7 Ekim 2011

Korku’nun KOKUSU!

KELAYNAK YAZIYOR
Siyasetin her yere burnunu soktuğu bir dönemde sağlıktan, hele hele burun sağlığımızdan emin olmamız gerekmiyor mu? Ülkem yangın yeri! Ana karnındaki bebekler ölüyor! Değişik kokuların bizi yakan yanlışların, hataların dumanı hepimizi duman edecek kıvamda... Yarını güvende bulmamız iki adım ötemizi görmemiz nerede ise imkansız. Ama biz bir türlü yangın yerini keşfedemiyoruz... Yangın var duman oluyoruz! Koku var, korku var yanan yeri bulamıyoruz... Yoksa durum bu değil mi?
Daha ileri demokrasi ve daha fazla özgürlük için yapmadığımızı bırakmadık... Ve referandum bile yaptık... Sözlere göre daha özgür olduk! Daha da ileri bir demokrasiye ulaştık! İlk elden öğrendiğimiz şey “DİNLENDİĞİMİZ” olmadı mı? Telefonlarımız dinleniyor gizli kapaklı konuşmalar kasetlere yansıyor ve biz dinlene dinlene form tutuyorduk... Final maçına çıkacak bir takım gibi! Halk olarak “dinlenmemiz” teknik bir şeydi... Telefon hatları ile teknoloji ile internet sayfaları ile ilgiliydi. İfade özgürlüğünün felsefesi içinde bizleri dinleyen falan da yoktu!. Gurumuzdan olsa gerek kendimizi kandırdık! 
Burnumuz ileri kelimesinin buram buram duman duman kokan korkusunu alamadı! Hemen bütüm partilerimiz sandıktan sultan çıkarmadı mı? Parti içinde olmayan özgürce fikir beyanı Başbakınımın dediği, gibi genel başkanım derki cümleleri ile çok çok ileri demokrasi ve özgürlüğü temsil etmedi mi? Hangi genel başkan “bu tutum partiye zarar verir... Yanlış yapılıyor”diyen korkusuzları korkutmadı veya eritmedi? Öğütmedi!
Kim karşı fikre saygı gösterdi?.Öğüt öğüttür diye dinleyebildi! Saadece bunlar, şunlar bana karşı diye saydı! Hangisine bakarsanız bakın ileri tek şey görürsünüz.. TEK ADAM! Sözler zarif... Hizmetler anlatmakla bitmiyor... Uygulama... Kesin... Formül... Yaptık oldu değil mi? Onlar bu işi bilmez denmiyor mu? Sağlık olsun diyeceğim ama sağlıkta da işler sağlıklı değil ki! Sakat..
Sağlık Bakanını dinlerken bir an şöyle düşündüm.... “Bu millet kıymet bilmiyor... Bakan bak ne diyor...  “Hastalarımızı yarı yolda bırakmayız. Gerekirse onları ambülans uçağa kor yurt dışına götürürüm” Diyor da... Bu yurt dışı neresi oluyor acaba? Irak sınırında bir yer mi? Ambülans uçak tutacak Bakanın dediğim dedik tutumunda asla bir inatlaşma yok! Aslında olan gene vatandaşa olmuyor mu? Soran varsa bile cevap yok!.. Ameliyat için hastane kapılarında sıra bekleyenlerin hayallerinde ambülans uçak yada helikopter de yok ki... Haftalarca beklediği ameliyat gününü versinler bayram etmeğe yetecek! Nasihat kısmında medya öne çıkıyor... Aman ha bugünlerde sakın hasta falan olmayın diyor gazeteler ve özetle şöyle ekliyorlar:
Sağlık Bakanlığı’nın, muayenehanesi olan hocalara ameliyat yasağı getirmesi “hastaları” vurdu. İstanbul Tıp Fakültesi’nde, haftada ortalama 700 olan ameliyat sayısı, 380’e geriledi. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere çok sayıda Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ameliyat sayıları % 50 oranında düştü. Özellikle de genel cerrahi, kadın hastalıkları ve nöroloji gibi bölümlerde aksaklıklar yaşanırken Sağlık Bakanlığı da, “Rant sistemini kabul etmiyoruz, bu bizim üniversitelerimizi katleden bir şey” diyerek, tam gün yasasında ısrar ediyor. Prof. Dr Mehmet Bilgin Saydam (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı): “Ameliyatlarda aksaklıklar oluyor, hastalara uzun sürelere randevu veriyoruz. Haftada 700 civarında ameliyat yapılırken bu sayı kanun hükmünde kararnameden sonra 380’e düştü. Bu da günlük 100 ameliyatın 54’e düştüğünü gösteriyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nde görev yapan toplam 485 öğretim üyesinden yaklaşık 165’i mesleğini sebest olarak icra ettiğini belirtti. Sadece cerrahi branşlarda 84 öğretim üyesi dışarıda kaldı ve sistem böyle kilitlendi.”
Mualla Karabulut (54 yaş emekli): “Ocak ayında ameliyat oldum, yeniden hastalık nüksetti, yarayı tedavi edecek doktor bulamıyorum... Hasta bacağımla hastanenin içinde dört dönüyorum. Bacağım kangren olmak üzere, tedavim uzarsa bacağımı kaybedeceğim.(Vatan)”
Mualla Karabulut’un bacağı için kangren korkusunun kokusunu duyuyor muyuz? Bir yerde durup hem fikir olmadıklarımızın fikirlerini dinliyor muyuz? Hemen her konuda ileri demokrasimiz sandıktan çıkmış olmanın yaptım oldu ezberine köle olmadı mı? Ölümün kanın, ana karnındaki 8 aylık bebeklere kadar indiği bir ortamda burnumuza gelen kokular seyrettiğim sahneler güven verici mi? İlerlemek zorundayız.. Evet... İleri demokrasi’yi sözde eskitmeden gerçekten ilerletmeliyiz!. Tartışmayı kavgaya kine nefrete çevirmeden ortak bir noktada buluşmak için ilerlemeliyiz... İş işten geçmeden KORKUNUN KOKUSUNU almalıyız...

Hiç yorum yok: