
Şahlanan “Dediğim dedik” özgürlüğü!. Demokrasimizi de belli noktalara taşıdı. Ülke olarak çevresine yön veren uzak ve yakın olayları yaptığı planlarla kurgulayan büyüklerimin hizmetleri ecdadımızın fetihlerini aratmayacak! Kent çevresinde kazılmadık tepe, sökülmedik ağaç, kalesine girilmedik eski eser kalmayacak...
Dediğim dedik özgürlüğü eline geçirdiği düdüğü asla elden bırakmıyor. Başka hiç bir sesi de duymuyor! Bizi iki sarhoşun yaptığı kanunlara da ezdirmiyor!. Kendi dilediği usulle bildiği gibi içkiden arındırıyor. Kamu spotları ne oluyor diye endişe edenlerimizi rahatlatmıyor mu? Kapısında sıra da beklesek, eczaneleri sıra sıra dolaşıp ilaçta arasak gerçeği görüyoruz. Tüm hastanelerin alesta bizi beklediğini bilmek, evhamlarımızı yok ediyor. Ve bu sistem bizi kafası kıyak bir nesil olmaktan alıkoyuyor. Kafası uygun kılıyor! Ve itiraf etmem gerek bu tempo içinde çevremde kafamızın uyacağı yerler de hızla azalıyor! Anadolu’nun hemen hemen tüm illerinde içkili mekânlar hızla silinirken içki içme özgürlüğü son kesekâğının insafına kalıyor... İki sarhoşla, inancın emrini dengelemek bir hoş oluyor... Yapılanları özgürlükle anmak, ülkeyi ayyaş bir nesilden kurtarmak görev sayılıyor! Sandıktan % 50 oyla çıktım muktedirim bastırması AKP’ yi coşturuyor. Müşterek aklı aklının ucundan geçirmez kılıyor. Sonradan offf çekmemek için bugünlerde hangi konuda olursa olsun yoğurdu üfleyerek yemeliyiz. Zira her yerde KÜPLERE binilmiş bir durum var! Çocukluğumun küpü Sır küpü olmuş...
Alışkanlık işte!. Anlamsız soruları sormaktan geri durmuyor beynim... Reyhanlı’da istihbarat çalışmış... Patlama olacak denmiş... Tarih belli... Arabaların plaka numaraları belli... Rapor da gelmiş. Savcı da geciktirmemiş. Gereğinin yapılmasını isteyip evrakları yollamış. Gene de tedbir gelmemiş. Yoksa geç mi kalmış! NEDEN?. Ve 52 kişi hayatını kaybetmiş.... Bugün karanlıkta kalan öyle işler var ki. Hangisini kurcalayıp sallasan öfkeler nefrete dönüyor. Nefret söylemi “bu ülkede hiç bir şey değişmez” umutsuzluğu ile körüklenmiyor mu? Koy sloganı öne çekil gölgeye... Analar ağlamasın! Ağlasın diyen kim? Kimse yok! Olsun önce slogan. Analar ağlamayacak. PKK’ nın hangi pazarlıkları yaptığını ne söz aldığını ve nasıl bir çekilme kararı uyguladığını bilmiyorsun. Ne kadarı gitti. Gidenler ne yapıyor? Çekiliyor ya sen ona bak denmiyor mu? Suriye de başımıza gelecekler uzun boylu bir nefretin ithali olabilir! Sadece Reyhanlı ile kalmaz. O toprağın kini, nefreti, çatışma kültürü hafife alınamaz. Sınırın delik deşik olduğunu görmek zorundayız. Dışı kanayan yaranın içinde mezhep kavgası yatıyor... Bulaşıcıdır... Elimizi uzatırken kolumuzu korumalıyız...
Uzunca bir süredir kavramları o kadar yerli yersiz ve yanlış kullanıyoruz ki. Ne dense ne kadar yumuşak dense kavga çıkıyor. Ak diyene kara diye saldırıyoruz! Liderlerin salvoları ağır top atışı gibi. İçki yasağının hemen ardından evlere kesekâğıdı içinde götürebileceğimiz kıymetli şişeleri “sosyal yaşam düzenlemelerinin” özgür tercihi sayacağız! Şimdilik haftanın tek günü yaşanan AYRAN KABARMASI fırtınası giderek sabah akşama ulaşıyor. Erdoğan haykırdı “Kılıçdaroğlu ve arkadaşları derhal ama derhal istifa etmelidir” Kılıçdaroğlu da ilk kez aynı kanaate sahipti... “En ufak bir saygısı varsa Başbakan derhal istifa etmeli”.
Eskiden yoğurdu küpe koyup salladıkca ayrana ve tereyağına ulaşacağını biliyordun. Çalkantının yaratacağı şişmeyi, küpün havasını alma zamanını, kapağı saran derinin davul haline gelmesinden anlıyordun. İktidar ve muhalefetin öfkesi dinmiyor! Şu sıra aynı kelimeyi tekrarlıyorlar. “Derhal istifa et”. Hazır dillerinde iken ikisi de istifa etse... Ülkenin ayranı kabarmasa...