5 Şubat 2012

Sabrın sonu melanet!

KELAYNAK YAZIYOR
Senin konuşmana gerek yok! Bilmene de... Ne olmuş ne bilirsin sen! Biz zaten ilgili ve bilgiliyiz... Bırakın da ülke için en iyi olanı yapalım... Gerekirse sövelim... Olmadı dövelim... Rahat çalışalım... Meclis içindeki çekişmenin özü ne? Durup düşününce bu gerçeğin bir yeri Fransız değil mi? Daha ileri demokrasi, daha fazla özgürlük nerede saklı?...
Düşünce ve ifade özgürlüğünü neden yan yana koymuşlar... Gerek var mıydı?.. Düşün... Düşün... İster başını ellerinin arasına al düşün... Düşünmekte özgürsün... İfade etmenin ne gereği var... Gerekenler, gerektiği gibi, gerekli kişilerce zaten ifade edilmiyor mu? Kimse bize düşüncesiz diyemez... Bir zaman bulup her şeyi kolaya ve alaya alan reklam mantığından sıyrılabilsek ayaklarımız yere basabilse...  Gerçeği ifade edemesek bile görsek!.
Kenara itilenlere sıra gelmiyor... Soranları olmuyor. Onların merdiveni çıkmıyor, iniyor! Liyakat emekliye ayrılmış... Yükselen yıldız şimdi sadakat!
Ağzımı kapasam diyorum!
Ben de korka bilirim... Ama bu kapama korkudan değil... Hemen her gün bir başka hayret verici olayla art arda açık kalıyor! Normale ulaşamadık... Ağzımız açık kala kala geldik bugüne... Ağzımı kapatabilirsem, uzun tutuklamalar öncesi yapılan kısa nasihati de daha normal bulacağım!... Hemen itiraz etme, konu mahkemeye intikal etmiş... Şimdi sana düşen sabırla beklemek!.. Ne kadar deme... Sabırlı ol... Nasihat taraftar bulacak...
İfade edememe sıkıntısının başını Fransa çekiyor. Orada cezalar açık! Fransa nefretimize su sermiş haldeyiz... Önce öfke, protesto, tehdit ve de tekdir ile yürüdük... Ayranı taşırdık...

Şu Fransızları kovsak olur mu hesabını bile yaptık... Geçerli yaptırım paketleri sıraladık. Bir kısım paketler halen uygulamada.10 gün içinde rotayı saptıran bir rüzgârı bulduk... Çok kısa bir zaman içinde nefretten sevgiye ulaştık! Tekdire yol verip takdire geldik... İfade özgürlüğüne titizlenen Fransa’nın “yakışanı yaptı” diye sırtını sıvazlar olduk... Zira Fransa 77 senatörle Soykırımı inkar yasasını iptal edebilmek için Anayasa Mahkemesine baş vurdu... Bizim hatırımıza olmuş hazzını duyduk! Fikir özgürlüğünün vatanı kendi iç işinde seçim cambazlığındaydı! Şimdi gözler iptal kararında. Bu karar gerçekleşirse Fransa baş belası konumundan baş tacı koltuğuna geçer... Hayır, gerçekleşmez ise yaptırım paketleri hazır...

Sahi biz Fransa’yı neden bu kadar eleştirmiştik... Tartışmaya bir başka fikri, tezi konuşmaya izin vermediği, hapis ve para cezası vererek önlemeye çalıştığı için. Yani ifade özgürlüğüne aykırı kanun çıkardığı için...

Henüz biz hapis ve para cezası veremiyoruz ama karşı fikirleri paralamıyor muyuz? Ünlü yazar Paul Auster, ülkemizle ilgili düşüncelerini açıklar açıklamaz sert bir cevap aldı. Başbakan Erdoğan “Hapiste yatan gazeteciler yüzünden Türkiye'ye gelmiyormuş, Çin'e de gitmiyormuş. Aman! Biz sana çok muhtacız sanki. Gelsen ne olur gelmesen ne olur? Kılıçdaroğlu da bu adama sahip çıkıyor. “Onun gördüğünü bazıları görmüyor” diyor. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Bu yazar en son 2010'da İsrail'e gitmiş. Güya İsrail demokrat, laik, insan hak ve hürriyetlerinin sınırsız olduğu bir ülke. Sen ne cahil bir adamsın. İsrail tam bir din devleti. Gazze'de bombalar yağdıran bunlar değil mi? Tabii bizdeki Kılıçdaroğlu görmezse onlar da görmez. Nasıl oluyorsa İsrail'deki hak ihlallerini görmüyorlar. Bu yılki yazarlar konferansına da Auster ile Kılıçdaroğlu birlikte gider”. Auster ise suskun kalmadı. “Başbakan İsrail devleti ile ilgili ne düşünürse düşünsün, İsrail'de düşünce özgürlüğünün var olduğu bir gerçek ve orada hiçbir yazar ya da gazeteci tutuklu değil. Uluslararası örgüt PEN tarafından elde edilen son rakamlara göre, Türkiye'de 100'e yakın yazar tutuklu, Ragıp Zarakolu gibi davaları dünyanın dört bir yanındaki PEN merkezlerince yakından takip edilen bağımsız yayıncılardan bahsetmiyorum bile. Ülkem Birleşik Devletler ve Türkiye’niz de dahil, tüm ülkeler kusurludur ve hepsi on binlerce sorunla boğuşur sayın başbakan. Şahsi kanaatim şudur ki; ülkelerimizin durumlarını iyileştirebilmek adına, hapis tehditi ya da sansür olmaksızın konuşabilme ve yazabilme özgürlüğü, her ülkede, tüm erkek ve kadınların kutsal hakkıdır.”

Düşünce ve ifade özgürlüğünü cimrice kullanıyoruz ve bir kısmı bize yetiyor! Düşünceli olduğumuz zamanlar memleketin hali ve umutsuzlukla ilgili... Şu sıralar kimin kim için ne düşündüğü ise derin devlet arşivlerine sığınmış... 12 yaşındaki kızını 5 bine satan baba da bu ülkenin vatandaşı... Hrant Dink cinayetinde ihmal ile suçlanan Ramazan Akyürek’in terfi etmesi yürek karartıcı... Türkçe anlatamıyor olabilir miyiz? One (VAN) minute desek... Bir dakika da olsa sanal alemin girdabı bizi kıyıya atsa ve görsek gerçeği... Kanıksanmayacak gerçeği kanıksamasak... Çadırı kurduk, VAN’ı kurtardık demek!. Depremden bu yana bir arpa boyu yol almak yetiyor mu? Rakamlar söylenmiyor! 130 çadır yangını, 50 ölü, 11 bebek kaybı... Hani tedbir? Sorun mu önlem mi sonlandı ? Futbolu kurtaracağız diye yola çıkanlar kurtaramadılar, kurtulamadılar ve kaytardılar. Yeniden yapılandırmada mı yoksa umut var !. Atasözlerini de ele almalıyız... Böyle sürerse sabrın da sabrı taşmış olacak... Şoka girdiğimiz her olayda sabırlı olduk da ne oldu! Selameti bulamadan bir başka şoka girmedik mi? Gerçekçi olursak selamete çıkma şansı uzak!.. Yakın gerek, sabrın sonu melanet!

Hiç yorum yok: