26 Nisan 2014

Köy Enstitülerini anarken! CEP BÜYÜDÜ VE FINDIKLARI BÖLÜŞTÜK!

Yalçın Kamacıoğlu yazıyor:

Beşikdüzü belleğimde silinmeyecek bir yere sahip... PUNTO'nun resimlerini dikkatle izledim. İlk gün açık renk kısa pantolonlu Akın, genel konunun arasında kaynamıştı..
O tarihte Beşikdüzü sakinleri okuldan uzak bir alanda oturuyordu... Okulun büyük binalarına (ki ben göz alabildiğine boş doğal plaj halini de hatırlıyorum... Öğrenciler arılar gibi çalışıyordu) sahile paralel ve çok yakın bir yolla gidiliyordu. Oturduğumuz kiralık ev okula yakındı... Babam evden erken çıkar, okula kadar her gün yürürdü. Bana da ders çalışmamı falan değil keman çalışacağım işaretli yerleri hatırlatırdı.
Bildiğim kadar fındık depolarının bulunduğu alanda bir kiralık evde oturuyorduk... Diğer evlerin pek çoğunda da öğretmen aileleri vardı. Akın bir akşamüstü annem sormadan, ben aramadan hangi sokak arasında demeden eve geldi... Pantolonundan şikâyetçi olmuştu... Sahne çok canlı... Dün gibi..
---Anne offf, olmuyor olmuyor!
--Nedir oğlum?
Akın bir eliyle kemerini tuttuğu pantolu gösteriyordu..
Annem “dar değil oğlum... Paçaları iyi... Hemen büyüyorsun... Bir ay sonra içine zor girersin!”
Akın öfke içinde tarifini sürdürdü; “Anne paçalar değil cepler dar... Ceplere bir şey girmiyor ki?
Mesele anlaşılmıştı. Akın her sabah düzgün bir iş yapardı... Diğer çocukları (bazen 6 bazen daha az olurdu) talime tabi tutardı... Onlar da, ki çoğu ondan daha büyüktü ses çıkarmazdı! Önce düzgün bir şekilde sıraya girerlerdi. Askercilik oyunu oynarlardı... Akın mutlaka elinde bir çubuk ile mangasının yanında yürürdü. Sağa dön sola dön İleri marş.. Hemen öğlene kadar mini sokak Akın’ın komutları ile dolardı... Yapamayanlar, yürüyüşü aksatanların cezası kesilirdi. Sopa derhal inerdi. Bu ceza bazen şikâyete de yol açardı... Önce çocukların dayak yiyenleri bir kaç gün uğramazdı. Sonra yapacak başka şey yoktu ki... Gelir sıraya girerlerdi. Akın onları sıranın en arkasına almayı da ihmal etmezdi...
Depo sahibi bütün gün Akın’ın komuta ettiği ekibi seyrediyormuş... Oyun sonrasında Kumandan dediği Akın’a mutlaka fındık verirdi... Okulun haberlerini takip eder, babama da her seferinde birşeyler sorar onunla konuşurdu..
“Doldur ceplerini kumandan... Bu günde iyi talim yaptırdın”.

Akın’ın sıkıntısı belli olmuştu... Pantolunun mini cebine ya 5 veya 6 fındık anca sığıyordu... Eline de alsa alsa 5 fındık alırdı... O gün annemin başından ayrılmadı... Annem benim eski pantolunlarımdan birini kesti. Akın’a daha büyük bir cep yaptı... Sağ tarafı paça değil boydan boya cep oldu! İyi de oldu... Ancak ondan sonra Akın fındıklardan bana da pay vermeye başladı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kardeşlik ne güzel, ortak bir tarihin oluyor
Çenebaz

Punto dedi ki...

Sevgili Çenebaz. Bu hikayeyi ben hatırlamıyorum. 4 yaşındaydım ama çocukları dizip askercilik oynadığımızı hatırlıyorum.