5 Ağustos 2011

Farkeden olacak mı?

Kelaynak yazıyor
 O gün haberleri üstüste dinleyebildiğim, haykırmadan okuduğum ve de her zamanki gibi TV ile karşılıklı konuşuyor tarzını seçmediğim için eşimden bir bravo almıştım... Aslında bu geçici uysallığımın sebebi sadece yorgunluktu... Gene de mutlu idim... İki haberden ilkinde yaşlı sıfatı 47’e inmişti... İkinci haberde aynı sıfat yani yaşlı sınırını 72 rakamı belirledi... Gene de sorgulamadım...Dedim ya o gün mutlu idim! Birşey öğrenmiş gibi kendimi kârlı saydım. Demek ki yaşlı adam denince ben 40 ile 80 yaş arasını anlıyacağım...
Sıfatları tartışmadan kabulleneceğiz! Polis - Adliye muhabirliği ile mesleğe başladığım için belli benzetmeleri ezberlemiştim... Ve aslında haberi de benzettiğimizin farkında olmama rağmen muhabirliğin ilk adımlarında gücüm inandığım doğruyu yazmama yetmemişti!.. Nerede olursa olsun, nasıl olursa olsun, yazımızı okuyan ve düzelten daha da önemlisi güzelten şeflerimiz mutlaka aynı eki yapardı... Bir kız cinayete mi kurban gitti “mutlaka genç vegüzel kızdır.” İlk tecrübem ve yazdığım Sarıyer Maden semtinde işlenmiş cinayet haberiydi...
Kızcağızın vesikalık bir resmini zor bulmuştum... Yazıyı yazarken ara sıra baktığım vesikalık resimden güzel kız benzetmesine ulaşamamıştım!Aklıma güzel olduğu gelmemişti! Acemilik işte! Ama öğrenmiştim... İlk ek son bellek gibi oluyordu... Cinayete kurban giden kızların hemen hepsi genç ve güzel kızdır! Bir kaç yazı sonrasında bu sıfatta zenginleşme ve genişleme oluyordu! Sıfatın etki alanı semte yayılıyordu!.. Maden güzeli...Hâlâ düşünürüm... Gerçekten kız güzel miydi?
Medyanın hemen hemen hepsi onu aynı cümle ile günlerce haftalarca yazdı... Maden bulmuş gibi... Yaz yaz bitmedi! Cinayet kurbanı maden güzeli... Sağlığında sıradan bir kızdı... Ölünce  güzelleşti! Şimdilerde baş dönmesi gibi haber hızı ben de bulantı yapıyor! Şike... Şike... Gözaltı... Tutuklama... Cezaevine konma! Gözümün önünden gitmeyen bir tablo var! Sanki haberi hücrelerine ayırmışlar ve patlamış mısır külahında doldurup sunuyorlar... Tek tek bakmana gerek yok... Avuçla al, at ağzına... Yağı tuzu yerinde! Arada patlamamış bir mısır gelir ve dişini kırarsan, senin şanssızlığın!.. Bir cinayeti bir ay yazmaya alışmış biri için ne hızlı bir dönem!.. İki saniyede yenilenen haberler! Şimdi ifadeye çağrıldı... Emniyetin kapısından çıktı, arabanın koltuğuna, pardon arka koltuğunu oturdu... Savcılığa geldi... Gözaltına alındı... İfadesini verdi...Tutuklandı... İtiraf etti...Ben de itiraf etmek istiyorum...
Bu tür yarım yamalak haber, haberde yapılmış en büyük şikedir. Bu işte bir eksik var! Tamamlanmamış haberi sorgulamadan vermek aldatmadır...İsimler karışıyor... Kim kimdir! Anlamak imkânsız! Terimler karışıyor... İlk tahkikatların gizliliği kaybolmuş... Görüntü yarışı ekranı esir almış!Günaha giriyorlar! Olmuyor... Olmuyor...Olmuş gibi sürüyor ama... Şeklen de arızalı.. .Bol bol tutuklama kararlarında bolca usul hataları  yok mu?
Mantığına bakınca sağlıklı mı? Belli kulüplerin ismi önde... Aziz taraftarlar öfkeli! Haksızlığa uğradık en büyük başkan bizim başkan deyip sokaklarda yürüyor... Haklı ve haksız çorbasında neyi nasıl ayıklayacaksınız ki! Kazan kaynıyor... Ve hergün bir başka isim kazana atılıyor... Suç kesin mi? Suçlular belli mi? Destek, tamd estek, ama kime? Geçici görevlerle, seçimden seçime hizmet eden başkanlara mı,kalıcı kurallarla ve değişmeyen prensiplere dayalı yaşayan kulüplere mi?
Hizmet edenler, seçildikleri için kulüplerin yüzünü kara çıkarma hakkına sahip midirler? Taraftarın mantığında belli yöneticiler bizim kulübümüzü iyi yönetmek zorundadır... Kulübümüze hizmet edenleri baş tacı yaparız. Zarar verenleri ayıklamamız gerekir diyecek mantığa gelebiliyor mu? Bekliyeceğiz!.. Ben fazla beklemedim ve ikinci haberi okudum. Fırsat kaçmadı... O ana kadar “Suçumu itiraf edecek” olgunluğa erimemiştim! Birden ufkuma gerçeğin kızıldan sarıya dönen ışığı vurdu... Dünyadaki tüm haberleri yok eden, aynı günlerde gündeme giren Deniz Feneri davasını da karanlığa gömen şike ve şike!..
Sonu gelmeyen bu şike haberleri ayılmama, titreyip kendime gelmeme yol açtı!Vicdanım haykırdı! Vay sen ne huysuz adam mışsın!.. Haber diye tutturur... Orası burası der bir daha bir daha yazdırır, didik didik eder okurmuşsun! Helâllık al... Doğru! İtiraf ederim yapardım! Vicdanım sızlıyor!Affedin arkadaşlar... Sizi boşuna üzmüşüm... Haber namustur deyip durmuşum...
Durumu bugün kavradım! Namussuzum, habere itiraz etme dönemini geride bıraktım!Ama gene de anlamadığım şeyler oluyor! Nedense bu ikinci habere alışamadım...Haberi kavrayayım derken boğuluyordum!
Boğulma tehlikesi geçireny aşlı adam kurtarılamadı!... 1
1 Temmuz 2011   MİLLİYET  
Ali GÜNDOĞAN/ MARMARİS,(DHA)  Bursa’dan Marmaris’e tatile giden 72 yaşındaki Ahmet Telkin, serinlemek için Atatürk Caddesi üzerindeki Halk Plajı’nda denize girdi. Bir süre yüzen Telkin, saat 19.00 sıralarında, çırpınmaya ve dibe batmaya başladı. Telkin’in yardımına tatile gelen polis memuru Metin Arıca koştu. Dibe batmaya başlayan Telkin, polis memuru tarafından denizden çıkarıldı.Metin Arıca, boğulma tehlikesi geçiren (tehlike geçti mi ? Habere göre geçti galiba!)Telkin’e sünni teneffüs yaptı. (teneffüsün alevisi de var herhalde !Suni tenefüs olmasın!) Nefes alıp vermeye başlayan Ahmet Telkin, sağlık ekiplerince Marmaris Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedaviye alınan Ahmet Telkin yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. (Nefes de alıp veriyormuş?Tehlikeyi de geçirmişti !Neden kurtulmadı acaba?)
Boğulma tehlikesi geçiren futbol dünyası çırpınmaya ve dibe batmaya devam ediyor... Polis Metin’in SÜNNİ(!) teneffüsü yetmedi. (Aleviyi de deneseydi keşke!). Aslında futbol boğulma tehlikesi geçirmemiş yıllar önce boğulmuştu...Medya cümleyi kuramamış ve gerçeği yansıtamamıştı!.. Futbolu şimdi farkettik... Ya Medya’nın haberleri boğduğunu ne zaman farkedeceğiz!

1 yorum:

Melange dedi ki...

ellerinize saglik..sanirim bir ülke "boguluyor" artik ve ne "Sünni" ne "Alevi" hic bir teneffüs de kurtaramiycak, hatta "nefes aliyordu halbuki" derken...