Önce haber hızı içinde soru aklıma gelmedi. Benzer haberleri
okuyunca kadın tacizlerinin ve cinayetlerinin, tecavüzlerin yüzde kaç arttığını
duyunca, uzunluğu yani bu 45 santimi merak ettim… Neyin ölçüsü idi bu 45
santim! Hangi ilmi araştırmalar sonunda elde edilmişti? Bir bilen varsa, oturup
yazarsa anlamış olurum! Neden 45 santim? 40 değil mesala?. Bu iktidar kadınları
hemen hemen her şeyden, gün ışığından bile sakınıyor, örtüyor, evlerde saklıyor yaaa. Hemen
her yerde söylenen namahremdir lafı
değil mi? Bu sayede kadınlar daha rahat daha ahlaklı olmadı mı? Sosyal patlama
lafı da nereden çıktı? Kadınların kıymeti biliniyor işte! Manavgat’ta Başbakanı
dinlerken hediye dağıtımı sırasında kadınların feryadı duyuldu..“Erkekler arkadan dürtüyor” Başbakan da
bu acı çığlığı duydu. Korumalar devreye girdi. Erkekler uzaklaştırıldı. Mesafeyi
bilemem… 45 santim kadar mı uzaklaştılar! Sonuçta o anda, yani Başbakanın gözü
önünde kadın tacizi yaşandı... Başbakan korumaları ile onları korudu. Konu
kapandı mı ? Mesele annelerin erkek çocuklarını yetiştirmesinde değil mi? Kadınların
sıkıntısı sanıldığından daha derin! Arkadan dürtme ile de sınırlı mı? Çaresizlikleri hayatın acımazlığı
içinde geçim zorluğu, aç
kalma korkusu, kadına saygısızlık aileyi yok etmiyor mu? CHP
Çorum Milletvekili Tufan Köse, fuhuş sektörünün AKP döneminde zirveye
ulaştığını iddia ederek, “40 bin tane kadın da vesika alabilmek için
genelevlerin kapısında bekliyor” dedi. Köse, Başbakanlık verilerine dayanarak
şunları ekledi: “Ekonomide pembe tablolar çizmek, rakamlara takla attırmak
gittikçe artan fuhuş sektörünün ulaştığı zirveyi gizlemeye yetmiyor. Bu iktidar
bir destan daha yazmış.. 2002'de Türkiye'deki hayat kadını sayısı 25 bin.
2010'da bu rakam 100 bini geçmiş. 40 bin tane kadın da vesika alabilmek için
genelevlerin kapısında. 40 bin kadın… Bunlar da resmî veriler. Ekonomi
bozuldukça hayat kadını sayısı da artmış. Dindar ve muhafazakâr bir partisiniz.
Bu dehşet verici tablo üzerinde hiç düşünmeniz gerekmiyor mu?
Bu tablo yüz kızartıcı değil mi? Yoksa ahlak bekçiliğine
soyunan iktidarın “gelişmişlik” hanesine yazacağı bir sonuç mu? Mahrem ne kaldı
bakalım mı? Mahrem şahsi bilgiler de geneleve düşmekten beter olmadı mı? KONDA’ya
göre Yüksek Seçim Kurulu yasa gereği seçmen bilgilerini CD ile partilere verdi.
Devlete emanet edilen kişisel bilgilerin güvende olmadığını ise DDK raporu
ortaya koyuyor. Konda Genel Müdürü Ağırdır, şöyle devam ediyor: “2011’de
ilk bu yasada düzeltme yaptılar. YSK partilere CD’de o zamanki 52 milyon
listeyi verdi. Bazı partilerimiz ‘hileli oluyor aman hangi sandıkta oy
kullanacağınızı bilin, benim internet sitemden bakın sandığınıza’ dedi. Ve o
partinin bilgisayar sisteminde antivirüs yazılımları yoktu. Hacker’lar daha iki
saatte bütün 52 milyonluk listeyi indirdi. Şu anda Türkiye’nin 52 milyon
seçmeninin listeleri Rusya’da hacker’ların elinde. Şimdi şeffaflık diye, uzay
boşluğunda tekniğini bilmeden güvenlik meselesini düşünmeden yapılan bazı işler
de amaçlananın tersine sonuçlanıyor.”
İçerde hemen her gün biraz daha
huzursuz olmuyor muyuz? Öfke ağır basıyor. Taksim de olay. Maçta kavga… Mecliste
küfürleşme… Tablodan siz ne anlarsınız? Taksim de polis var. Kalabalık polisin
arandığını gören halk da merak içinde görünen bir şey yok! Ne oluyor gene diye…
Polis tüm hışmı ile Gezi Parkındaki eylemlerde hayatını kaybedenleri anmak isteyen gruba yüklendi!
Henüz dışardakilere yüklenemiyoruz… Türkiye’ye nasıl
bakıyorlar sıkca duyuyor muyuz? ABD ve İngiltere’de Suriye politikasının
“iflas ettiği” savunulurken Türkiye'nin çok sayıda cihatçıya “serbest geçiş” sağladığı için “yakında
pişmanlık duyabileceği” dile getiriliyor. ABD ve İngiltere'nin Suriye
politikasının “nihai iflası”nın Türk sınırına yakın Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) karargahının
İslami Cephe tarafından ele geçirilmesi ile yaşandığı ekleniyor… Türkiye'nin de
İslam Cephesi adlı cihatçı örgütünce kontrol edilen sınırı kapattığını açıklıyor.
ABD'nin, yapılan yardımın önemli bölümünün cihatçılara gitmesine izin
verdikleri için Katarlılar ve Türklere kızgın olduğunu ekleniyor… Hollanda'da
muhalefetteki aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ise Suriye'deki “terörist
örgütleri desteklemekle” suçladığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında
uluslararası soruşturma açılmasını istiyor…
Mahremiyet iktidara
kalmış gibi. Onların ne yaptıkları ne yapacakları şeffaf hale gelmedi!. Hemen
her konuda her şey onlara sorulunca namahrem. Devlet sırrı!. Saklı… Kapalı… Oysa
dünyanın hemen her yerinde kızgınlığı körükleyen şey Cihat adı altında medya’ya düşen görüntüler. Onların tabiri ile Frankeştayn grupları. Ellerinde silah,
gözlerinde nefret… Sakallılar! Biz hariç dünya bunu öfke ile konuşuyor. Biz
bilmiyoruz ya… Bize göre Mahrem… Gözlerimiz kapalı. Gizli konular mı? Gizlilik
mi? Devlet sırrı mı? Bize mahrem. Dünya biliyor konuşuyor! Sadece bize mahrem. Onlara…
Naaaaaaaa!... Mahrem!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder