19 Ocak 2009

Siste Midye’ye gidiş ve “ısmarlanan çaylar”!

Balıkçılığa başladığım ilk yıldı. İğneada’dan kalkancılık yapıyorduk.Bulgar sınırına yakın ağımız vardı,onu çekecektik.
Sabah bir gün önce çekip istiflediğimiz ağ takımını kurduk. Denizden çekeceğimiz takıma geçtik. Karayel suları çoktu, şamandıraları zor bulduk ve çekmeye başladık. Ağları çekerken sis bastırmıştı.
Takımı çekene kadar ikindi saatlerini bulmuştuk. Oradan hareket ettik. Kesif sis olduğu için biraz açılarak iskandil yani dibe ağırlık sarkıtarak devam ettik. Bir ara sahili gördük iyice yaklaştık.
Babamlar kesif sisin içinde gördükleri yerin Poliça olduğunda fikir birliğine vardılar. Oradan İğneada’ya döneceğimize Midye’ye gidelim dediler. Yine iskandil ederek devam ettik, akşam hava kararırken Midye’ye vardık.
O zamanlarda Midye de liman yoktu, kalenin yanındaki kayalara sürtme geçerek dereye girdik, demir atıp baştankara bağladık. Yemekten sonra kahvehanelerin bulunduğu çarşıya çıktık.
Midye de Fenerli Kara Sami'nin akrabası vardı, onu bulduk. Daha sonra bir kahvehaneye girdik. Kahvede oturanların hepsi tek tek Rumeli ağzı ile “hoj geldiniz beyaa” dediler yine sırayla tek tek “merhabayın” dediler. İşin ilginç yanı her merhaba diyen çay ısmarlıyordu. Ismarlanan çayları içmemek ayıp sayılacağından biz de içiyorduk. O kahveden çıktık, başka bir kahveye girdik. Orada da aynı şey devam etti. O akşam en az otuz'ar çay içmiştik. O insanların misafirperverliği beni çok etkilemişti. Uzun yıllar geçmesine rağmen orada gördüğüm sıcaklığı, dostluğu unutamadım. Hala o dost canlısı gelenek devam ediyor mu? Bilemiyorum.
Not:
Midye Karadeniz kıyısında Saray ilçesine bağlı Nahiye merkezi, yeni adı Kıyıköy. O zaman Midye de çayın bardağı on beş kuruştu.Ayrıca o zamanlar her kasabada gazoz yapılan atölyeler vardı ve her kasabadaki gazoz'un tadı da değişik oluyordu.

Hiç yorum yok: