18 Eylül 2013

MEYDAN OKUMA HAKKI!

Yasaklar dört yandan hız kazanmış… İçki yasak, ama sarhoşluk sürüyor!.. Sadece sürmüyor tek adam zorbalığına karşı büyüyor. Dört koldan tehlike, dibe vurmuşluk görmezden gelinebilir mi? Dış dünyadaki sıcaklığını “değerli yanlızlıkla” soğutan Başbakan Suriye Helikopterinin düşürülmesi ile yeniden uluslararası arenada kendine yer mi açmak istiyor? Medya’dan pek çok haberi doğru olarak alamıyor olsanız da kötüye gidişi hissediyorsunuz! İktidara, “sizin uygulamanızı beğenmiyorum. Yaptığınız işlere karşıyım. Size meydan okuyorum.” diyemediğiniz sürece deprem enerjisi gibi sokaklara çıkıp yürüyenlerde biriken stress derinleşiyor. Oy uğruna göz boyama hızlanıyor. Hedef seçim… Mesele belli. Seçimi al çık sandıktan. Her gece bir torba yasanın her hangi bir yerine bir iki madde sıkıştırıp yeni yasaklara zemin hazırlanmadı mı? Asker denge olarak vardı, aradan çekildi meydan polise kalmadı mı? Hangi torbadan çıkan hangi mini madde bugün gençleri düşman gören polisi yarattı? Polis olabilmek için ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ OLMA ŞARTI vardı. Pek çok bilemediğimiz ek torba maddeleri gibi o da kalktı. İktidar kendi fikrini savunan beyinleri, taraf olarak ona bağlı gençleri polis yaptı. Bu çelik gibi inanmışlar, kask giydi, devleti temsil eden polis üniforması, silahları copları bellerinde sokaklara çıktı. Özgürlük için haykıranları, üzerlerine gelenleri düşman bildiler. Ve biz… Ötekileşmenin kötüleşme noktasına geldik!

Demokrasi denen sistemin işlediği açık rejimlerde (bizden çok uzakta, hayallerimizin ufkunda belirtileri bile yok!) seçimin sona erdiği andan itibaren siyasetçi, partinin kölesi olmaktan kurtulur, olacak ise milletin kölesi olur!. Yani karşı fikir, o bizden değil değerlendirmesi, rakip olma gerçeği, parti genel başkanı sultası, sayın başbakanım deme şartı, mutlak beğeni alışkanlığı, giderek artan ağırlıkla yalakalık dönemi aslında seçimlerden sonra sandıkta kalır. KALMALI! Bugün unutulmuş olan asıl görev seçilmişlerin sandıktan çıktıkları andan itibaren herhangi bir partinin mensubu değil milletin vekili oldukları gerçeğidir. Ve bu nedenle onlara milletin vekili olsunlar diye! (olamadıklarını yıllardır bildiğimiz halde) ısararla milletvekili deriz.

Sandıktan çıktık yaparız! Benim ülkemin demokrasisinde sandıktan çıkan parti gözlerini herşeye hakim bir başkanla açar! O başkan onları listeye alan başkandır. O karar alıcının önce eseri sonra da esiridirler. Bu sistem AKP nin inandığı, başardığı ileri mi ileri demokrasi adı ile sunduğu sistemdir! Sandığın kutsal olduğunu kabul etmek yeter, şeffaf olması gerekmez. Sandık koyu yeşile boyanmış içi asla açılmayan, içinde ne varmış, niçin varmış diye sorulamayan sanduka* boyutuna geçmiştir. Sandıktan sanduka boyutuna geçince kararların tamamı “Ben onun götünün kılıyım” teslimiyeti içinde yürümüyor mu? Benim anladığım demokrasilerde HAK ARAMAK şarttır. Bugünün demokrasisinde halk sorgular, ikaz eder, yürür, haykırır!. Meydan okur!. İktidar dinler. Halk neyi istemiyor öğrenir. Planlarını ona uygun, yeniden yapar. Tek adamlar zor dinler. Hata yapmadıklarına inanırlar. Bu nedenle düzelme ihtimali çok zordur. AKP pek çok cephede tek başına kalmıştır. AKP nin yalnızlığı değerli değil sorgulanmaya muhtaç EĞERLİ bir yalnızlıktır..

Eğer Suriye ile Esad düşmanlığı ve inatlaşması üzerine dayanan bir politikamız varsa sınırı ihlal eder etmez Suriye helikopterinin hızla vurulması normaldir. Normal olmayan nedir? Suriye’yi iyi tanıyan Hüsnü Mahalli anlatıyor: “Özgür Suriye Ordusu 67 ülkeden gelen eli silahlı militanlardır. Avrupa ülkelerinin pek çoğu onlardan kurtulmak için Suriyeye gitmelerini teşvik ediyor. Özgür Suriye Örgütü için silah ve yardımların düşen helikopterin sınırda araştırma yaptığı bölgeden geçirildiği biliniyor. Bir ay kadar önce bin kişilik bir grup Lazkiye kırsalındaki 15 köy ve kasabayı ele geçirdi. Orada 800 kişiyi öldürdüler. İşkencelerini kendileri yayınladı. Suriye ordusu onların elinden köyleri geri aldı. Suriye bugün yabancı militanlarla savaşıyor. Suriye de 1500 civarında irili ufaklı terör örgütü var. Suriye Rusyanın teşviki ile Uluslararası topluma kimyasal silahların toplanması için evet demiştir. Başbakanın hedefi ve arzusu “Esad gitmeli” ısrarında noktalanıyor. Ya sonra…. Ünlü siyasetçi Kissinger da soruyor  “Esad sonrası Suriye de güvenliği ve demokratik bir ortamı kim nasıl sağlayacaktır?” AKP’de  zaman zaman başbakana aykırı düşer gibi duran Bülent Arınç’ı dinlemek şart değil mi? “Suriye konusunda maalesef ABD ve Rusya anlaşma yolunu seçtiler!” NEDEN MAALESEF. Savaş istemek ülkenin hangi menfaatine hizmet edecek? Hani düne kadar kardeştik?

EĞER Başbakan ve bakanların genel bütçenin % 25 ine varan bir parayı harcadıklarını bilmesem, örtülü ödenek hesaplarına şaşmayacaktım. “Ben seçildim, sandıktan çıktım. Cebindeki paranın istediğim kadarı alırım. Sana hesap sorma hakkı da tanımam”mantığını keşfetmeyecektim! Suriye ile savaş mı istiyoruz sorusu daha uzak duracaktı kafamda. Ve aklıma binbir şeytan kuyruğu takılmayacaktı. Başbakanın emrine yasa ile verilmiş ve harcanmış örtülü ödenek rakamları!… 2005 yılında 156 milyon lira… 2006 yılında 327 milyon. Ve dikkat çekici bir tablo. Harcanan para katlanmış! 2013 yılının ilk 8 ayında miktar 876.6 milyon liraya çıkmış. Tarihleri, hızlı artışı, Suriye sınırından olanları, gelenlerle gidenlerle oturup siz hesaplayın… Özgür senaryo sizin olsun…

EĞER gerçekler yazılabilse medyaya amansız bir sansür uygulanmasa, sahada çalışan gazeteciler vatan haini görülüp coplanmasa, dirseklenmese, eziyet görmese, genel yayın yönetmenleri katil muamelesi görüp kelepçelenmese (Merdan Yanardağ) karanlığın ayak sesleri kuvvetlenemezdi… Sandıktan çıktım gerekçesi ile iktidar koltuğuna oturanlar demokrasiyi, birlik beraberliği, yargıya güveni, polise saygıyı da zıvanadan çıkarma hakkını kullanıp yok edemezdi! Ötekileştirmenin boyutu mezhep çatışmasına indi?. Gene de vazgeçemeyeceğimiz tek hak var. Karanlıkta yakılacak tek mum… “Meydan okuma hakkı”

*SANDUKA, Mermerden yapılmış veya çuha kaplı tahtadan mezar üstüne konan sandık. Üzeri yeşil çuha ile örtülür.

Hiç yorum yok: