ONE SATIR mı?
DURUYORLAR!
Kimse Gaz yemesin, gaza gelmesin!
DURUYORLAR!
Özgürlükler one minute kalmasın…
DURUYORLAR!
Sana karşı...
DURUYORLAR!
Ülke geri gitmesin...
DURUYORLAR
One SATIR başımıza gelmesin!
YK
..........................................................................
"Daha iyi eğitim, daha iyi okullar ve daha iyi ulaşım istedikleri için" yaklaşık iki haftadır sokaklara dökülen on binlerce göstericiyle gurur duyuyorum” BBC'nin haberine göre Brezilya Devlet Başkanı, "Hükümetim değişim isteyen sesleri duyuyorum. Gösterilerin boyutu demokrasimizin ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır" diyor…
Başbakanımızın gözünden bakamamış, çapulcuları, teröristleri görememiş ki kadıncağız! Keşke dedim. Keşke… Aynı günlerde benim ülkemin daha çok ÖZGÜRLÜK isteyenlere direnişe katılanlara karşı başlattığı CADI avı da gerektiği gibi görülebiliyor mu? Anlaşılması gereken anlaşılıyor mu? “ÖZGÜRLÜK esastır. Bu yola başvuranlar asla neye malolacağını sormaz!” Demokrasinin ana defterinde kaydettiği cümle bu. Bizde siyasetçinin not defterinde insan yok. İnsan canı yok. İnsanın sakat kalma dramı yok. Düşünce ve ifade hakkı yok!
İşte AKP li Çelik’in listesi: 291 iş yeri tahrip edildi, 271 özel aracın da parçalandı, 116 polis otosu 41 ambulans tahrip edildi, 14 parti binası yakıldı. Fiziki zarar 140 trilyona... Kimine göre bu rakam azdır kimine göre çoktur. Fark eder mi? Hepsi yerine konabilir kayıplardır. Peki. Ya geri gelmeyecek, yerine konması imkansız olan kayıplar, acı kayıplar! NEDEN medyada TEK SATIR YOK! Ölenler, göz altına alınıp haber alınamayanların hesabını sormayacak mıyız?
26 yaşındaki Ethen Sarısülük... Geri gelecek mi? Neden siyasetçinin
ilgisini çekmez. 9 milimetrelik mermi çekirdeği otopsi sonunda belirlenmedi mi?
Çevik Kuvvet görevlisi TV lerde koşarken 5 metreden nişan alırken
görüntülenmedi mi? Hakkında ne yapıldı? Bulundu mu? Sorgulandı mı? Bu işin
sonunda işi uzatırlar bizi uyuturlar,
duygusu yaygın değil mi?
Antakya da 22
yaşındaki Abdullah Cömert. Kafatası
kırılarak öldü... Saatlerce insanların kafalarına yakın mesafelerden nişan alıp
ateş eden polisleri seyretmedik mi? Ve İstanbul Emniyet Müdürü ne diyor “Polisimiz 40 saatte ancak 4 saat
uyuyabilmiştir.” Keşke 40 saat uyusaydı! Bu kadar yaralı ölü vermezdik!
Polisi savunmak her yurttaşı savunduğum kadar görevim olabilir. Aslolan polisin
kendini normal çizgide tutması, gerçeği doğruyu savunması, içindeki yanlışları
yanlış yapanları korumaması değil midir? Israrla gazcı olduk. Polis ha bire GAZ diyor... Gaz sıkıyor. Kimseyi dinlemiyor
mu? TV lerde gördünüz mü bilmem... Çok öfkeli bir amir var... Gazetecilere çok
terbiyevi hitapları vardı. “Çekmeyin ulan. Polisleri çekmeyin. Ne yapacaktık.
Gaz sıkmayacaktık da ne yapacaktık...” Haykırışın tam bu noktasında bel kırışı
çok yerindeydi... Sağa doğru uzattığı kalçası ile cümleyi noktaladı “Os...lım
mı?” Kimya Mühendisleri Odasının ikazını bu polis mi dineleyecek dersiniz “GAZ
Kimyasal silahtır” Ve kullanılması uluslararası kabul ile yasaktır.
53 YIL ÖNCE.
“Tabutlukta normal koğuşa geçince siyahtan gri bir aydınlığa ulaşmıştım. Zaman
tüy gibi uçmuştu... Sahaba karşı saat dört olmuştu. Askeri kamyonlara bindirilirken çoğumuzun başı
çoktan öne düşmüştü. Kamyonun tahta sıralarda oturunların sızlanmalar artmış
sorular çoğalmıştı.. “Nereye götürüyorlar bizi?. Ne yapacaklar?”
O sesi yıllardır
unutmadım. Unutamam... Asla yüzlerini görnediğim kızların... Kahraman kızların
çığlığını!
“ÖZGÜRLÜK... Sonuna kadar ÖZGÜRLÜK”
Gecenin
sessizliğine düşen gök gürültüdü gibiydi. Kızlar... Kızlar... Suskun erkeklerin
başları dikildi. Harbiye Askeri Cezaevinin revirde tutulan kızlardı çığlığı gök
yüzüne kazıyan... Askeri araç rampayı dönüyor çıkışa yaklaşıyordu. O an kamyondakiler
döndüm... “ Heyyy arkadaşlar kzılara cevap vermeyecek miyiz.”.
“ÖZGÜRLÜK... ÖZGÜRLÜK...
SONSUZA KADAR”Bugün onları gördüm. Yaşlanmışlarını... Oğulları için gezi parkının ağaç diplerini mesken edinmişlerini... Erkek arkadaşına sırt vermişini. Saçından sürülenirken eğilmeyenini... Korkusuzunu... Meydan okuyanını... 53 yıldır içimi bir gizli umutsuzluk kemiriyordu. Gizli gizli kendine soruyordum ancak! Ne oldu gençliğe diye... O sesi yeniden duydum. Onları yeniden gördüm. Ve artık biliyorum... GÖSTERİCİLER GURURUMUZ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder