4 Mayıs 2012

Alacakaranlıkta kalan eğitim sistemi!

Eğitim sistemleri bir ülkenin geleceğini belirleyen kuşakları yetiştirir. Siz bugünkü eğitim sisteminin bunu başarabileceğine inanıyor musunuz?
Zaman zaman torunum Mete’yi okuldan alıyorum. Henüz ilköğretim hazırlık sınıfında. Oyun çocuğu yani. Okul kapısından çıkar çıkmaz soluğu oyun parkında alıyor. Sadece o mu?
Servisle gitmeyen diğer çocuklar da.
Genç anneler grup halinde çocuklarının oyunlarını izliyor, bir yandan da sohbet ediyorlar. Sohbetlerinin ana teması çocuklarının gelecekleri. İyi eğitim almaları.
Bugün anne babaların tek kaygısı var; çocuklarımız iyi eğitim alabilecek mi?
Bazı genç anne babalar da bu kaygı nedeniyle çocuk bile yapmıyorlar.
Anadolu da böyle mi? Sanmıyorum. Henüz ülkemizde nüfus planlaması oturmadı. Oturacağı da yok. Ülkenin başbakanı üç çocuk, beş çocuk yapın talimatı ortada iken.
Genç anne babaların “iyi eğitim” kaygılarına katılıyorum.  Katılıyorum ama bu kaygının getirdiği çocuk yapmama psikolojisi de bu kez nüfus kirliliğini önümüze seriyor.
Nasıl mı?
Çocuğunu yetiştirebilecek anne babalar bir çocukla, bilemediniz iki çocukla yetinirken Anadolu’da Allah ne verdiyse mantığıyla dört çocuk, beş çocuk doğuyor da doğuyor.
İyi eğitim, iyi eğitim derken bu eğitimi çocuklarımıza kim verecek? Tabii öğretmenler.
Peki donanımlı öğretmen yetiştirebiliyor muyuz?
Yıl  1 Mart 1923. Mustafa Kemal Atatürk  Meclis’in açılış konuşmasında şunları söylüyor:
"Okullarda öğretim görevinin güvenilir ellere verilmesini, yurt çocuklarının
o görevi kendilerine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak, erdemli ve
kıymetli öğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlamak için öğretmenlik;
diğer serbest ve yüksek meslekler gibi giderek ilerlemeye ve herhalde geçim
rahatlığı sağlamaya elverişli bir meslek durumuna konulmalıdır. Dünyanın
her yerinde öğretmenler, toplumun en fedâkar ve saygıdeğer insanlarıdır”.
Bu cümleleri bir kere okumayın, sindire sindire birkaç kez okuyun.
Ne diyor Atatürk” öğretmenlik, diğer serbest ve yüksek meslekler gibi giderek ilerlemeye ve herhalde geçim rahatlığı sağlamaya elverişli bir meslek durumuna konulmalıdır”.
Atatürk’ün 1923’te söylediği bu sözler bugün de geçerli değil mi?
Öğretmenliği “geçim rahatlığı sağlamaya elverişli bir meslek” durumuna getirebildik mi?
Eğitim Fakültelerinin öğrenci alma puanlamasına bir bakın. En düşük puanlı öğrencileri alıyorlar. Neden?
Kimse tercih etmiyor da ondan. Etse ne olacak?
Mezun olacak. Tamam. Atanmayı bekleyecek. Tamam. Atanırsa da karın tokluğuna çalışacak mı? Çalışacak. Peki, bu şartlarda yetişen o öğretmen donanımlı öğrenciler yetiştirebilecek mi?
Biraz zor değil mi?
Sahi siz bu kısır döngüye inanıyor musunuz?
Ülkemizde çağa uygun bir eğitim sistemi getirildiğine güveniyor musunuz?
Ne yazık ki ben güvenmiyorum ve ülkemin, çocuklarımızın ve torunlarımın geleceğini alacakaranlıkta seçemiyorum.

2 yorum:

Vladimir dedi ki...

Endişeleriniz tespitleriniz çok doğru ben de hepsine katılmaktayım. Geleceğe umutla bakamıyorum bu durumda. :(

Punto dedi ki...

Kendini bilen ve neler olup bittiğini az çok sezebilenlerin geleceğe umutla bakması biraz zor Sevgili Vladimir.