2 Haziran 2013

Öteki yüzde elli!

Fort Worth-( Gezi Parkı protestosunun beşinci günü)

Endişelerimi sıralarken sözü ninemin küpünü salladığım zamanda bırakmıştım... Hemen her sallamanın tehlikeli olduğunu tekrarlayarak. Küpün ağzını kapayan derinin gerileceğini, bunu fark edip kontrol tapasını kullanmak gerektiğini ekleyerek!
Gezi protestosunda yeşilin korunması kadar iktidarın yürütürüz zannettiği dediğim dedik özgürlüğü ve sandıktan ben çıktım halk beni seçti ben yaparım olur alışkanlığını sürdürmesi ve hemen hemen her konuda işin özünü iktidar küpü ile sallamasına, dikte etmekten bıkmaması her şeyi her zaman kendi bildiği şekle dönüştürmesine karşı çıkış değil mi?

Özgürlüklerin aşınmasına Anayasal hakların sallandıkca boyun eğmeye döndüğünü fark etmenin korkusu birikmiş bu korkunun tepkisi yok mu?
Gösterilerde beni çok etkileyen cümlelerden biri şu oldu:“Tayyip baksana kaç kişiyiz saysana”  Başbakan saymadı... Asla saymayacak!...

Taksim’e yürüyüş kimin feryadı olabilir? Bugüne kadar sesi kesilmişlerin, solukları şu veya bu şekilde tıkanmış, çaresizliği ve umutsuzluğu sindiremeyenlerin şu veya bu şekilde ne söylerlerse söylensinler, 76 milyonun hükümetiyiz dese de başbakanın onları dinler gibi yapıp asla dinlemeyeceğini bilenlerin olabilir mi?
Topçu Kışlası öfkeyi tek başına anlatmıyor... İstanbul Vali’sinin, Belediye Başkanının, Emniyet Müdürünün yaptığı açık olmayan açıklama da gaz bombası gibi göz yaşartıyor!. Görüntü netleşmiyor. Hepsi söz birliği içinde AVM YOK derken zihnim bana kesin vardır diyor. Neden acaba? Başbakanı çok mu iyi tanıyorum?. Hayır icraati dikkatli izliyorum. O nedenle endişem büyüyor... Tehlike de... Kışkırtma imkânları öfkeyi sivriltecek bilgiler pompalanıyor. Panzer altında kaldığı ileri sürülen bir sivil resminin 10 yıl önce başka bir ülkede yaşandığı gibi... AKP yetkilileri savunmada ne dedi: Bozdağ: “CHP nin ürettiği cepheleşme siyasetinin bir ürünü” Çelik “Asla AVM diye bir şey yok... Olursa ben gider orada yatarım.” Başbakan diğer siyasetçilerden daha açık... Satır arasına sokmadan satır önünde ne diyor!

“Topladıkları kalabalıkların bir önemi yok. Onların 5 bin insan topladığı yerde ben 100 bin kişiyi hazır ederim. Meseleyi o noktaya getirmek istemiyorum. Bakın söylüyorum. Bu projeyi yapacağız. Topçu Kışlası’nın altı giriş katı geniş bir alan. İstenen yapılabilir. İstenirse AVM yapılır”.
Ben neredeyse dünyanın öbür ucundan, çok uzaklardan gidişi korku ve üzüntü ile seyrettim. Son 20 yıldır mesleğimin kansere yakalandığını biliyordum. Gerçeği arama derdinin ortadan kalktığını, damara göre şerbet vermenin meslekte marifet olduğu biliyordum. Gene de Gezi protestolarının yaşandığı son 5 gündür fatiha okumak için mezarını arıyorum. Mezar taşı bile kalmamış. Allahtan küçümsedikleri sosyal medya var. Meslek yok olmuş. Meslektaşlarım silinmiş. Doğru söylenleri 9999 köyden kovmuşlar. Gazetecileri yok edecek, doğruları saklayacak köy kalmamış olabilir mi? Ama kocaman medya da uzunca bir zaman tek satır yer almadı!

Bu olay gene de önemli bir dönüş noktasıdır. Taksim de halay çekenler öldüresine nefretle saldıran bir polis bekliyor muydu? Öğrendiler. Öğrendiler mi acaba? Siyasetin afyon veren yatıştırıcı soluğu kimi ne kadar inandıracak? İktidar polis gücünü 10 yıldır yetiştirdi eğitti ve Taksim’de halkın üzerine sürdü! Sistemler ele geçerken feryatlar duyuldu mu? Gazete sahipleri köşelere sıkıştırıldığı günlerde hangi iletişim grupları ne zaman ne kadar karşı çıktı? Şimdi işin aslı nedir deme zamanıdır. Uzun ince bir yolun başındayız. Zorbalık artacak. Zorbalık arttıkca parti ayrımı kalkacak. Özgürlüğünü koruma için ayağa kalkabileceğini gösteren güç HALK olacak..
Köprü’yü Kadıköy’den Taksim’e yürüyebileceğiz... Halk yürüdü... Nefretimizi sadece bizi yaralayan, gaza boğan, döven öldüren POLİS’ e değil, polisi böylesine kurgulayan, bu nefretle eğiten ve emir verenlerden hesap sormasını da bileceğiz... Öğreniyoruz... Belli ki ÖZGÜRLÜK tereyağına ulaşmak için daha çok küp sallayacağız... Ve hemen bütün dünya biliyor şimdi... Ülkemde bir de ÖTEKİ % 50 var...

Hiç yorum yok: