10 Aralık 2013

Vatan haini!. BETON HAİNİ!.

Siyaset hemen her gün bir vatan haini tanıtıyor! Ne çok hainimiz varmış dedirtircesine… Biliyor musunuz! (gerçeğin ne olduğunu bugüne kadar asla bilemedik ki) Şunları şunları yaptı… Ve o vatan hainidir… Dün kahraman olanları bugün hain saymıyor muyuz?. Bugünün kahramanları yarın hain olmayacak mı? Vatan hainlerini altalta toplamak istemem!. Nüfusunuzu tehdit edebilirler! Matematiğe dayansa da “işte şu kadar vatan hainimiz var” dersem günün şartları içinde bunu da hainlik sayabilirler! Gerçi elde kanıt falan olmadan usulüne uygun hemen hemen hiç bir işlem yapılmadan neler oldu unuttuk mu? Bugün eski Genelkurmay Başkanının feryadını bile kimse duymak istemiyor? Yalana dolana alışkın kulaklar gerçek sesleri neden algılayamıyor? Aslında “Kim kimi duyuyor” deme noktasına geldik…
Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, hala akıl erdirebilmiş değil. Bugün de bir hukuk cinayetinden bahsediyor… Cinayet var ilgilenen yok!
Başbuğ “Mahkemenin kararı üzerinden dört ay geçtiği halde “Gerekçeli Karar”ın açıklanmadığını, Başbakanlık Müsteşarlığı’na yazılan müzekkerenin hiçbir işlem yapılmaksızın Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmesini ve müzekkerenin mahkeme tarafından sehven yazılmış olduğu belirtilerek işlemsiz iadesinin istemesi çok vahim bir “hukuk cinayeti” dir.”diyor ve ekliyor. “17 Eylül 2011 günü alınan ara karar gereği, Genelkurmay Başkanlığı’na yazılan yazıya MUAMELETEN cevap verildi. Uygulamada “MUAMELETEN” ifadesinin, talebin karşılanmadığı ancak bir işlem yapıldığını ifade etmek için kullanıldığı bilinmektedir.
Mahkemeye göre, konu kapanmıştır. Ama nasıl? Bir Mahkeme ara karar verip, bu kararının gereği olarak ilgili makama bir müzekkere gönderdikten sonra, konuya ilişkin almış olduğu karar ortada dururken, gönderdiği müzekkerenin telefon ile “SEHVEN” yazıldığını ve işlem yapılmadan iade edilmesini, hangi hakla ve yetkiyle isteyebilir? Mahkemeyi bu şekilde hareket etmeye sevkeden nedenler nedir? Genelkurmay Başkanlığı tarafından “İnternet Andıcı” ile ilgili olabileceği değerlendirilen ve incelenmesi gerektiği belirtilen söz konusu direktif, genelge ve MGK kararları görülmeden, incelenmeden 26. Genelkurmay Başkanı hakkında 13. Ağır Ceza Mahkemesi 30 Aralık 2011 günü nasıl suç duyurusunda bulunabilir? Tutuklama kararı nasıl alınabilir?” Haklı pek çok soru gibi, bu soru da havada kalmıyor mu?. Denen şu değil mi? Dün MGK kararlarını görmezden geldinizi bugün Türkiye biliyor… Siz neden hala görmüyor sunuz?
Dün işlemlerin günahların başlangıcı olan Bavul hainliği sorgulanmadı! İktidara göre o gün bavul ve bavulu getiren kahramandı. İçinde ne varsa, sahte, çürük akıl almaz, sahteliği ispatlanmış tüm yazılı çizili olanlar aklımıza yatmamıştı ama mahkumiyetler sıralanmadı mı?.Ve bu delillerle Silivri Hapishanesi dolmadı mı? Bu gün aynı zatın klasördeki tek sayfası MGK kararları hangi uykuda olduğumuzu aydınlattı. Başbakana göre ayni zat bugün HAİN değil mi? Oysa uykuda kalmamızı isteyenlere göre Hainlik ve Kahramanlık ikiz kardeşlerdir. Ayırabilmek uzmanlık işidir. Cemaat kavgasının sahne aldığı bu ortamda bir de uyarı yok mu? “Henüz evdeki bavulu  ortaya dökmedim ki. Bana dokunursanız!..”
MGK belgesinin bugün en dokunaklı yanı dürüstlüğün hangi noktaya kadar geldiğini, siyaset denince ne kadar yalanın mubah sayıldığını da anlatmış olması değil mi? Siz önce bir durumu tespit ediyorsunuz. Ülkenin önünde milli bir sıkıntı olabilir. Açıklanıyor… O tarihte bu irticadır… İrticai faaliyetlerdir… Ve iktidar partisi konu ile ilgili görülüyor… Belge sivillerin çoğunlukta olduğu bir ortamda imzalanıyor… Bugün ne diyorsunuz. Önce, imzalamadık. Belge ortaya çıkınca “imzaladık ama uygulamada YOK saydık”… Yani sizleri kandırdık! Milletin siyasete ve size olan güvenini ne sayacaksınız? YOK mu? Rize Belediye Başkanı AKP'li Halil Bakırcı, yapılanları özetlemiyor mu? “Beyoğlu Belediyesinde Nusret bey benim başkanımken belediye adına riskli ve kanunsuz işler yaptım. Yapmamam gereken işleri de yaptım” dedi. Bu AKP liye inanmayalım mı? Yoksa o da parti haini mi? Siyasetin sizi de yok sayacağı güne kadar beklemek kaderimiz oluyor Ya sabır çekerek!... Üzülerek… Çaresizliği yaşayarak! Yok ettikleriniz geri dönmeyecek şeyler! Ülkenin yeşili, doğası yok oluyor... DEV hizmet sloganı ile Betona buladığınız bazı yerler 50 yıl geri gidiyor. Sizler Beton’u bolca ve her yeşile kullanıp Beton haini olmuyor musunuz? İleri demokrasi paketleri ne seçim barajını değiştiriyor ne de polisin tavrını. İnsan hakları komiseri raporunda şunu söylüyor. “Gençleri yaralayan, öldüren polis şiddeti iktidardan kaynaklanıyor” Özgürlük, daha demokratik olma sözleri aldatmaca! Top sizde ya atın bakalım! Açın. 222 dev hizmet!. 123 dev hizmet... Ben hizmeti anlıyorum DEV’leri anlamıyorum. Anlamaya gayret ediyorum. Bana göre ülkemde alkışlanan DEV bir BETON HAİNİ, betonlaşma var. Siyaset haini ile buluşunca DEVLEŞMİYOR! Yani DEV betonlaşma sürüyor. Yarın yok olan yeşili çok ararız… Geri dönmeyecek doğayı… İktidara geliniyor. Gidiliyor. Ve bir daha yeniden gelinebiliyor. 5 dakikada yok dilen yeşil ise bir daha geri dönmüyor! Dün siz de Yeşilin yok olmasına göz yumamayız demiştiniz, ormanla oynamak cinayettir lafını da Tayyip Erdoğan etmişti. Bugün o sözlere inanamayız!.. Yok etme planınızda Kuzey Ormanı var!.. Şimdi o alana Üçüncü.Havaalanını  yapacaksınız. Çevre yolları ile İstanbul’un soluğu kesilmeyecek mi? O orman cinayeti işlenmeyecek mi? Dev bir cinayet değil mi? İktidarınız bugün beton haini fakat o hainlik imar kahramanı olarak anlatılmıyor mu? Yarın! Benim ülkemde kahramanlar ve hainler ikiz kardeştir Sahnede hangisi var belli mi olur! Hele ışıklar kararırken. Kim beton haini, kim vatan haini!

Hiç yorum yok: