3 Aralık 2013

Kim ölmüş YALANDAN!

Ben bu ülkede gerçeklerin konuşulamadığına, adalete güvenin kaybolmaya başladığına, açılan davalarda pek çok kişinin ve askerin haksızlığa uğratıldığına inananların çoğunluk olduğuna inanırım. (Davalar adil değil diyenler % 76) Ve yalanın baş tacı edildiğini gördüğüm için de hemen her seçimde seçim güvenliği meselesine takılırım. Zira bugüne kadar inanmışların hiç biri kullanılan sistemlerin kesin güvenli olduğunu ve hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğini anlatamamıştır. Siyasetin kullandığı cümlelerde var olan tüm yalanların yalanlandığını, arandığında hiç bir gerçeğin seçim öncesi söylemlerde yer almadığına inanırım… Devamı var anonsları gibi şüpheler artıyor!. Geleceğin dosyalarını dört gözle beklemiyor muyuz? Gelde bu kadar yalanın gerçek gibi dolandığı bu ortamda birine güven… Seçimi sonuçlandıracak, ülkenin geleceğini tayin edecek olan makineye inan… Bilgisayara güven…

Adalet Bakanlığı’nın ödül almış girilemez denen bilgisayar ağı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) giren kimliği belirsiz kişilerin, Kocaeli İnfaz Savcılığı’nda 5 yıllık hapis cezası bulunan Oktay D.’nin infazını sistemden sildikleri belirlendi. (Buyurun buradan alın) Üstelik ilahi bir tesadüf olmasa olay anlaşılmayacak!. Bugüne kadar neleri kontrol edebildik pırlanta gibi saflığımızdan bir şey kaybetmedik! Futbol maçlarını bile kine nefrete döndürürken hırsımız köreldi mi? Ne kadar çok sahte rakama hayran kaldık? Ne kadar yalancı cennete inandık sayan var mı? Hemen her şeyde o kadar ileriyiz ki gerçeği görmeye ihtiyacımız yok, hepsi arkada kalıyor! Allah belki de bize akıl sağlığımızı korumak üzere unutkanlık vermiş…
11 yıl nasıl geçti haberli!.. Haberleri unuttuk! AKP kabinesinde Bakanlık yapan (Kemal Abi)  Kemal Unakıtan’nın oğullarının mısır yüklü gemileri limana yaklaşırken vergi oranı düşmüş haksız paralar istifi artmıştı. Ne fark etti? AKP kalesinden bir tuğla bile söktürülmedi!. Kemal abi sağlık durumu el verdiği ölçüde Bakan olarak AKP duvarında kalmıştı. Deniz Feneri Almanya’ da patlak vermiş, binlerce işçi sömürülmüştü. Ehhh işte bunun hesabı sorulur.dendi... Soygun cezasını bulur… Pislikler ayıklanır umuduna kapılmıştık. Ne oldu? Sonucu bilen var mı? Hala devletin parası deniz yemeyen domuz mu deniyor? Deniz Feneri acındırma ile sürmüş, milyon marklar soğüşlenmişti. Alman mahkemelerinde suçlular ceza görmüştü. Alman yetkililer “işin esası Türkiye’de.. Devamını Türkiye sürdürmeli” ısrarı duymazdan gelinmedi mi?. Neden acaba? Öğrenebildik mi? Türkiye ayağında nereye uzandı?

Bugün sahtekarlıkta ileri adımlar atıyoruz. “Mecliste sahte oy kullanılmıştır” diyen bir Milletvekili var! CHP li Engin Altay, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Hükümeti arasında imzalanan işbirliği anlaşmasının görüşmelerinden sonra yapılan açık oylamada TBMM’de sahte oy skandalı yaşandığını iddia etti. “2 AKP’ li arkadaşımız isimlerin önceden hazırlanmış oy pusulalarını divana teslim ettikleri arkadaşlarımızca gözlenmiş. Başkanlıktan pusula gönderen isimlerin Genel Kurul’da olup olmamalarının tespit edilmesini istedik. Birinci isim Genel Kurul’da bulunamadı, ikinci isim bulunamadı, dördüncü okunan isim Genel Kurul’da bulunamadı. Bunun üzerine başkan diğer pusulaların da bu şekilde sahte olduğu kuvvetle muhtemel intibaı ile oturuma ara verdi. (Bizim Meclise durun ara verelim deme imkanımız olsa! Halkın gerçekleri görme hakkı var. Gece yarıları kaçak kanun maddesi üretmesek torbaları hileli maddelerle doldurmasak! diyebilsek daha iyi olmaz mı?)
2004 yılını hatırlamakla kalmayalım ayrıca o günü ve sergilenen dürüstlüğü! Ve hatta kahramanlığı unutmayalım!. AKP’ ye irticaya odak olma suçlaması ile dava açılmıştı. Bir hayır oyuna karşı 10 evet oyu ile mahkûmiyet verilmişti. Tercih kapatma yerine para cezasına dönüştü! Yani AKP’ nin irticaya odak olma konusunda bir sarı kartı vardır. Hakeme itirazı (Cumhuriyet değerlerine Lâik düzene, hukukun üstünlüğüne bağlı olma şartına karşı çıkan tavır) sürmüştür. İrticai faaliyetlerle mücadele belgesini MGK kararı olarak imzalamıştır.2010 yılına kadar da uygulamaya devam etmiştir. Aradan yıllar geçince “biz o imzaları yok saydık” diyecek kadar dürüst davranmış, ve siyasetin namusunu kurtarmıştır!. Ne siyaset ama... Önce imzala... Sonra imzaladım ama yok saydım de. Milletin nasılsa haberi olmaz deyip yıllarca uygula. Tamamı yalan olan ve sürdürülen bu senaryoda gerçek, dürüstlük aranabilir mi?

Dün olan biten karalıkta idi.! Bugün aydınlığa kavuştu mu? Hangi oyunun neresindeyiz? Korkutan duygu “Ne olursa olsun iktidarda kalacağım, ve mutlaka önümüzdeki seçimleri de alacağım” saplantısı değil mi?. Dönüşüm yarım kalmayacak tamamlanacak... Nereye döneceğiz? Lâik demokratik hukuk devletinden dini esaslara dayalı sisteme. Kızlı erkekli duramayacak belli elemanlar diyanette biriktiriliyor!... Yıllar içinde tayinler sürüyor. İçlerinde doktor olmadığı halde Hastane Başhekimi olanlar da var. Diyanet kadrosu 74 bini bulmuş kabarık olduğu söylenmişti. Bugün Diyanette 130 000’e yakın  kadro var.. Sokakta atama bekleyen 300.000 yeni öğretmen “iş verin” diye haykırıyor!. Ülkede öğretmen açığı da var. Okulunu bitirmiş genç öğretmenler. Atanamıyorlar. Yaranamıyorlar!. Peki atanan kim?. Diyanetten 5360 imam milli eğitime, 6500 kadarı ise devletin diğer kadrolarına!. Hazırlık ne ? Din devletine dönüşümde taraf olmayanların bertaraf edilmesi!
Asker bertaraf edilmedi mi? Özel okullar meselesinde özel olan ne? Kimin arka bahçesi dolacak? Kim dolduracak?.. Seninkiler mi, benimkiler mi? Ayrışma tarikatlara, cemaatlere kadar inmedi mi? Yalanın yok etmediği ne kaldı? Soru da gerçek değil zaten...

Kim ölmüş yalandan! Kim kalmış, kim ölmemiş ki!...

Hiç yorum yok: