Annesinin mezarının başındayken karanlıktan görememiş, mezara basmış, ayağı mezarı çöktürünce diz kapağına kadar toprağa girmiş. Oradan çıkıp camiye gelmiş, kapıyı açıp içeri girmiş ve vaaz verilen kürsüye çıkıp oturmuş.
Hoca sabah ezanını okumak için camiye gelmiş, içeri girmiş tam ışıkları yakacakken bir ses “YAKMAAA” diye bağırınca korkuyla kendini dışarı atmış.
Sabah namazına gelen köylüler hocayı caminin dışında titreyerek salavat getirirken bulmuşlar. “Hoca niye ezan okumadın ne oldu?” diye sormuşlar. Hoca “içeride bir şey var, ışıkları yakacakken bana bağırdı çok korktum içeri giremiyorum” demiş.
Hep birlikte gün ışımasını beklemişler. İçeri girdiklerinde teyzeyi kürsüde uyurken bulmuşlar.
Hoca o kadar korkmuş ki günlerce kendine gelememiş. Teyze eve gelip mezarlıkta yaşadıklarını anlatınca kızının tepkisi şöyle olmuş ; “ne işun vardi gece vakti mezarlukta, o ki ayaklarun girmişti anneannem çeksaydi seni yanina da”.
Mısır kabuklarının içinden çıkınca..
Şükriye teyze rahatsızlığından dolayı sıkıntı
basınca gece gündüz demeden kendini evden dışarı atıyor, kafasının kumanda
ettiği gibi dolaşıyormuş. Yine bir gece evden çıkmış, köyü dolaşmış yorulunca da komşu evin bahçesindeki sığırlara yedirilmek üzere kapalı bir yerde saklanan mısır kabuklarının içine girmiş yatmış.
Komşu kadın sabahleyin sığırlara mısır kabuğu vermek için gelmiş. İki eliyle bir tomar almış, sonra bir tomar daha almış, üçüncü sefer de kabukların içinden Şükriye teyze çıkınca kadın korkudan düşüp bayılmış. Şükriye teyze onu kaldırıp ayıltmış. Kadıncağız günlerce kendine gelememiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder