Celal Bayar için dalya partisi: Siyasetin içinde rol alma Nazlı Ilıcak için en hayati konu oluyordu... Sık sık eski Demokrat Partilileri bir araya getirme meselesini düşünüp planlamıştı. Bunun için en uygun gün Celal Bayar’ın 100 üncü yıl dönümü olacaktı. Bütün gücü ile böyle bir kutlama hazırlığı yaptı... Ülke dışındaki pek çok eski Demokrat Partili Celal Bayar’ın DALYA partisi için İstanbul’a geldi... Tercüman Gazetesinin şöhretli yazarları da belli masalarda yerlerini aldı... Kutlamalardan nasibini alan köşe yazarları da oldu... Alamayanlar da! Yan yana oturduğumuz Tercüman’ın eski ve en sevilen yazarı Rauf Tamer’di... Yurt dışından gelen bir eski Demokrat Partili heyecan içinde masaya yaklaştı...Gerçekten heyecanlı idi. Titreyen bir sesle elini Rauf Tamer’e uzattı...
--Sizi görebildiğim için ne kadar mutluyum bilemezsiniz...
-,-Hoooşşşgelll mişsiniz..
--Yurt dışında da artık muntazam olarak sizi okuyoruz... Ne müthiş yazılar onlar!..
--Saağğolllun...
--Sizi görüp elinizi sıktıktan sonra o yazıları bir başka gözle ve zevkle okuyacağım... Buna emin olabilirsiniz sayın Yavuz DONAT bey!...
Rauf TAMER oturmadı sanki külçe gibi sandalyesine düştü... Şaşkın baka kaldı... Masada kadının son sözünü duymamış gibi yaptık...Nazlı Ilıcak gecenin kelebeği gibiydi. Hemen her masada üç beş cümlelik konuşması vardı... Bir ara Rauf Tamer ve eşinin, Gönül Yazar ve erkek arkadaşının ve bizim bulunduğumuz masaya kadar geldi...
--Şimdi Gönül Yazar çıkacak... O şarkıyı söyleyecek... Bir mumdur... İki mumdur... 100 mumdur derken hep birlikte ayağa kalkıp alkışlayacağız...Senaryo bu idi ama Gönül Yazar mini bir kazık daha atmıştı... Şarkıdan önce “ben nişanlandım... Yüzüğümü Celal Bayar takacak” anonsu yapmıştı. Nazlı Ilıcak’ın şaşkınlığı büyüktü... Yapacak bir şey yoktu... Vural Öger piyasaya çıktı ve nişan takıldı... Ertesi gün Gönül Yazar’ın nişan haberi eski Demokratlar ve Celal Bayar kutlamasınıgölgede bırakmıştı... Gönül Yazar ve Vural Öger resimleri çoklukla kullanılmıştı!..Celal Bayar bu kutlamadan üç yıl sonra vefat etti...
Kızılcahamam konusunda Nazlı Ilıcak’ın belki de çok arzu etmesine rağmen hiçbir dahli yoktu. Ama bu konu, Kemal Bey ile Nazlı Hanım arasında sorun oldu. Bu haberlerden sonra Kemal Ilıcak, benimle, Nazlı Hanım’a iletilmemesi şartı ile bir konuşma yaptı. Kemal Ilıcak, “Ben Turgut Bey’e bir yanlış yaptım. Biliyorsun sana da bahsettim… Bu olayı sana açmamın sebebi bu tür olaylarda gazete patronu olarak nelere maruz kalabileceğimi tahmin etmen içindi… O gün Tugut beyin benden bir ricası oldu, yerine getiremedim. Sonra ben sıkışınca, o bana soğuk durdu. Örneğin okul açtım, hak ettiğim kredileri bile vermedi.
(Özel Tercüman Lisesi için çok iyi bir başlangıç yapılmıştı… 30 İngiliz öğretmen getirmişti… Ama para sıkıntısını aşamıyordu… Ve sonunda yabancı öğretmenleri tek tek bıraktı. Okulun parlak günleri hızla geride kaldı)
Bu gerginliğin bir sebebi de Bulvar’a ANAPlılar’ın çok kızması. Sana bir şey söylemiyorum. Nazlı ile çalışmak da zordur. Senin prensiplerin olduğunu da biliyorum ama mecburum. Böyle giderse bir çare bulmam zor görünüyor. Bulvar’ı kapatacağım” dedi.
Bana göre Tercüman
gazetesi ve etrafında yaratılan ekol küçümsenecek bir hareket değildi… Sanki bugün
bakınca çok uluslu bir dünya şirketinin piyasayı okuyamaması, teknolojiyi
okuyamaması, geleceği kavrayamaması ve alışkanlıklarını değiştirmeden daha
büyürüm zannetmesi sonunda doğan ve önce hisse senetlerinin kaybı ile
sarsılması ve aniden çökmesine benziyordu. Tercüman büyüklüğüne inananların
şaşkınlığı, gerçekleri görmeyişleri ile eş değerdeydi...
İçine girdiğimiz
şartlarda pazarlayacağınız GÜÇ, iktidara tesir edecek özelliklerini de
yitirmişti… Özal hükümeti sadece ekonomiyi değil onunla birlikte paranın
dağıtılma haritasını da değiştirmişti..Muslukların yeri değişmiş Kemal Bey hala
eski muslukların olduğu yerlerde bekler kalmıştı! Bütün mesele buydu!
Yalı sohbetleri, yalı
ağırlamalarının eskisi gibi tesirli olmayacağı yeni bir ortam doğmuştu. Bu ortamda,
hak hukuk da sanıldığı gibi tam olarak yerli yerine oturamamıştı... Sevgiler
veya nefretler hukuk terazisinin bir kefesini eğebiliyordu...
Sonradan “bir enayiye nasihatlar” bölümünü
oluşturan konuşmalardan, karı koca arasındaki desteğin de gece davetlerinde ki
gibi yan yana ve aynı yönde olmadığı, anlaşılacaktı…
Bu ortamın hazırladığı sonuç önce
Bulvar’ın yok edilmesi oldu… Kemal Ilıcak daha önceleri “ helal olsun.. Nazlı için yaparım” dediği fedakarlıkları aynı
kolaylıkla yapmama, aynı tepkiyi tekrar edememe duygusunu sergiliyordu!
Kemal Ilıcak
sıkıntılı konuşmasını gene arka odasına geçip el yıkama ile bitirmişti… Benden
25 kişilik işten çıkarılacaklar listesi istiyordu. Ona göre diğer arkadaşları
Tercüman içinde eritmeye çalışacaktı. Ben ismim gibi biliyordum ve yüzüne
bakınca anlıyordum ki, Kemal Bey son perdesini açtığı son oyunu kusursuz
oynamak istiyordu… Önce azaltalım deniyordu. Ama bu liste, kapatma planının bir
parçasıydı. Ekip içinde neye dikkat ettik… Ayrılmak için vız vızlananlar vardı…
Bunlardan bir kısmı tazminatlarını alıp alamayacaklarını merak ediyordu…
Bunları listeye ekledik… İş bulma şansları olanlar vardı… Onları da ilk 25
listesine aldık… Daha önce Tercüman kadrosundakileri nasıl olsa almak isterler
dedik. Listeye almadık. Bıraktık. Bu noktalara dikkat ederek işe başladık. Ben,
başta Yalçın ve Akın Kamacıoğlu olmak üzere istenen bu 25 kişilik listeyi
yaptım. Bu arada Nazlı Ilıcak geldi. “Bulvar’ı kapatacaklar” dedi… Nedense onun da haberi benden sonra olmuş! Çare aramış gibi bir yorgunluğu vardı... “Biz bunu en iyisi bir başkasına devredelim” fikrini ortaya attı… Ben isteksiz davrandığımı itiraf etmek isterim… Zira Tercüman’ın Kemal Ilıcak tarafından alınış öyküsünü bilen eskilerden biriydim!
Ilıcak’ın faydasız
umudu şu gerekçelere dayanıyordu… Dış Haberler servisinde bizimle çalışan
Regaip Minareci “ Minareci Video” nun sahibinin kızıydı… Baba Minareci ile
Kemal Bey Almanya sınırları içinde iş yapıyor, ilan veriyor, destek çıkıyordu…
İlk bakışta parası pulu olan da biriydi. Kızı da bizim takdir ettiğimiz
çalışkan aklı başında bir çalışanımızdı..Nazlı Hanım için kolay hesap şöyle
olacaktı… Gazeteyi biz Minareci Video’nun sahibine devredecektik… O paraları
verecek. Nazlı Ilıcak’ı gazetenin başında tutacak ve bizde Turgut Özal’ ın
baskısından kurtulmuş, daha rahat bir ortama kavuşmuş olacaktık... Patron o
görünecek. Kemal Ilıcak ve Nazlı Ilıcak ne yapalım sıkıştık, gazeteyi ona
sattık diyecek ve bunu da Turgut Özal yutacaktı!
Ben, bu planın
tutmayacağını söyledim. Kemal Bey’e, “Nazlı Hanım ne der bilemiyorum ama bu 25
kişinin tazminatına karşılık Bulvar’ın isim hakkını bize verin. Bizim açımızdan
da şık bir reklam olur. Biz, ‘baskıya
boyun eğmeyeceğiz’ Siz de öyle görünüyor ki bu baskıya dayanamayacaksınız…
Tazminat alıp işsiz kalacağız… Üç beş ay sonra karşımıza çıkacak zorluğu
bugünden karşılayalım… Mücadele etmek için elimden ne gelirse yapmak isterim…
Bunu Bulvar ekibi olarak biz kendi adımıza yapalım… İmtiyaz hakkını ben alırım.
Bana devredin… Tazminatları hesaplayın… Yetmiyorsa bizi borçlandırırsınız… Ama
siz de bize destek olun ve 3 aylık kağıt verin, mücadele edelim, 3 ay önce hiç
denemeden perdeyi kapayacağımıza 3 ay denedikten sonra kapayalım.. Ama
deneyelim… Denemiş olalım.. dedim.” Ayrılırken suskundu sadece “ Bu konuşmaları
yapmadık!… Tamam mı” dedi…
Bu arada, Mustafa
Özkan ile daha önce benzer bir konuyu görüşmüştüm.(Son Havadis’in sahibi) Daha
doğrusu o ağzımı aramıştı. Bana “ sen ve arkadaşların bir karar verirseniz
topluca Bulvar’dan ayılırsanız benim hâlâ gazete basacak tesislerim burada”
demişti. İş öyle kısa bir konuşma şeklinde kalmıştı..Unutulmuştu...
Kemal Bey kendi
tesislerinde bizi basamayacağını söylemişti… İlişki kurulursa sorunu çözmemiş
daha derinleştirmiş oluruz korkusu içinde idi. Bu geçmiş konuşmalar ışığında
Son Havadis tesisleri gündeme gelmişti... Mustafa Özkan’ın o sırada telefon
arkadaşlığı işlerini organize eden oğlu da yarı resmi bir şekilde bir gazete
çıkarılmasına babasının yatkın olduğunu, tesisin ise uygun olduğunu söyleyip
duruyordu... Sorabilirsiniz… Hangi hesapla, hangi mantıkla, böyle bir şeyi
düşünebildiniz... Böyle bir şeye girişecek cesareti kendiniz de gördünüz diye.
Oysa hesap açıktı…
Gazetenin resmi ilan
hakkı devam edecekti… Biz hızla gazeteyi büyütmeyecek aksine küçültecektik…
Kadromuz 15 kişiye düşecekti. İstanbul sınırları içine çekip dağıtım ağını kent
sınırı için yeniden düzenleyecektik… Anadolu’ya beş büyük şehir dışında
gitmeyecektik… İki etaplı planda önce hızla küçülmek vardı.. Sonra İstanbul için
akşam gazetesi olmak.. Bu hesap, bizi 6 ay dayanabilirsek kurtarıyordu. En
azından yarı maaşlarımızı alacaktık ama elimizde geliştirebileceğim bir günlük
gazete kalacaktı.. Düşüncemiz buydu ve bana destek verenler de hemen hemen tüm
ekipti.. Yani çıkarılması için ilk 25 kişilik listeye yazdıklarım dahil… Kimi
başka yerlerde çalışsa da ek iş olarak bize desteği sürdürecekti… İçimden gelen bir dürtü idi bu… Ve ben düşüncelerimi Kemal Ilıcak’a açmadım. Onun vereceği cevabı beklemeyi daha doğru buldum. Belki de yüzünde gördüğüm soğukluktan, belirsizlikten, bıkkınlıktan, içine düştüğü çaresizliği yaratan işleyişi iyice keşfettiğimden olacak. O dakikadan sonra Kemal Ilıcak ile olan dürüstlük ölçüsündeki ilişkimiz koptu… Gene de düşüncelerimi hiç ses çıkmayınca bir kaç gün sonra abartmadan uzatmadan naklettim... Hatırladığım son cümlesi şöyle olmuştu: “Dur, ben bunu bir düşüneyim”.
Tahmin ettiğim gibi Kemal
beyden asla bir ses çıkmadı… Durup düşündü... Sanırım ben odadan çıkana kadar
bu fikir aklında kaldı... Benim çıkmamla yok oldu! Ve sonraki dönemde geri
dönen bir cümlede olmadı.
Nazlı Ilıcak yapmak
istediklerimize katılır mıydı? Tahmin ederim bize hayır demezdi… Bulvar’ın son
sayısını hepimiz imzaladık ve gazeteyi tarihe gömdük… Nazlı Ilıcak’a haber
vermeden iki üç kere Kemal Ilıcak’la konuştum… Bulvar kökenli arkadaşların bir
kısmı belli servislerde çalışmağa başlamıştı… Hakkını teslim etmem gerek...
Kemal Bey Akın ve sen kalın dedi... Ama ben kalmak istemiyordum… İlk günler pek
çok kişiye iş bulabilmek için gayret ettim… İşten ayrılınca bunu yapmak
zorlaşırdı… Hafızası nerede ise yok denecek meslek gazetecilikti… On saniye
sonra unutulursunuz!. Ayrılmaya görün... Akın da, yazı masasındaki birçok
arkadaş da iş bulmuştu… Benim ise burada kalmamın hiçbir manası yoktu...
Gazetecilik yapmam engellenmişti... Promosyona bakarak oyalanıyordum!. Ayrılmak
için yaptığım her iki görüşmede de Kemal Ilıcak gülerek sözümü kesti, yaklaşık
aynı şeyi tekrarladı:“Bunu önce Nazlı’ya kabul ettir... Ben senin gibi düşünmüyorum... Bize promosyonda çok katkın oluyor... Neden ayrılmak istiyorsun ki?
BİR VEDA MEKTUBU: BULVAR 30 Kasım 1988 tarihinde 7 yıllık yayın hayatını sonlandırdı . Veda mektubunda “Nazlı Ilıcak sağ kitleler üzerinde müessir bir kalemdi. Kapana kıstırılmasının sebebi budur” diyor. Mektup şöyle bitiyor: “İnsanlar neme lazımcılıktan sıyrıldıkları, doğru bildikleri değerler uğruna mücadele etme azmini kaybetmedikleri takdirde akan göz yaşlarının suladığı topraklardan yepyeni umutlar filizlenir. Neticede tünelin sonundakiışık görülür ve kapalı bütün pencereler yavaş yavaş açılır”...
O zaman dedikodu gibi dolaşan kara
listenin ne denli işlediğini, nasıl gerçeğe döndüğünü anlamıştım… Kemal Ilıcak
elindeki kara listeye girdiğim için bana gazetecilik yaptırmamak zorundaydı…
Bunu bana söylemesini bekleyemezdim. Tercüman içinde gazetecilik hariç ne
yapabilirdim. PROMOSYON… Gerçek daha
da acıydı… Tercüman içinde, gel gazetecilik yap deseler yapar mıydım? Yapabilir
miydim?.. Düşünür müydüm?. HAYIR… HEM DÜŞÜNEMEZ HEM DE... YAPAMAZDIM!
Kemal ILICAK eşine yazı yazdırmamak
gibi bir şartı kolayca kabul etmişti… Benim durumum sadece dışa karşı zoraki
bir sahne idi… Uzun süre kalmadım. Nazlı Hanımı da ikna ettim... Ve ayrılıp
Milliyet Gazetesine geçmiştim.…………..
Borazan sesini duyunca mezarlıktan ayrıldım... Bu oğlu Mehmet Ali’nin babasının mezarına koyduğu TERCÜMAN gazetesini törene bağlayan son sesti… Gözlerimden neden iki damla yaş aktı… Kime üzüldüm?.. Bir gazeteye mi?.. Gazetecilikten gelen son patrona mı?.. Pek çok acıyı paylaştığım bir gazeteciye mi?.. Bilemiyorum…
-SON-
1 yorum:
Çok güzeldi,kaleminize sağlık.Aradaki bazı mevzuları da merak etmedim değil..Keşke herkes okuyabilse.
Yorum Gönder