31 Aralık 2013

Kumpasa Kumpas!

Bedduaların iyi dualara dönüşeceği yok ! Yılın sonuna doğru gene kargaşanın tam ortasında duruyoruz... Yalanı dolanı temsil eden, içi boş dışı süslü yeni yıl dileklerinden sizin bir beklentiniz varsa, bravo!. Henüz uyanmamışsınız! Hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti unutup kim haklı, kim ne dedi, kim kimin adamı kavgasına düşüyor , yani gene cambaza bakıp hayretler içinde kalıyoruz!. Ana meseleyi gözlerden uzak tutma alışkanlığına boyun eğiyoruz. Soruşturma dosyası şu an kimin elinde?. Bu dosya ne oldu, kimin haberi var? Hangi savcı kimin adamı, bilemeyeceğiz. Hukuka, adalete nasıl güveneceğiz? İhtiyaca göre, yani önce eylemi tamamlayıp ardından kanunu ona göre çıkartmak hangi demokrasinin ürünüdür? Kimse söylemedi mi AKP lilere. Bir kanunun var olması, çıkarılması meşruluğunu sağlamıyor! Bir gün önce gerçeği örtmeye dönük kanun yapmakla iş bitmiyor. Var olan kanunun meşru olması değil mi?. Kamu İhale Kanunu vardır ama meşru mudur? 164 kere değişiklik geçirmesi nedendir? İleri demokrasi sözleri ile ilerleye ilerleye geldiğimiz adres polis devleti değil mi? Savcıyı dinlemeyen polis kimin polisidir?. İleri demokrasi adresine yol aldığımızı söyleyenlerin elinde hangi tarif vardır? Benim polisim... Benim Bakanım... Benim savcım... Benim genel müdürüm haritası değil mi? Bize kalan bir şey yok gibi! Bu tabloda bizler hangi duraktayız? Tarif edilen bu ileri demokrasi de atlanan bir şeyler yok mu? Arada uğramadığımız, uğrayamadığımız duraklardakiler sadece el sallıyor... Onlar Hukukun üstünlüğü, laik ve demokratik ve sosyal bir devlet söyleminin içinde yaşama hayalinin hala gerçekleşebilir sanıyorlar! Bu duygu ile önlerinden bağıra çağıra geçen otobüsü bir durak sonra durur zannediyorlar! Zor dostum zorrr...

Başbakan’ın Sakarya da başlattığı Yeni Türkiye’nin istiklal savaşı çağrısı nasıl yorumlanabilir? Bölmenin ve kışkırtmanın şahaseri olarak mı? Manzara iç açıcı değil... Eski Türkiye’ yi ne yapacaksınız?. Hangi çöplüğü uygun gördünüz? Aynı günlerde sokaklara inen görüntü neyi işaret ediyor? Trabzon’ da Kocaeli’nde ve diğer illerde kefen giyenlere, ellerinde sopa ve pala ile “hırsız var” eylemlerine karşı çıkanları ne yapacaksınız? Yeni Türkiye onlar mı olacak? Bir durak sonra nasıl bir yarın var? Ben eski Türkiyeli kalmak istiyorum! Laik, demokratik, tüm kurumları özgürce işleyen, milletini ayrımsız kucaklayan Türkiye... Rantı rüşveti reddeden sevgiyi öne alan Türkiye!
Bugün, öyle bir duman üfleniyor ki rüşvet yolsuzluk da mağdur yaratma noktasına taşınmak isteniyor! Soruşturma gerektiği gibi derinleştirilebilecek mi? Başbakana ve de bakan çocuklarına ulaşacağı ileri sürülen olayın gerçek boyutu ne? Tartışma nerede tamamlanacak? Cambaza bakmaktan boynumuz yorulmadı mı? Öyle şeyler ayağa düştü ki ayakkabı kutularındaki paraları hatırlamaz, yadırgamaz olabiliriz? Düşmanın ayağa bakması kutuları hatırlatmayacak mı? Varsa yoksa kanun tartışması, yetki tartışması. Manzara hayret verici. Resimler var, paralarla ayakkabı kutuları ortaya dökülmüş. Milyarlarla ifade edilen rüşvetler, yolsuzluklar var deniyor. Soruşturmayı soran yok. Olay patlar patlamaz ilk iş dosyayı inceleyen savcının elinden almak olmadı mı? Normal mi bu? Suçsuz olanlar normalde ne yapar?. Gelir ifade verir. Ve aklanır! Balyoz davasında olması gerekeni yaşamadık mı? Kumpas kurbanı askerler Suçum yok deyip yurt dışından geri dönüp teslim olmadılar mı? Sahte oldukları bilindiği halde KUMPAS’a gelmediler mi? (KUMPAS: Birini aldatmak için tuzak kurmak, gizli bir iş düzenlemek.) Ergenekon’dan itibaren hemen her davada KUMPAS var diyenlerdenim. Şimdi AKP lilerden hem de AKP nin ileri gelenlerinden KUMPAS kelimesini duymuyor muyuz? Yani, AKP askeri vesayetten kurtulduk diyerek halkı ve milli ordusunu aldatmadı mı? Masumiyet karinesini bile bile yok etmedi mi? Bunu yapmaya hangi vicdanı ile yeltendi? Kumpası biliyorsun ama sesin çıkmıyor. Yapılıyor, görüyorsun ama itiraz etmiyorsun. Bu işi birlikte kotarmadınız mı? İtiraf gene onlardan birinden geldi. Yalçın Akdoğan şunları yazdı; Kendi ülkesinin milli ordusuna, kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını, amaca ulaşmak için her yolu mubah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini...’sorguladı! Başbakan da son dönemlerde yaşanan gelişmeler hakkında yasal olmayan yapılanmaların, örgütlerin olduğunu ve komplolar ürettiklerini söylemiş, şikayetini sürdürmüştü. Bu beyanlar ayan beyan medyaya düşünce Balyoz Davası’nın avukatları, mahkemeye bir dilekçe vererek davanın yeniden görülmesini istediler ve eklediler:

* “Bu kumpaslar nedeniyle halen yüzlerce insan özgürlüğünden yoksundur ve tüm aileleri ile birlikte ağır mağduriyet altındadır, ülkemizin hukuk düzeni ağır yaralar almıştır. Biz Cumhuriyet savcılarını göreve çağırıyoruz. Bu komploların ve komplocuların açık izleri, yaptığımız suç duyuruları içinde yer almaktadır. Adalete olan inancı ile tutuklanacaklarını bilerek ifade vermeye gelen, yıllarca bu vatanın bekçiliği ve savunması görevini başarıyla yerine getiren askerlere karşı komploları yapanları bulup ortaya çıkartmak ve ülkemize yeniden hukukun üstünlüğünü getirmek görevi artık Cumhuriyetin tarafsız savcılarındadır.
Kafa karışıklığının yarattığı yorgunluğunuzu anlıyorum. Fırtınanın içinde gerçeği anlatan tek satır, altın arayıcılarının hayali gibi. Mesele Laik, hukukun üstünlüğüne dayalı sosyal bir devletten çıkış, dinci gerici bir yönetime geçiş sürecidir. Saklanan hedef AKP iktidarının görünmez ortağı Cemaatin boşanma istemi ile evi terk edip baba ocağına dönmesi ile gün ışığına çıktı. İmam Hatip kökenli Başbakan ile İMAM anlaşmazlığa düştü!. Paylaşım anlaşmazlığına!. Rüşvet, yolsuzluk soruşturması ne kadar ilerledi? Dosya kimin savcısında? Görünen o ki, fillerin kavgasında çimenler eziliyor... Bir süre daha ezilecek gibi... Hikaye bitmedi. Kavgayı AKP ve Cemaat kumpasa kumpas, yürütüyorlar!

1 yorum:

Vladimir dedi ki...

Nice mutlu yıllar dilerim. :)