27 Şubat 2012

Şok zikir! Şok fikir Ve çok Şükür!

Kelaynak yazıyor
Fikirler, ve zikirler bizi şok’ tan şok’a (kadermiş gibi) sürüklerken durup düşünmek için fırsat da bulamıyoruz! Şaşkın... Üzgün... Umutsuz... Ve de her zaman sevgisiz... Şüpheci, aceleci reklam kurbanı... Bir gün çiçekli sevgiden hayat boyu horlanan acıya... Kim belletmiş ise, Yazgıya... Vazoda kokusu bile o gün on adım önden giden, sevgililer günü akşamı tüm sevgiyi ve ilgiyi üzerine çekmiş uzun bacaklı güller, gecenin sabahında kırmızıdan açık kahverengiye ulaşmış, yüzü buruş buruş yaşanacakların hepsini yaşamış gibi omuzları çökmüş, beli kırılmış, kısacık ömründe gerçek olanı keşfedip başını SEVGİSİZLİK taşına vurmuştu. Ömür boyu yalanına boyun eğen sadece onlar olsa zarar bir vazo dolusu ile ölçülecek ve belki de gündeme gelmeyecekti... Oysa hayatımızın hemen her alanında galip gelen yalan, kin, düşmanlık “bir ömür dolusu” oluyor!

Haberleri çok sıktığı için eskisi gibi çok sıkı takip etmiyorum. Bu nedenle olacak ekrandaki yüze ilk anda iyice bakmamıştım... Belki de bu nedenle cümleyi kavrayamadım... “Kin’ini de unutmayacaksın!” Bir hastalık var ama neden ekrana kadar çıkmış dedim... “Kinini unutma” deyince ilk akla gelen ilaç oldu! Sıtma bu dönemde de mi hortladı dedim!. Adam kininden bahsediyor!... Tıp almış başını gidiyor. Yüz bile naklettik... Her sabah onu seyrederken nereden çıktı bu? Kaşları çatık, sesi kalın kişi öfkeli idi. Kin, düşman deyip sıralıyordu! Anladım ki söz konusu hastalık daha da büyüktü ve ilacı da Kin’in kadar kolay çözümü içermiyordu.
“Evet bu nesil düşmanını da tanıyacak. Kin’ini de unutmayacak!” İşte akıl almaz sentez... Aklınca  nefret’i besleyip  iffet’e mi dönüştürüyor? Daha ileri tekniklere dayanan fikir sahipleri de var... Kars’ın bir ilkokulunu yöneten müdür suçu ve gelecekte suç işleyebilecek olanlara karşı kesin sonuç alacak bir önlem geliştirmiş... Şöyle diyor: “Yeni doğan çocukların aileleri incelensin... Kan tahlilleri ve DNA testleri yapılsın... Suça meyilli olan bebekler yürümeden yok edilsin.” Ülke suçlular yürümeden onlardan kurtulur... Yürüüüüüüüü!

Bu nasıl iş? Nasıl öfke? Bir değil iki değil tam 9 kere polisin kapısını çalan anne, kızının tehdit altında olduğunu iletmiş... Ağlayarak anlatıyor “Bize koruma verin dedik... Kızımı kendim korumak istedim... Adam bizi tehdit etti. Zaman zaman sokak başında silah sıktı... Devlet kızımı koruyamadı”. Fatma Nur ve minibüste yanında oturan arkadaşı Fatma Gül hayatını kaybetti. Firari katil aracı tüfekle taradı ve cinayetten bir gün sonra aynı okulun bahçesinde intihar etti... İşte bizim ölçülere uyan bir sevgi... Ve bizde yetişen bir aşk’a geliş!

Türkiye sarsılmış! Sarsılmış ama nedense ben sarsılmadım!.. Hazırlıklıydım... Nefesim açılmıştı... Tape’leri tepelediler, geceler boyu dinledim. Hiç bir şey anlamasam da antrenmanlarımı tamamlamış oldum! Aynı konuyu nerede ise aynı cümlelerle 5 saat kadar kısa bir süre tartışan “hele kal”(yoksa Tele Gol muydu?)  programında TAPEler irdelendi, küçük tepeler aşıldı ama işin iç yüzü anlaşılamadı!. Şike gene hâkimlere kaldı. Aziz Başkan uzun uzun anlattı... Savunmadan çok diğer kulüplere sıçrattı. Umarım iyice karmaşık hale gelen ortamdan tertemiz çıkar! Gene de asla anlayamadığım şey suçun şahsi olmasına karşın iki de bir Fenerbahçeli taraftarın öne atılması!  Yanlış mı biliyorum? Yargılanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım... Fenerbahçe’ye gönül verenler değil... Kulüp de değil... Üzülen onlar... Olayın maç havasına sokulması, gövde gösterisi ortamına gelmesi sakıncalı... Özel yetkili mahkemelerde süren uzun tutukluluk sıkıntısının Fenerbahçe Başkanının da başına gelmesi diğer tutukluların başına gelen kadar yanlış ve haksız!. Davada diğer kulüpler de var... Onlara ne laf, ne de sıra geliyor! Aziz Başkan o kadar atak, o kadar öfke dolu ki! Meydan okumak, en önde durmak ve gündemde kalmak istiyor gibi! Çoğu kez akıl almaz işler, yeniden yapılanmalar, eskimiş kapılanmalara akıl ermiyor... Hiç birini bitirecek soluğumuz da kalmıyor... Heyecan dolu filmi tüm bölümleri ile sıralı izliyoruz... Şok şok şok... Şaşkınlık çokkk geliyor...
Sadece futbol değil... Yeni formüller hemen her alanda fırtına gibi esiyor. Eğitimi de baştan başa yeniden yapılandırıyoruz. Aksayan noktaları düzeltsek olmaz mı?.. Kesmezzzz!.. Arazi arabaları formülü uygular gibi 4X4X4 sistemine geçiyoruz... Arazi çekişi gibi... Dağ taş vız gelecek... Eğitimciler feryatta... Eyvah eyvahhhh... Ne olacak? Jet hızı ile komisyona gelen ve aynı hızla tartışması başlayan düzenleme ne getiriyor? Sisteme itiraz edenlerin ortak noktası şu: Yeni düzenleme ile 4 yıl okuyan kızlar eve dönecek ve çocuk gelinliğe aday olacaklar... Erkek çocuklar ise tamirciye çırak gidecek. Okumayacaklar...

Giderek siyasetteki hızlı hamleler, karışık aklımızı bir kere daha alt üst ediyor... Kim karar veriyor, neler oluyor, her kesime sorulacak deniyor ama gerçekte kime soruluyor bu işler? Gol kralı tek şutla perdeyi açtı! Siyasetin nereye bağlı yapıldığı daha ileri demokrasi ile daha özgür kalınınca çok daha başarılı olmanın yolunu açan hangi irade olduğu, yanlış yollara sapmadan açıklığa kavuştu! Gol kralımız ısrarlı... Milletvekilliği sürerken, aynı anda TV de futbol yorumlarını da yapıyor. Etik değil diyenlere, ben olsam yapmazdım beyanındaki partililerine ve itiraz eden muhalefete kulak asmadan... Gözü hakemde... Cevabı etkili “Beyefendiye sorduk... Onayladı... Gerisi laf-ı güzaf” Ve alkışlar galip gelene...  Şok fikirler, şok zikirler başka maça... Tek vuruş tek cümle... Ve golllll.. .Skoru ve de iradeyi öğrendik... ÇOK ŞÜKÜR!..

Hiç yorum yok: