FORT WORTH- Ninem önce sıkı sıkıya tembihlerdi. “Yarıda bırakmak yok! Ben şimdi ekmeği ateşe koyuyorum. (Mısır ekmeği... Sert kabuklu mısır
ekmeği... Pişmesi uzun süren ekmeğin dayanamadığım yeri çok kalın kabukları idi)
Ninem bacaklarımın arasına
yerleştirdiğim ayran küpünü son kez yoklar ve mutlaka küpün ağzını kapatan
deriyi yeniden kontrol eder, ondan sonra komut verirdi... Hadi bakalım küpü salla... Ayranım kabarmazdı. Bıkmadan sallama kararlılığım sadece tereyağını
ortaya çıkarırdı! Bu SALLAMA İŞİ belli bir süre aksamadan hemen hemen aynı
tempo ile sürerdi. Yorgunluk belirtilerini bastırmak ve bir gram soluk almak
için mısır koçanının tıkadığı deliği açar, küpün havasını da alırdım. Bu
önemliydi. Benim de çok hoşuma giderdi... Bu hava alma ayrıca çok da faydalı
bir işti! Ayran üzerinde tereyağı parçacıkları belli belirsiz meydana gelirdi. “Bakalım olmuş mu?” der kontrol çubuğuna
yapışan mini tereyağı parçacıklarını da afiyetle yalardım... Mis gibi kokardı.
Ayranı milli içkimiz ilan edilip
aslımıza dönme gayreti hızlanınca, piyasaya yasaklar, aklıma diğer milli
içecekler düştü... Aslan sütünden inek sütüne terfi ederken Kımız inkâr mı
ediliyor?. Haşaa!. Mesele kaynak meselesi olmalı!. Sütünden Kımız yapacak kadar kısrağımız kaldı mı?. Buna
karşılık İnek stoklarımız hem sayıca hem de çeşitlilik açısından rekor sayılara
ulaştı... Yani ineğimiz katlandı! İneklerimiz kıymete bindi... Geçmişimizi
unutma lüksümüz yok! Bence hizmet kapıdan kapıya ulaşır hale de gelebilir.
Ninemle geçen mutlu çocukluğu, eve dönmeyen ineğimizi dağ bayır elde gaz
lambası aradığım günleri ve geceleri düşününce ne ilerlemişiz nereye gelmişiz deyip
gururlanıyorum! Bir de buna sırtlarına aldıkları süslü çıngıraklı güğümleri ile
her kapıda hazır olabilecek ayrancılarımızı eklersek... Tabloya sokak aralarını
şenlendiren “Ayraaannnnn... Buz gibi bunlar... Buyriiinnnnn” narasını eklersek.
Milli içkimizin dirilişi ile kimin ayranı kabarmaz! Göğsümüz de kabarmaz mı?!Şahlanan “Dediğim dedik” özgürlüğü!. Demokrasimizi de belli noktalara taşıdı. Ülke olarak çevresine yön veren uzak ve yakın olayları yaptığı planlarla kurgulayan büyüklerimin hizmetleri ecdadımızın fetihlerini aratmayacak! Kent çevresinde kazılmadık tepe, sökülmedik ağaç, kalesine girilmedik eski eser kalmayacak...
Dediğim dedik özgürlüğü eline geçirdiği düdüğü asla elden bırakmıyor. Başka hiç bir sesi de duymuyor! Bizi iki sarhoşun yaptığı kanunlara da ezdirmiyor!. Kendi dilediği usulle bildiği gibi içkiden arındırıyor. Kamu spotları ne oluyor diye endişe edenlerimizi rahatlatmıyor mu? Kapısında sıra da beklesek, eczaneleri sıra sıra dolaşıp ilaçta arasak gerçeği görüyoruz. Tüm hastanelerin alesta bizi beklediğini bilmek, evhamlarımızı yok ediyor. Ve bu sistem bizi kafası kıyak bir nesil olmaktan alıkoyuyor. Kafası uygun kılıyor! Ve itiraf etmem gerek bu tempo içinde çevremde kafamızın uyacağı yerler de hızla azalıyor! Anadolu’nun hemen hemen tüm illerinde içkili mekânlar hızla silinirken içki içme özgürlüğü son kesekâğının insafına kalıyor... İki sarhoşla, inancın emrini dengelemek bir hoş oluyor... Yapılanları özgürlükle anmak, ülkeyi ayyaş bir nesilden kurtarmak görev sayılıyor! Sandıktan % 50 oyla çıktım muktedirim bastırması AKP’ yi coşturuyor. Müşterek aklı aklının ucundan geçirmez kılıyor. Sonradan offf çekmemek için bugünlerde hangi konuda olursa olsun yoğurdu üfleyerek yemeliyiz. Zira her yerde KÜPLERE binilmiş bir durum var! Çocukluğumun küpü Sır küpü olmuş...
Alışkanlık işte!. Anlamsız soruları sormaktan geri durmuyor beynim... Reyhanlı’da istihbarat çalışmış... Patlama olacak denmiş... Tarih belli... Arabaların plaka numaraları belli... Rapor da gelmiş. Savcı da geciktirmemiş. Gereğinin yapılmasını isteyip evrakları yollamış. Gene de tedbir gelmemiş. Yoksa geç mi kalmış! NEDEN?. Ve 52 kişi hayatını kaybetmiş.... Bugün karanlıkta kalan öyle işler var ki. Hangisini kurcalayıp sallasan öfkeler nefrete dönüyor. Nefret söylemi “bu ülkede hiç bir şey değişmez” umutsuzluğu ile körüklenmiyor mu? Koy sloganı öne çekil gölgeye... Analar ağlamasın! Ağlasın diyen kim? Kimse yok! Olsun önce slogan. Analar ağlamayacak. PKK’ nın hangi pazarlıkları yaptığını ne söz aldığını ve nasıl bir çekilme kararı uyguladığını bilmiyorsun. Ne kadarı gitti. Gidenler ne yapıyor? Çekiliyor ya sen ona bak denmiyor mu? Suriye de başımıza gelecekler uzun boylu bir nefretin ithali olabilir! Sadece Reyhanlı ile kalmaz. O toprağın kini, nefreti, çatışma kültürü hafife alınamaz. Sınırın delik deşik olduğunu görmek zorundayız. Dışı kanayan yaranın içinde mezhep kavgası yatıyor... Bulaşıcıdır... Elimizi uzatırken kolumuzu korumalıyız...
Uzunca bir süredir kavramları o kadar yerli yersiz ve yanlış kullanıyoruz ki. Ne dense ne kadar yumuşak dense kavga çıkıyor. Ak diyene kara diye saldırıyoruz! Liderlerin salvoları ağır top atışı gibi. İçki yasağının hemen ardından evlere kesekâğıdı içinde götürebileceğimiz kıymetli şişeleri “sosyal yaşam düzenlemelerinin” özgür tercihi sayacağız! Şimdilik haftanın tek günü yaşanan AYRAN KABARMASI fırtınası giderek sabah akşama ulaşıyor. Erdoğan haykırdı “Kılıçdaroğlu ve arkadaşları derhal ama derhal istifa etmelidir” Kılıçdaroğlu da ilk kez aynı kanaate sahipti... “En ufak bir saygısı varsa Başbakan derhal istifa etmeli”.
Eskiden yoğurdu küpe koyup salladıkca ayrana ve tereyağına ulaşacağını biliyordun. Çalkantının yaratacağı şişmeyi, küpün havasını alma zamanını, kapağı saran derinin davul haline gelmesinden anlıyordun. İktidar ve muhalefetin öfkesi dinmiyor! Şu sıra aynı kelimeyi tekrarlıyorlar. “Derhal istifa et”. Hazır dillerinde iken ikisi de istifa etse... Ülkenin ayranı kabarmasa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder