Cahil her sözünde kendini aklar!
Alim her sözünde kendini yoklar.
FORT WORTH - Gazeteciliğin
hak ve sorumlulukları bildirgesini meslekteki 54 yıl boyunca (Şimdilerde kendimi çok gazeteci hissedemiyorum
ama..) kelime kelime sindirdiğim ve her satırını koruya koruya bugünkü
yanlızlığa nail olduğum o ilkleri acaba ben mi hatalıyım kuşkusuna düşüp yeniden
okumak zorunda kaldım… Kendimi bir kere daha yokladım…
Bazı
ünlü ve en önde gelen (zaman zaman değil
her zaman her dönemde) gazetecilerin bazı şeyleri nasıl yaptıklarını
görünce kelime dağarcığım patladı.. PES… PES… PES doğrusu…
Hatırlatayım…
Kimse okumaz kimse aldırmaz!. Yapılan işe hala gazetecilik diyorsanız bunun
olmaz ise olmaz kuralı neydi?… Belki de bir zamanlar da demem gerek.
* Gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve
metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez. Yanlış, yanıltıcı ve tahrif
edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur.
*Gazeteci, bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge elde
etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz. (Gazetecilerin hak ve
sorumluluk bildirgesinden)
Bu
cümlenin her hangi bir yerine NTV’nin her zaman yorgun, masayı dolduran demirbaş
sunucusunun yayın sırasında kendinden emin bir resmini koymak ve hatırlatmak
gerekiyor…
“Arkadaş sen ne yapıyorsun?”
Koskoca
afişi silme yetkisini sana kim verdi? Ne zaman verdi? Nasıl Verdi? Senin hiç
bir itirazın olmadı mı? Bunca yıllık gazetecisin! Nedir bu demedin mi? Haberin
mi olmadı? Yayın yaptığınız binanın önünde halk yaptığın yanlı yayını olan bitenin
tamamını duyurmadığın için yönetimi ikaz etmedi mi? NTV habercilerine reva
gördüğünüz haksızlığı affetmek meslek adına görmezden gelmek mümkün mü?
Makyajına pür dikkat kesilmişsin… Beyaz ceketin yaptığın işi aklamaya yetmiyor…
Görmezden
gelemezsin… Dur sana hatırlatayım. Elinde kalemin yüzünde çok ciddi ve
ağır başlı bir hava var. Arkanda Atatürk Kültür Merkezi binasının ön yüzünü
nerede ise kaplayacak kadar büyük afişler var… “Boyun eğme… Sendikalar göreve genel greve…” Ve tam sağ kulak
hizanda sansürlediğin afiş var. Yayınladığın görüntüde “kes sesini” yazısı kalmıştı.
Aslında üç kelime iken sen arkanda kalan görüntüyü bile sansürlemişsin. Pes
doğrusu. Üç kelime, üç satır anlaşılan görüntüne de dokunmuş. Sana dokunduğu
yetmemiş! Milleti enayi yerine koymayı denemişsin… Sayın meslektaşım… Senin tek
aklına karşı yürüyen on binlerin aklı yok mu? On binlerin bakan dikkatli
gözleri yok mu? O üç kelimeden tayyip kısmını
kurtarmışsın… Keşke dokunmasaydın… Böyle bir hakkın yok… Benim gibi konuyu zor
kavrayanlar da olabilir. Ben üçüncü satır tayyip kelimesi çıkınca “kes sesini” hitabını sana yapılmış
sandım…
*Polis kardeş… Gerçekten
gözlerimizi yaşartıyorsun!..
*Yeter artık
yaaaa… Polis çağıracammm….
*Alkol yasaklandı,
millet uyandı!...
* İSYANBUL..
Yaratıcı
sloganlar tüm direniş boyunca hala bir umut IŞIĞI ! Oysa Medyada kapkara noktalar hızla büyüyor… Mesleğe baskı dün vardı. Bugün de var. Yarın inanılmaz bir boyuta ulaşırsa şaşırmam!. Şimdiden korkum YARIN… Sorum şu olur; Medya olarak şu anda yok olmadık mı? Size kim inanacak... Var olan olayları yok saydınız, kendinizi yok etmediniz mi? Halkın “yaşam tarzım yok ediliyor” feryadını hak arama seslerini nasıl yansıtacağız?.. NTV ve aynı görüntüdeki pek çok yayın organına kim inanabilir? Yayın yetkililerine önce kendi kadroları inanır mı? Sizler muhabirlerinizin, kameramanlarınızın emeklerini yok ettiniz, çektikleri görüntüleri yayınlamayarak meslek aşklarını, sevgilerini öldürdünüz! İlk ihanetleriniz kendi arkadaşlarınıza, kendi kadrolarınıza… Halk adına sizden ne bekleyebiliriz ki! Manzara değişmiyor… CİNAYET VAR! KATİL YOK!
................................................................................................
KAMA
İçişleri Bakanı Güler
İstanbul valisi Mutlu ise
Oturup ağlama vakti gelmiştir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder