8 Ocak 2013

Üç Karadenizli portresi!

(Önemli not: Bir kaç gündür bloga fotoğraf yükleyemiyorum. Sorun bende mi genel mi bilemiyorum. Bu nedenle "giysilere yolculuk" yazılarına ara vermek zorunda kaldım. Punto)
 
Muharrem Kaptan yazıyor:
 
VATAN İÇİN ÇALIŞAN YURTSEVERLER
Kurtuluş savaşında tekneleriyle Anadolu’ya silah kaçıran Giritlioğlu’lardan ikisi de Hacı Şakir Reis’in oğlu Mustafa Kaptan ve Abdullah Reis’in oğlu Emir Ahmet kaptandı.
Emir Ahmet kaptanın teknesinin ismi Ceylani Bahri idi.
 Bu iki vatansever yerli işbirlikçi hainler tarafından o kadar çok şikayet edilmişler ki sonunda Emir Ahmet kaptanın ticaret yaparken tanışıp dost olduğu Kırım Hanı Veli İbrahimov’a sığınmak zorunda kaldılar.  İşgal bitip işgalciler gittikten sonra İstanbul’a döndüler. Eğer yakalansalardı Malta’ya sürgün edileceklerdi.

MAKSUT DEDE
Maksut Dede babamın büyük amcası. Bu Dünya’ ya sanki iyilik yapmak için gönderilmiş. Hayatı boyunca herkese el atmış, yardımcı olmuş.
Maksut Dede tam bir deniz kurduydu. Kalkan ağcılığı onun en çok sevdiği zanaatti.
Maksut Dede Şimdi Ukrayna’ da kalan Kerch’ten kalkancılık yapmayı çok severdi. Bolşevik ihtilalinden sonra oralara pek gidememiş, ikinci dünya savaşına kadar Tuna nehrinin ağzı ( Romanya) ve 1961 yılına kadar Bulgaristan’dan kalkancılık yapmıştı. Bulgarlara ağla kalkan avlamayı Maksut Dede öğretmişti.
Onunla ilgili babamdan dinlediğim bir anıyı paylaşacağım:
Kerch’te yapılan bir kalkancılık sezonunun bitiminde Maksut Dede 9 metre’lik takasıyla yola çıkmış. Romanya taraftan İstanbul’a gelecekmiş. Yolda fırtınaya yakalanmışlar. Takadaki tayfaları baş altına sokmuş ve baş altı kapağını çivilemiş.
 Diğer ambar kapaklarını da çivilemiş. Kendini teknenin kıç tarafına dümenin yanına sıkıca bağlamış . Yelken, makine yola devam etmiş. Fırtına üzerlerinden geçmiş. Maksut Dede bağlı olduğu için dalgalar üzerinden geçiyormuş. O şekilde Romanya’ya kadar gelmiş.
O tam bir deniz kurduydu. Ne mutlu bana ki son zamanlarına ben de yetiştim. Onu çok seviyordum. Dedem genç yaşta vefat ettiği için o bize dedemizi hiç aratmadı.
Mekanı cennet olsun.

EMİR AHMET KAPTAN
Giritlioğlu Emir Ahmet Kaptan Ceylani  Bahri isimli gemisiyle Anadolu’ ya silah ve cephane kaçırırken Büyükdere de İngilizlere tercümanlık yapan Davit Sahakkulu ile de ahbap olmuş.
Bir zaman sonra bir İtalyan’dan duyduğu bir haberde İngilizler’in Davit Sahakkulu’dan şüphelenmeye başlaması üzerine onu ailesiyle birlikte Bulgaristan’a kaçırmış.
Kurtuluştan sonra Davit Sahakkulu ülkeye dönünce mahkeme edilmiş ve tutuklanmış. Bunu duyan taka reisleri hemen mahkemeye koşup onun nasıl bir vatansever olduğunu, yaptığı yardımları anlatmışlar ve kurtarmışlar. Davit Sahakkulu  daha sonra yaşamını fotoğrafçılık yaparak sürdürmüş.
‘Davit Sahakkulu İran asıllı Ermenilerdendi. Bundan sonrasını Kalkavanzade İlyas Sami beyin naklettiği şekilde aktarıyorum. Büyükdere deki evine gidip kendisiyle tanıştım ve konuyu açtım. Yardımcı olmasını istedim.
Kendisine her külfetin bir karşılığı olduğu söylenince;Bana paket paket para verenlerin haddi hesabı yok. Bunların hiçbirini şahsen tanımıyorum. Tabiatıyla vermek istediklerini katiyen kabul etmiyorum. Benim böyle hak edilmemiş şeyleri kabul etmek adetim değildir. Nimet külfet mukabilidir diyorsunuz. Bu söz doğrudur ama benim için değil. Zira ben her şeyimi Türklere medyunumdur. Türk mekteplerinde yetişmiş, oralardan feyz almış, hatta bildiğim yabancı dilleri de yine bu mekteplerde öğrenmişim. Velinimetim Türklerdir. Bu sebeple siz bana değil ben size borçluyum. Nitekim sizi epeydir aramakta idim. Bu benim vazifem Aksi takdirde kafir-i nimet (nankör) olurum  diyerek onun nöbetçi olduğu günlerde takalar silah cephane yüklü olarak rahatça Karadeniz’e çıkabilmiştir.’

Hiç yorum yok: