8 Aralık 2014

“Osmanlıcayı bilsen de mezar taşlarını zor okursun”

Ayşe Güven
Edebiyat Öğretmeni

Türklerin bu dünyadaki tarihleri bir hayli eski. Uzun geçmişlerinde Göktürk alfabesi, Uygur Alfabesi, Grek alfabesi, Arap alfabesi ve Latin alfabesini kullandılar.
Alfabe değiştirmede seçtikleri dinin de etkisi var. Göktürk alfabesini kullandıkları dönemde hakim inanış Şamanizim'di. Mani inancını benimsedikleri zaman Türkçe'ye Sanskritçe kelimeler girdi ve Uygur yazısını benimsediler.Muhtelif sebeplerden dolayı Anadolu'ya gelen bir grup Türk (Kıpçaklar ve Oğuzlar) burada Hıristiyanlıkla karşılaştı ve bu dini kabul etti; dolayısıyla Rumca konuşmağa ve Yunan alfabesini kullanmağa başladılar. Onuncu yüzyılda Türkler İslamiyeti kabul etti ve din değişikliği ile birlikte Arap alfabesini kullanmağa başladılar.
Şimdi, iktidarın tercihiyle okullarda Osmanlıca öğretileceği konusu gündemde. Bunun gerekçesi de şu: Atalarımızın mezar taşlarını okuyamıyoruz.
Ben, aldığım eğitim dolayısıyla Göktürk, Uygur ve Arap alfabelerini öğrendim. Zaman içinde Göktürk ve Uygur alfabelerini unuttum ama eski yazı dediğimiz yazıyı okuyabiliyorum. Okuyorum ama mezar taşlarını çok rahat okuyamıyorum. Neden mi? Çünkü o taşların üzerinde birtakım Arapça dualar var.
Eski yazıdan Latin alfabesine geçince bir gecede insanlar cahil kaldı diyenler var. Onun için unutulmuş bazı konuları hatırlatmak isterim. Eski yazı ile herkes rahatlıkla okuyup yazabiliyor idiyse niçin postahanelerin önünde mektup yazan insanlar vardı? Niçin Karagöz adlı gölge oyununda Hacivat gibi Arapça ve Farsça kelimeler kullanarak ukalalık yapan bir tip ve Karagöz gibi halkın kullandığı Türkçe'yi kullanan ve lügat paralayan Hacivat'ın söylediklerini anlamayan bir tip vardı?
Din konusundan nemalanan birtakım insanlar Atatürk'ün atılımlarını  yeniliklerini hiç anlamadılar ve menfaatlerine halel geldiği için ondan nefret ettiler. ATATÜRK DİLİYLE, TARİHİYLE HATTA İBADET DİLİYLE TÜRK HALKININ KENDİ ÖZÜNE DÖNMESİNİ, "TÜRK OLMASINI" İSTİYORDU. Böyle düşünmekte de çok haklıydı. Milletlerin ve halkaları uyutmanın en etkili yolu "din"dir. Dine karşı değilim ama ulusal çıkarlarımıza, din üzerinden zarar veriliyor.
Onuncu yüzyıldan itibaren Kur'an Türkçe'ye çevrilmeğe başladı, çünkü müslüman olarak ibadet etmek için illa Arapça kullanılacak diye bir mecburiyet yoktur. Bu sözü ben söylemiyorum ilahiyatçılar söylüyor.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Osmanlı döneminde okur yazarlık %8 (yazıyla sekiz). oysa bu gün oran %92-95 arasında. Ayrıca en basiti Çanakkale savaşlarında yabancı askerlerin aileleirne yazdığı binlerce mektup ve anı varken bizde yalnızca subay kısmının yazdığı mektup ve anılar var.
Amacın ne olduğunu herkes biliyor da bunlar her zamanki gibi işi din iman, allah ile kanıtlamaya çalışıyorlar
Çenebaz

Punto dedi ki...

Haklısın Sevgili Çenebaz.