9 Şubat 2012

Balıkçılığımıza hep beraber kurşun sıktık!

Geçenlerde bir haber yıllardır çözülemeyen bir yarayı tekrar gündeme taşıdı. Bir trolcu  Rumelikavağı Su Ürünleri Kooperatifi başkanını silahla yaraladı. Bir gözünü kaybeden başkan gazetecilere şöyle diyordu: Trolcülerle mücadele etmek için karar aldık. İlgili yerlere bu durumu bildirdik. Kendimiz de mücadele etmeye çalışıyoruz. Yapanları da uyarıyoruz. Gözdağı vermek istediler. Üstlerine fazla gitmemizi istemiyorlar. Daha önce de birçok kez tartışmalar yaşandı, tehditler oldu ancak hiç böyle silahlı bir olay yaşanmamıştı. İlk defa silahla saldırdılar.”
Biliyorsunuz trolle balıkçılık Marmara’da yasak. Karadeniz’de de karadan üç mil açığa kadar olan bölgede avlanma yasağı var. Bazı trolcüler bu üç mil yasağını delip trol çekiyorlar ve piyasa değeri yüksek tekir avlarken tüm balık yataklarını da bozuyorlar.
İşte kavga bu ranttan doğuyor.
Buraya kadar doğru. Şimdi bir de madalyonun öbür tarafını çevirelim.
Çocukluğum balıkçıların arasında geçti. Anne tarafım Rumelifenerli ve balıkçılıkla geçimlerini sağlıyorlar.
İki dayım da balıkçı reisiydi. Birini kaybettik, diğeri seksen küsur yaşında ve evde oturuyor. Çocukları reislik yapıyor.
Dayımı sık sık olmasa da ziyaret ederim ve onun anlattıklarını dinlerim.
Eğriye eğri, doğruya doğru görüşleri vardır. İşte balıkçılık konusunda reislerin reisinden cümleler:
-Yeğenim, balıkçılığa önce fabrikalar darbe vurdu. Özellikle İzmit Körfezi’ndeki fabrikalar. Gezginci balıklar, palamut, uskumru, lüfer körfeze girer, yumurtalarını oraya bırakırdı. Biraz büyüyen balıklar Karadeniz’e çıkar avlanır, serpilir, gelişir ve tekrar Boğaz’dan girip İzmit Körfezi’ne girerdi. Körfez şimdi asit kaynıyor.
-Eskiden tekneler küçüktü. Teknik gelişmemişti. Tüm balığın belki de onda biri tutuluyordu. Önce radar girdi teknelere. Sonra gelişmiş sonarlar. Japonlar yasaklarken biz para hırsıyla kapış kapış sonarları, radarları teknelere taktık. Denizin içinde ne varsa topladık.
Tekneler büyüdü, masraf çoğaldı. Tekne sayısı binleri buldu. Mutlaka balık tutma, para kazanma hırsı her şeyin önüne geçti. Haliyle balıkçı arttı, balık azaldı.
-Trole yasak geldi ama trol çekene ancak para cezası getirdiler. Adam veriyor cezayı yine trolü yasak bölgede çekiyor. Gırgırlara gelince. Onlar da ağlarının derinliğini çoğalttılar. Eskiden 40 kulaç suya bilemedin 25 kulaç ağ bırakılırdı. Ağ silindir gibi iner. Ağın alt kısmı torba gibi büzülür. İçindeki balıklar alınırdı. Şimdi bir futbol sahası kadar alanı çeviriyor gırgır tekneleri.  Hem de trole yasak bölgelerde. Ağın altı dibe ulaşıyor. Ağır kurşunlardan oluşan ağın alt kısmı yine büzülüyor ama bu kez trol gibi dipteki çok büyük bir alanı tarıyor. Bir gırgır, belki 20 trolün yaptığı zararı yapabiliyor. Gırgırların ağ boyuna Standard konmassa vay haline balık yataklarının.
- Balık boylarına getirilen sınırlamaya gelince. Diğer balıklarla karışık olan çinakopu denizin içinde ayırt etmek zor. Balık, tekneye çekilinceye kadar da ölüyor. Bu durumda 20 santimin altındaki balıkların denize mi döküleceğini, bunun kime fayda sağlayacağını kimse bilmiyor.
İşte bir reisin balıkçılığımız hakkındaki özet görüşleri.

Benim anladığım kadarı ile her işimizde olduğu gibi balıkçılıkta da bencillik ön planda. Karar vericiler de işin özünü kaçırınca insanlar keçileri kaçırıyor ve silaha sarılıyor.

Hiç yorum yok: