vecibesini gönlünce yerine getirmekte inat edenler engel, yasak tanımıyor. Bu azimli halk, elinden kuyruğunu kurtarıp kaçan öküzleri ölümüne kovalıyor! Bu öküz kovalama işi yıllar içinde geleneklerimiz arasına girme başarısını da gösteriyor!..
10 Kasım... Atatürk’ü anacağımız gün... Hangi işleri nece yaptığımızı bir kere daha ayan beyan ortaya çıkmıyor mu? VAN depreminden sonra anlatılanlar şahane, mantık süper şahane!..  Gerçekler yerlerde... 5.6 artçı bir sarsıntı ile oteller de yerle bir! Hangi oteller... Yetkililerin halkı “tüm hasar tespit çalışmalarını bitirdik... Evlerinize girin” nasihatından sonra sağlam zannedilen oteller! İki otelin ilk deprem sonrası çatlakları sıvanıyor... Duvarlar sıvanıyor... Yeniden boyanıyor... Kimi kandırıyorlar? Foya meydana çıkmasın diye yeni boya ayrıca zımparalanıp eski havası veriyor. Sonuç ne? 5 saniyede oteller un ufak. Yardıma gelenlere yardım ederken ölenlere vah vahhhhh! Hadi gel gerçeği nezaketle dile getir!.. Ört istersen... Van depreminin ardından yaşananlar öküzce işlerin devamını işaret etmiyor mu? Hemen her 10 Kasım’da Atatürk’ü tartışma günü yaşıyoruz... Yerden yere vuran ile yere göğe koyamayan reyting alıyor... Tartılışmasın diyen yok... Bu tartışmalar Ata’nın değerini yıpratıcı olmamalı, yaşadığı zamanın şartları içinde kalmalı... Biz kendi aramızda parçalara bölünmüş, tartışacağımıza kavgayı seçmiş gidiyoruz. Sonuca varmamız zor. Nece bir tutum? Nasıl bir örtü malzemesi?.. Dillerin altındaki öfke nereye yönelik? Şu sıra sadece iki alıntı ile yabancıların sözlerini hatırlatmalıyım...
İngiltere Başbakanı Llyod George “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir ancak dâhi yetiştiriyor. Talihsizliğe bakın ki o dâhi bugün Türkiye’de doğmuştur!”
Yunanistan Başbakanı Venizelos (1934) “ Teokratik bir rejimle yaşayan, din ve hukuk kavramlarının birbirine karıştığı çökme sürecindeki bir imparatorluğun yerini, güç ve hayat, modern ve milli bir devlet almıştır. Barış dünyasına bu değerli katkı, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa sayesinde yapılabilmiştir. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın Nobel Barış Ödülü’ne adaylığını takdim etmekten şeref duyarım.”
Atatürk’ü kötüleyerek, aydınlığa çıkmak, ya da iyi bir iş yapmak mümkün değildir. Onu ayrıca tarif etmek, düşüncelerini anlatmakta eksik kalınmıştır. Gereksiz yasaklar konarak felsefesine zarar vermiştir. Sadece söylediklerinden bir ikisini bile hatırlamak onu daha iyi anlamaya yeter!
“Cumhuriyet fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istemektedir.”
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.”
Atatürk’ü sorgularken diktatör müydü diye sorabilenler TBMM’ nin çatısı içinde nasıl nesiller istiyor dersiniz?..
“Cumhuriyet fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istemektedir.” Bugünkü iktidarlar mecliste nasıl milletvekilleri istiyor dersiniz?
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in fikri ne kadar hürdür?. Yanından ayırmadığı feneri ile yıllar öncesinde değil daha dün kürsüye çıktı. İkaz üzerine fenerini terk etmek zorunda kaldı. Genç Türkiye’de yolsuzluk olurken Meclisin bu konuda hiçbir şey yapmadığını savundu ve “Hükümet memleketin üzerinde kara bir tablo estirdi” dedi. Genç, konuşmasına devam ederken, Başkan vekili Yakut, Genç’i, söz aldığı konuya ilişkin konuşma yapması yönünde iki kez uyardı. Konuşma sürünce Yakut, mikrofonu kapatarak İçtüzüğe göre “hatibi konuşmaktan men etme” kararını oylamaya sundu. Oy çoğunluğu sağlanması üzerine (Bu çoğunluk benim ülkemde her şey demek oluyor ya!)Yakut, Genç’i yerine geçmesi için uyardı. (Bu durumda beynimdeki şeytan aynı şarkıyı dinletiyor bana... Ben sizin babanızım... Ben ne dersem o olur!) Genç’in kürsüyü terk etmemesi üzerine Yakut, idare amirleri Salim Uslu’yu göreve çağırdı. Uslu hiç de uslu olamayan tavrı ile iş başı yaptı. Genç’i fikrini söylemeğe çalıştığı kürsüden iterek uzaklaştırdı
Yeni anayasa ve daha çok özgürlük sözleri sıklaşırken meclisteki eylem hâkimiyetin AKP de olduğunu mu gösteriyor? Demokrasilerde hâkimiyet hiç bir partinin olamaz. Meclisin tamamına aittir. Bir partiye ait ise Demokrasiden söz edilemez... Yoksa demokrasiyi de bayram havasına sokup gizlice kurban mı ettik?

Hiç yorum yok: