26 Ekim 2011

Kalın kafalara ince kolonlar!

Eski bir gazeteci olarak hafızamda eskimeyen görüntü depremlerin dilim dilim üst üste koyduğu bina tabanları, tavanları ve bu tabloyu tamamlayan un ufak olmuş binaların taşıyıcı kolonları ile ilgili... Varto’dan Gölcük’e  bu resmi ezberledik. Elimde imkân olsa Varto’ya kadar gitmesem de Gölcük-Marmara-Kocaeli depreminin haberlerini ve görüntülerini bugün yayımlasam hiç kimse şaşırmaz... Galiba bugün durum sadece beni şaşırtıyor...Dinazorların ve Kelaynakların gözü ile bakmak cinayeti görmezden gelmek gibi zor! Haber katlediliyor derken feryadın kulak arkası olacağını biliyordum... Acı gelen 7.2 lik sarsıntı bile bizi uyandırmıyor... Giderek gerçeğin perdelendiği bir ortamda “SORULMASI GEREKENLER” asla sorulmuyor... Yazılması gerekenler asla yazılamıyor! Sorulmasa da olacak şeyler yani faso fisolar tefrika oluyor...
Yetişmiş gazeteciler! arkalarına bakmadan, hedefsiz koşmaktan yetişemiyorlar! Cahil kalıyorlar! Haber cahili oluyorlar... Haberin takibi yerine tekrarın takibine sığınıyorlar... Sormuyorlar... Bu binaları kim yaptı?... Kimden izin aldı? Ne zaman yaptı? Sağlamdır uygundur diye imzayı atanlar kim? Hemen her dönem için kırılamaz rüşvet ver yap işlet çarkı daha nereye kadar can alacak? İnşaat cinayetini işleyenler şimdi neredeler? Ne yapıyorlar?... Yakalarına kim yapışıyor?
Haykırmıyorlar.!..
Bugünün yapı tekniği, 7.2 şiddetindeki deprem ile usulune uygun olarak yapılan binaların yıkılmayacağını ve insanların buralarda ölmeyeceğini söylüyor. Söyleyen yoktur ama bugün de geçmiş yıllardaki gibi ortada tam olarak yerine getirilemeyen bir iş, bir kusur vardır... Bu kusur yıllardır süregelen bir kusurdur. Ve bu kusur can almaktadır... Böyle devam etmeye, insanlarımızı kader diye avutup ölüme yollamağa kimsenin hakkı olmamalıdır! Böyle bir hak var mı? İnsanların rüşvete kurban edilmesi, basit kontrollerde ve basit teknik işlemlerde gerekenin yapmayarak binaların yıkılmasına yol açılmasının adı nedir?
Halka anlatılmayan DEPREMİN ÖNÜDÜR! Yani deprem öncesi işlemlerdir... Halka sunulup “bak bu işlerde ne kadar ilerledik” diye takdim edilen sanal işlem acının doruk noktasıdır... 9 şiddetindeki aldatmacadır! Süre gelen tüm iktidarların ağır ihmalidir...
Evler yıkılmayacak arkadaş... İskambil kağıdına dönen binalara çok hızlı yardım ulaştırmışsın! Arama kurtarma işlerinde ustalaşmışsın! Sarılı, turunculu kurtarma ekipleri yollamak ve bunda ilerlemek “bugünün çaresizliği” içinde düne göre belki acı bir tesellidir... Ama iş değildir ki! Hele hele devlet binalarının yıkılması olacak iş değildir. Ama yıkılmaktadır. Bir kere değil. Bu yıkılma beklenmekte ve de sadece seyredilmektedir. Medya bakmaktadır... Bir daha yıkılmamasını sağlayacak önlemler nelerdir?.. Alınmakta mıdır? Benim ülkem depremle yeni mi tanıştı? Evvelki gün, dün ne oldu ise bugün de aynen o olmadı mı? Son depremden bu güne... Deprem öncesini öne aldık mı?... Deprem olmadan önce yapılacakları ele aldık mı? Peki! yarın için binalara güvenebilecek miyiz? İyi yönetmelikler yazmak yetecek mi? 
Acı tüm ülkenin acısı... Ölenler bu ülkenin insanları... 14 günlük Azra bebek bu coğrafyanın bebeği... İnsan olanın, olayları, acıları, kayıpları İNSAN MERKEZİNDEN başka bir odakla görmesi duygularımızda yarası kapanmayacak ağır bir çöküş değil mi? Yaşam hakkı... Benim ülkemin, sınırları içindeki tüm vatandaşların yaşama hakkı neden böylesine ucuz kalsın!. Yaşam hakkı bu kadar ucuz olabilir mi? Bu yönetim-denetim-rüşvet-inşaat çarkı neden dönüp durur. Dur diyen çıkamaz... Durdurulamaz!
Yıllardan utanır oldum... Medyada yayımların şablonunda da sapma yok!.. Yıllar öncesi ile aynı! Sapma habercilikte. Her deprem acısı yaşanırken olay nerede ise kelime kelime tekrarlanıyor... Kader teslimiyeti ile sorgulanacak hiç mi bir şey yok! Yıllar ve insanlar değişmiş! Teknik insana yeni kolaylığı güveni sunmuş! Medya sormuyor... Soran uzmanlar ise susturuluyor... TRT 1 de “zorunlu deprem vergisi 11 yıldır toplanıyor... Ne oldu?” diyen Prof. Dr. Ahmet Ercan bırakın sorusuna cevap almayı, konuşmasına devam edebildi mi? Susturuldu... Konuşamaya devam edemedi. Medya, sahi bu paraları nereye harcadınız diye sorup takipci mi oldu, kampanya mı açtı! Şambola uydu...
Van da deprem... Yıkım ve ölüm... Erciş yerle bir olmuş... Yarın neresi yerle bir olur?.. Deprem haritaları yerleri gösteriyor... Yıllardır ihmalle gelen sonuç yarın da kadere bağlanır! Kimse sormamış... Kim deprem öncesi tedbirlerin ne kadarını almış? Ülkemde hiç kimse depremde ölmeyi hak etmiyor... Kolaycılığın, slogan yarıştırmanın, önce enkaz altına sokup sonra kurtardım demenin manasızlığı kavranacak mı? Çoğunluk kibri ve alınganlığı DEMOKRATİKLEŞTİKCE karşı fikri yok saymada atikleşmiyor mu? Farklı seslere yönelen öfkenin artan şiddeti var!.. Terör şiddeti var... Deprem şiddeti var... Vurdum duymazlığın şiddeti var. Yolumuz uzun. Kafa karmaşamız büyük! Kardeş sözü bir anda mucize ilaç gibi ağrı kesiyor... Tedavi de işe yarıyor mu? Erken iyimserlik... Birileri bu kolaycılığı duyacak mı? Önlem alacak mı? Gerçeği anlaşılır kılıp anlatacak mı? Bana göre manzara bugünden yarına değişmez! Haftalar geçer, gündem yenilenir, yıkımı yiyen acısı ile başbaşa kalır... Fark etmeyen gene fark etmez. Fark edilmeyen ise değişmez...
Kalın kafalar ince kolonlar!

Hiç yorum yok: