24 Aralık 2011

DELİLİĞİN AKILLI YANI!

KELAYNAK Yazıyor
Orana bakınca olanı daha iyi anlamamız gerekiyor... 577 ye 55... Onda birinden az değil mi? Ne kadar önemsemişler! Fransız parlementosuna Fransız kalmak varken vakti, zamanı, mevsimi, gülü, dikeni belli olan soykırım tasarısı ile gene tasalandık! Elde var 55’e de iyi bakanlar bildik isimlere, tanıdık yalanlara bir kere daha şahit olduk... Başrolde eski Asala avukatı Ermeni asıllı iktidar partisi vekili Deveciyan vardı... Sahnede ise kalabalık duranlar Güney Fransa’dan gelen 38 Ermeni milletvekili! Fransa adına konuştular, gene yalan söylendi!... Kin kustular... Deveciyan devenin nalını sundu... Uydurdu.... Suçlarını zaten kabul ettiler derken uydurma olduğu ispatlanan ‘Talat Paşa telgrafı’nı okudu... DİNLEDİLER!

Sofradan ayranı kaldırmak zorundayız... Türklerin öfkesi bir kahve içimi sürer yerleşmiş kanaatini yok edebilsek, faili tanısak, “olay Koçaryan” olayıdır desek, yüreğinde kini nefreti taşlaşmış, gözü intikam ateşi ile körleşmiş komşuya umutsuz aşık misali gülücükler yollamasak, hedefe yönelsek ve sofraya daha soğuk içecek koysak!... Doğru yaparız!.
Şimdiden 2015 yılının “soykırım iddialarının 100 üncü yılı” hesaplarını tamamlar, planlarını günceller, yaptırımları ilan etmeden yapar olurduk! Gündemi Fransa’ya kilitlemek uzun soluklu bir mücadele yerine son üç günde yangın var paniğine kapılmak işe yaramıyor ki... Ne lüzumu vardı?... Heyetler halinde Paris’e göçe... Doğru dürüst bir oteli bile vermediler! Bile bile başarısızlığa imza atmak daha derin nefrete yol açmıyor mu? Bugün kendi işimize bakarken doğru orantı kurmak gerekiyor... Fransaya olan ilgi alanını sadece onda bir tutmak! 577 ye 55.gibi! Yanlış mı olur?

Başkasının Cumhurbaşkanını çekemez halde iken kendimizinkini SEÇEMEZ durumda değil miyiz!... Kararsızlığımız zararsızlık çizgisinde durmuyor ki! Cumhurbaşkanını kaç yılda bir seçeceğiz? 5 yıl mı,7 yıl mı? Biliyor muyuz?.. Kabiliyetimizin en üst noktaya vardığı tek konu asla planlamamak, planlananları da asla dikkate almamak değil mi?
Daha planlı olamıyoruz, daha duyarlı olsak! TUTUKLULUK halimizi bu denli gündem de tutmasak... Aklımızı hırpalamasak! 2001 yılında tutuklu oranı % 30 iken bu yıl gelişme gösterdi... Her konuda büyüme var ya... Büyüttük... % 60 oldu... Kaçmayacağım diyen ve de nedense kaçmayan Hayrettin Ertekin olayı gözden kaçıyor... Geçen haftalarda hastanede unutuldu... Taksi tutup hapishaneye döndü... Kaçma şüphesi var gerekçesi ile tutukluluk hali sürüyor. Hapishaneye döndükten sonra kanaat değişecek zannetti! Gerçeği görecekler... Dönecekler hatadan... Dertlendi. “Vallahi kaçmam” dedi... İnandıramadı... Altını bile reddettiler... Sen bizim için daha da kıymetlisin demek için miydi! “Ağırlığımca altın vereyim... Arsa vereyim, kaçarsam hazineye kalsın” dedi dinletemedi... Tutturdular... Vallahi olmaz... Bırakmayız azizim. Sen gene tutuklu kal!

Bu ne sevgi diye gözlerim yaşardı... Milletce hemen her konuda ağlama alışkanlığımız vardır ama bu durum yüreğimi de parçaladı... Ve son kararımı verdim... Soruyu ikiletmedim. Olayları kavrayamıyordum... Aklım almıyordu... Ben de mantığımı tutuklattım! 
Şimdi bir rahatım... Bir huzurluyum sormayın... Kim konuyu açsa, oku diye yazı yollasa
“okumuyorum” yanıtını yapıştırıyorum... İlgili raporları, belgeleri, klasörlere sığmayan ağır roman hacmindeki iddianameleri, ne gelirse gelsin hiç bir şeyi okumuyorum. Raskornikov moduna geçiyorum... Masanın üzerindeki son paramı 25 doları alıyorum... Merdivenleri hızla inip saman pazarına yönleniyorum... Pazarda saman da kalmamış ama bir farklı kalbalık bir neşe bir şenlik... Millet büyüğü küçüğü arka arkaya dizilmiş birbirlerini bellerinden tutmuş lay lay lom yürüyor... Kuyruk bitmiyor... Bir sayayım dedim.Tam 423 kişi... Elebaşı belli... En başta... Sordum “hayrola bu ne şenliği!” Düdüğünü çaldıktan sonra “sen de sıraya gir... Karatrencilik oynuyoruz” dedi... Çuf çuf sesleri sürdükçe kuyruğa katılımlar da artıyordu... İtimat edilir biri gibi diye düşünürken hemen arkasındaki ekip başına sordu “ “Mutemet bey... Kaçaklar tamam mı diye saysam mı?” Mutemet bey “boş ver düdük sesini duyan gelir. Biz yürüyelim” dedi... Grup demir kapılı bahçeye girdi... Mutemet bey “ Şimdi say dedi... Tamam mı bakalım” Biraz sonra “612 kişi var” cevabı geldi...

Tımarhaneden kaçıp kente dağılan kayıtlı tanıdık deliler (423 kişi) bir düdük ve çuf çuf karatren eylemi ile tımarhaneye dönmüştü... Sorun fazladan kuyruğa giren tanımadık delilerdi!... Demir kapı kapanırken pardon deyip kendimi dışarı attım... Hayret mantığımı tutuklatınca beynim de rahat etmişti... İşte bu dedim... Deliliğin akıllı yanı!.

Hiç yorum yok: