Kardeşim evimizi nasıl yaktı?
Yanlış
hatırlamıyorsam 1965 yılıydı biz o sezon Poços Hasan’a yedek motorculuk
yapıyorduk. Palamut balığı boğazdan girmiş biz de onu takip ederek Silivri ‘ye gelmiştik. Oradan çalışıyorduk.
Bir gün Fener’ den evimizin yandığı haberi geldi. Amcam hemen ilk otobüsle Fener ‘ e gitti. O zamanlar burunlu otobüsler vardı. Günde bir veya iki otobüs ancak oluyordu.
Kardeşim Şevki daha 5 yaşlarındaydı. Motorları çektiğimiz yalıda dibinde iki parmak kadar kurumuş boya bulunan bir kutu buluyor, beraber oynadığı İlyas’ a gel bunu ısıtalım yumuşasın teneke kayıklarımıza süreriz diyor.
Bizim evin altında odun kömürlerimizi koyduğumuz yere giriyorlar. Tekne yapılan yerden topladığımız yongalarda var, onları kutunun altına koyup yakıyorlar, tabii ayrı bir yerde yakmadıklarından alev büyüyor, bu sefer korkudan orayı terk ediyorlar.
Şevki hemen anneannemin evinde olan anneme koşup anne bir komşunun oğlu yongaları tutuşturdu, evimiz yanıyor diye haber veriyor.
Annem koşarken Kadir amcamın evinin köşesini dönünce dumanları görüyor.
Alevler iyice yayılmış, üstteki döşemelere sıçramış. Evde kimse yok Yengem annesinde, Babaannem de dağa oduna gitmiş.
Annem bağırarak yardım istiyor. Çarşıdaki adamlar koşturuyor, denize doğru zincir oluşturuyorlar ama bir türlü söndüremiyorlar.
Sis düdüğünden geliyorlar, oranın şefi Mehmet bey minimaks getiriyor ve ancak onlarla söndürülebiliyor.
Ama odanın döşemelerinin kirişleri ve tahtaları epeyce yanıyor. Hala daha o yanmış haliyle durmaktalar.
Amcam birkaç gün sonra Silivri’ye dönerken bindiği otobüs Selim Paşa civarında yoldan çıkıyor ve 15 – 20 metre kadar aşağıya yuvarlanıyor. Çok şükür ki amcam birkaç ufak sıyrıkla kazayı atlatıyor.
O zamanlar köyümüzde birlik beraberlik ve dayanışma vardı her konuda birbirinin yardımına koşulurdu.
Şevki’nin yaramazlıkları
Kardeşim
Şevki sevimli yaramazlardandı. Yaramazlık yapar ama bir türlü ona kızamazdık..Yine bir yaz günü bizim evin önünde gölün orda “eskiden Fener’ deki tüm çocukların yüzmeyi öğrendiği yer” kayıkçılık oynuyorlarmış.
Deniz kenarına inerken kalkan ağı yağladığımız büyük bir leğen vardı onu da yanlarında götürmüşler.
Şevki bir ara küçük Rıza’yı (Rıza Gündoğdu elim bir kaza sonucu yaklaşık 2 yıl önce vefat etti. Rahmetle anıyorum) leğene oturtmuş suyun içinde gezdirirken açığa doğru itelemiş. Hava lodosmuş, sahilden açığa doğru esiyormuş, yüzme bilmediklerinden gidip alamıyorlarmış. Leğen devrilse Rıza boğulacakmış.
O sırada oradan geçen büyük çocuklardan birisi hemen denize dalıp leğeni kıyıya getirmiş. Kaldıkları yerden oyuna devam etmişler. Rıza’nın vefatına kadar ikisi birbirini çok seven arkadaştılar.
Delik delme makinası
Fener
limanı yapılırken kayaları kırmak için dinamit atılırdı. Dinamitleri
yerleştirmek için kalın delik açan bir delme makinesi vardı. Delme işi
bittikten sonra bizim evin yanına getiriliyordu. Bu yaklaşık 3 -4 metre boyunda
tekerlekli sağa sola dönebilen metalden yapılmış bir aletti. Akşam saatlerinde Şevki , Yusuf , İlyas , Rıza ve bizim mahallenin diğer çocukları onun üzerine çıkıyor, Şevki aracı kullanıyor tam tepenin kenarına gelince aracı döndürüyor ve yeniden bayırın yukarısına çekip aşağıya doğru gidiyorlardı.
Bir gün daha büyük çocuklar geliyo,r Naci aracı ben kullanacağım diyor . Şevki ona nasıl yapması gerektiğini söylüyor ama o bildiğini okuyor, tam tepenin kenarına geliyorlar dönemiyor ve devriliyorlar.
Çocuklar yerlere dökülüyor . Şans eseri kimseye bir şey olmuyor ama delme makinesi göle düşüyor ve hurda haline geliyor.
Tabii liman inşaatını yapan firma bu işin peşine düşüyor ama bir şey çıkaramıyor.
Olayı Şevki’ ye sorduğumuzda abi ben çok kez kullandım, tam yerinde dönüyordum ama Naci abi beni dinlemedi, makineyi göle düşürdü burada benim suçum yok demişti. Tabii bu da onun yaramazlıklarından biriydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder