İstanbul’un işgali sırasında halk arasında yer yer baş kaldırmalar başlamıştı. Herkes ferdi olarak bir şeyler yapmaya çalışıyor, fakat tek başına örgütlenemeyince başarılı olamıyordu. Kurtuluş için yavaş yavaş yer altı teşkilatları kuruluyor, herkes gücü yettiğince verilen görevleri yapmaya çalışıyordu.
Anlatacağım hikaye de onlardan biri:
Anadolu’ya silah ve insan kaçıran grubun Rumelifeneri’ndeki reisi Hacı Şakir dedeymiş. Gidecek silahların ve insanların listeleri ona geliyor, onun yaptığı organizasyonla Anadolu’ya gönderiliyorlar.
Yine bir sevkıyattan önce bir hainin ihbarı ile İngilizler Hacı Şakir dedenin evini basıyor. Şakir Dede listeleri babaanneme veriyor.( Punto'nun notu: Muharrem Kaptan’ın babaannesi benim de anneannem. Anneannemi ormanlı yemeği tarifimden hatırlayacaksınız.)
O da Muharrem dedemin hediye ettiği sedef saplı tabanca ile birlikte pusulayı koynunda saklamış.
İngilizler, gece olduğu için yağ kandillerinin ışığı altında herkesi sıraya dizmişler ve üst araması yapmaya başlamışlar.
Hidayet, Mecit Demir’in babaanneleri Hanıme Teyze de babaannemin yanındaymış. Babaannem, sıra ona gelmeden silahı ve listelerin bulunduğu pusulayı yavaşça yere bırakmış ve uzun eteğinin altına saklamış.
Yanındaki Hanıme Teyze arandıktan sonra sıra babaanneme gelmiş. Babaannem ayağıyla fark ettirmeden listelerle silahı Hanıme Teyze’nin eteğinin altına itivermiş, o da listeyi ve silahı ayağı ile çekip eteğinin altına sokmuş.
Babaannem de aranmadan temiz çıkınca İngilizler ihbarın yanlış olduğunu düşünüp çekip gitmişler. Eğer listeler yakalansaymış Anadolu’ya geçmek için bekleyen bir çok subay tutuklanacak, Hacı Şakir Dede’yle evdekiler de mutlaka hapsi boylayacaklarmış.
Bu ülke öyle kolay kolay kolay kurtarılmadı. Bu vatanı kurtaran binlerce adsız kahraman var.
08.09.2007
KIBRIS
Birinci mevkiye alınmayan Türkler!...
Eşimin dedesi Ahmet Giritli, İstanbul işgal edildiğinde 19 yaşındaymış. İstanbul’a akrabalarının yanına çalışmaya gelmiş, Sarıyer’den Eminönü’ne gitmek için Şirketi Hayriye’nin bir gemisine binmiş.
Türkler ancak ikinci mevkide yolculuk yapabiliyormuş. Bunu bilmeyen bir Türk, vapura birinci mevkinin bulunduğu arka taraftan binmiş, bunu gören İngiliz askerleri ve Türk zaptiyeler adamı iyice bir dövmüşler ve ikinci mevkiye göndermişler.
İşgal yıllarında birinci mevkiye Rum, Ermeni, Yahudi gibi gayri müslim tebaa ve onların evcil köpekleri binip yolculuk yapabiliyor, bu ülkenin gerçek sahipleri, onların köpeklerinin bile yolculuk yaptığı kısma giremiyormuş.
Bu hikayeyi bire bir yaşayan Ahmet Dededen dinledim.Ülkemizin yakın tarihini yeni gençlerin ve özellikle kendilerini aydın diye tanıtan entel takımının dikkatlice okuması gerekiyor.
O dönemlerde de içimizden hainler çıktı, bugün de çıkacaktır. Önemli olan onların oyunlarına gelmemek, ülkeye sahip çıkmaktır.
Akıllı olup geçmişi unutmadan ülkemize sahip çıkalım. Sonra eyvahlar gideni geri getirmiyor.
24.11.2007
Trabzon
Muharrem Kaptan
4 yorum:
Akın abi babaannemin resmini koyduğun için çok teşekkür ederim.Ailece duygu seline kapıldık.12 yaşıma kadar koynunda yattığım babaannemin resmini görünce göz yaşlarımı tutamadım.Tekrar çok teşekkür ederim.
Sevgili Muharrem; anneannem fotoğraf çektirmez, kaçardı. Bu pozu sanırım gizlice çekmiştim.
Inanilmaz guzel ve onemli anilar. Her bir satirini tek tek dusunmek gerek. Babam hep "Gecmisini bilmeyen, gelecegi goremez" derdi. Soz belki kendisine ait degil ama ilke olarak benimsemisti. Gecmisimizi o kadar cabuk unuttuk ve maddesel degerlere o kadar cok odaklandik ki, aglanacak hale geldik :(
Elinize, dilinize, yureginize saglik. Iki kuzen, bizlere hatirlattiginiz icin.
Bu arada Kelaynak nerelerde? Onun yazilarini da ozledik. Baris icindeki yazilarini bekliyoruz.
(Not: Linux'dan yazdigim zaman Turkce karakterleri bulamiyorum, bugun de Windows acilmadi :( ozur diliyorum...)
Sevgili Dilek; Muharrem Kaptan da bir hayli ibret alınacak anılar vardır. Zaman zaman buradan dostlarımla paylaşacağım bu anıları.
Kelaynak sanırım kış uykusunda. Bahar gelince uyanır diye düşünüyorum.
Yorum Gönder