Endişelerimi sıralarken sözü ninemin
küpünü salladığım zamanda bırakmıştım... Hemen her sallamanın tehlikeli
olduğunu tekrarlayarak. Küpün ağzını kapayan derinin gerileceğini, bunu fark
edip kontrol tapasını kullanmak gerektiğini ekleyerek!
Gezi protestosunda yeşilin korunması kadar iktidarın yürütürüz zannettiği dediğim
dedik özgürlüğü ve sandıktan ben çıktım halk beni seçti ben yaparım olur alışkanlığını sürdürmesi
ve hemen hemen her konuda işin özünü
iktidar küpü ile sallamasına, dikte etmekten bıkmaması her şeyi her zaman kendi
bildiği şekle dönüştürmesine karşı çıkış değil mi?
Özgürlüklerin aşınmasına Anayasal hakların sallandıkca boyun eğmeye
döndüğünü fark etmenin korkusu birikmiş bu korkunun tepkisi yok mu?
Gösterilerde beni çok etkileyen
cümlelerden biri şu oldu:“Tayyip baksana
kaç kişiyiz saysana” Başbakan
saymadı... Asla saymayacak!...
Taksim’e yürüyüş kimin feryadı olabilir? Bugüne kadar sesi kesilmişlerin,
solukları şu veya bu şekilde tıkanmış, çaresizliği ve umutsuzluğu sindiremeyenlerin
şu veya bu şekilde ne söylerlerse söylensinler, 76 milyonun hükümetiyiz dese de
başbakanın onları dinler gibi yapıp asla dinlemeyeceğini bilenlerin olabilir
mi?
Topçu Kışlası öfkeyi tek başına anlatmıyor... İstanbul Vali’sinin, Belediye
Başkanının, Emniyet Müdürünün yaptığı açık olmayan açıklama da gaz bombası gibi
göz yaşartıyor!. Görüntü netleşmiyor. Hepsi söz birliği içinde AVM YOK derken zihnim bana kesin vardır diyor. Neden acaba? Başbakanı
çok mu iyi tanıyorum?. Hayır icraati dikkatli izliyorum. O nedenle endişem
büyüyor... Tehlike de... Kışkırtma imkânları öfkeyi sivriltecek bilgiler
pompalanıyor. Panzer altında kaldığı ileri sürülen bir sivil resminin 10 yıl önce
başka bir ülkede yaşandığı gibi... AKP yetkilileri savunmada ne dedi: Bozdağ: “CHP nin ürettiği cepheleşme siyasetinin
bir ürünü” Çelik “Asla AVM diye bir
şey yok... Olursa ben gider orada yatarım.” Başbakan diğer siyasetçilerden
daha açık... Satır arasına sokmadan satır önünde ne diyor!
“Topladıkları kalabalıkların bir önemi yok. Onların 5 bin insan topladığı
yerde ben 100 bin kişiyi hazır ederim. Meseleyi o noktaya getirmek istemiyorum.
Bakın söylüyorum. Bu projeyi yapacağız. Topçu Kışlası’nın altı giriş katı geniş
bir alan. İstenen yapılabilir. İstenirse AVM yapılır”.
Ben neredeyse dünyanın öbür ucundan, çok uzaklardan gidişi korku ve üzüntü
ile seyrettim. Son 20 yıldır mesleğimin kansere yakalandığını biliyordum. Gerçeği
arama derdinin ortadan kalktığını, damara göre şerbet vermenin meslekte marifet
olduğu biliyordum. Gene de Gezi protestolarının yaşandığı son 5 gündür fatiha
okumak için mezarını arıyorum. Mezar
taşı bile kalmamış. Allahtan küçümsedikleri sosyal medya var. Meslek yok
olmuş. Meslektaşlarım silinmiş. Doğru söylenleri 9999 köyden kovmuşlar. Gazetecileri
yok edecek, doğruları saklayacak köy kalmamış olabilir mi? Ama kocaman medya da
uzunca bir zaman tek satır yer almadı!
Bu olay gene de önemli bir dönüş
noktasıdır. Taksim de halay çekenler öldüresine nefretle saldıran bir polis
bekliyor muydu? Öğrendiler. Öğrendiler mi acaba? Siyasetin afyon veren yatıştırıcı
soluğu kimi ne kadar inandıracak? İktidar polis gücünü 10 yıldır yetiştirdi
eğitti ve Taksim’de halkın üzerine sürdü! Sistemler ele geçerken feryatlar
duyuldu mu? Gazete sahipleri köşelere sıkıştırıldığı günlerde hangi iletişim
grupları ne zaman ne kadar karşı çıktı? Şimdi işin aslı nedir deme zamanıdır. Uzun
ince bir yolun başındayız. Zorbalık artacak. Zorbalık arttıkca parti ayrımı
kalkacak. Özgürlüğünü koruma için ayağa kalkabileceğini gösteren güç HALK olacak..
Köprü’yü Kadıköy’den Taksim’e yürüyebileceğiz... Halk yürüdü... Nefretimizi
sadece bizi yaralayan, gaza boğan, döven öldüren POLİS’ e değil, polisi
böylesine kurgulayan, bu nefretle eğiten ve emir verenlerden hesap sormasını da
bileceğiz... Öğreniyoruz... Belli ki ÖZGÜRLÜK
tereyağına ulaşmak için daha çok küp sallayacağız... Ve hemen bütün dünya
biliyor şimdi... Ülkemde bir de ÖTEKİ %
50 var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder