26 Ocak 2008

"En büyük miras cehalet!.."

Son günlerdeki bazı tartışmalara ışık tutması bakımından Metin Münir’in bir yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Metin Münir. iktisatçı Oktay Yenal'ın “Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı-Eğitim Boyutu” adlı kitabından alıntılar yapıyor. İşte o yazı:

En büyük miras

Türklere Osmanlı'dan kalan en büyük miras cehalettir. Bu, iktisatçı Oktay Yenal'ın Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı-Eğitim Boyutu adlı önemli kitabın içerdiği en önemli mesajlardan biridir.
Yenal, "Osmanlı Devleti'ndeki cehalet karanlığının, Cumhuriyet kuşaklarına öğretilenden çok daha derin" olduğunu yazıyor.
Avrupa'da kökleri Roma İmparatorluğu'na dayanan bir kilise/okul geleneği vardı. Sonradan ortaya çıkan prenslik ve dükalıkların birçoğunda temel eğitim bizzat hükümdarlar tarafından teşvik edildi. Almanya'da Büyük Frederik'in (1712-1786) 5-14 yaşındaki bütün çocuklara başlattığı zorunlu eğitim, kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine yayıldı. On yedinci yüzyıla gelindiğinde Avrupa'nın büyük bir kısmı yaygın eğitim kurumlarına sahipti.
Osmanlı bu akımın tümüyle dışında kaldı. Cumhuriyet kurulana kadar "okul çağındaki çocukların çoğu Kuran kursu niteliğinde, sayıları, binaları, hocaları fevkalade yetersiz sübyan okullarına gidiyordu" diye yazıyor Yenal.
"Temel eğitim düzeyi sağlamak bir yana, Osmanlı'da basit okuryazarlık bile çok düşük düzeyde idi. Birçok alanda reformlar getiren Tanzimat hareketi ilköğretimi tümüyle program dışında bıraktı. 1870'ten sonra 'iptidai' adı verilen yeni bir tip okul açılmaya başlandı ve 1876 Anayasası ile çocukların ilkokula devam zorunluluğu getirildi.
Fakat bu lafta kaldı, çünkü güya zorunlu yapılan ilköğrenime devlet parası olarak bir kuruş para bile harcanmadı. Eğitim olduğu kadar ile ulema yönetiminde olmaya davam etti. Tanzimat döneminde Ahmet Mithat Efendi, nüfusun %90-95'inin "kalemsiz ve dilsiz" olduğunu yazıyordu. On dokuzuncu yüzyılın sonunda imparatorlukta lise düzeyindeki okulların yüzde 70'i gayrimüslimlere aitti.
Liselerdeki öğrencilerin yüzde 78'i gayrimüslimdi. Temel okuma yazma cehaletinin "korkunç karanlığı" cumhuriyete kadar sürdü. 1927'de bile Türkiye'de altı yaşından yukarı nüfusun ancak % 11'i okuryazardı. Kadınlarda bu oran % 4'e düşüyordu."Osmanlı'da temel eğitimin bu derecede ihmali, tek başına, Türkiye'nin geri kalmışlığını açıklamaya yeter" diye yazıyor Yenal.
Laik eğitim düzeyine geçiş ve eğitim sağlamanın devletin temel görevlerinden biri haline getirilmesi "Atatürk devriminin en büyük zaferi(dir)."Avrupa'nın on dokuzuncu yüzyıl ortasında eriştiği okuma yazma düzenine Türkiye 120 yıllık gecikmeyle 1970'li yıllarda erişebildi. "Üstelik, Türkiye'nin temel eğitim düzeyi hâlâ Batı'nın değil, birçok Asya ülkesinin gerisindedir." Ülkelerin büyüme hızları arasındaki farkı en iyi açıklayan şey temel eğitimdir. Eğitim, Osmanlı'da olduğu gibi Türkiye'de de kalkınmanın önündeki en büyük engel olarak duruyor. Bazı petrol şeyhliklerini saymazsanız, nüfusunun yarısından fazlası okuryazar olmadığı halde zengin olan ulus yoktur. Okuryazar oranı yüksek olan ülkelerde ise (Vietnam gibi) ülke dış etkenlerle yoksulluğa düşmüş olsa bile, nefes alır almaz ekonomi büyük bir kalkınma atılımı göstermektedir. Japon mucizesi her şeyden önce bir eğitim mucizesidir.Başka ülkeler hızla ilerlerken biz geri kalıyorsak bunu insan kalitesinde aramak lazım, diyor Yenal. Önerdiği çare "bilimsel, yaratıcı ve hür düşünce gücü ile donatılmış aydın kadrolarının yaratılması"dır. Bunun ilacı ise kitap ve "derin" üniversitelerdir”.
Ne dersiniz? Türkiye'nin bu gün geldiği noktaya baktığımızda bir ışık görüyor musunuz?
Yorumu sizlere bırakıyorum.

11 yorum:

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Imamhatiplerin orta kismini kapatmaya cesaret edemedikleri icin alt yapi hazirlanmadan, yatirim yapilmadan orta ögrenim zorunlu oldu.Ben yurdun dört bir kösesinde, özenle gelecekleri hazirlanmis cocuklar olsun isterdim, ayni ustteki karenin icindeki cocuklara benzeyen...

Punto dedi ki...

Sevgili Alp ve Ege'nin annesi; Bu ülkenin başbakanı çıkıp biz Batının ilmini almalıyız, oysa ahlaksızlığını aldık diyorsa ve tüm sivil toplum örgütleri, özellikle kadın kuruluşları sesini çıkaramıyorsa vay halimize.

Adsız dedi ki...

Yaziyi cok faydali buldum, basim makinelerini yasakladiklarini biliyordum da halki boylesine cahil biraktiklarinin farkinda degildim.

Mine dedi ki...

Saglik ve egitim hizmetlerinin yerel yonetimlere birakilmasi gundemde. Ankara'nin uzerindeki yuk hafifletilecekmis, sadece denetim gorevi yapacakmis. Bence, yerel yonetimlere degil siyasi yonetimlere birakilmis olacak.Su anda bile bunca kargasa varken, ilerde dada da artacagindan endise duyuyorum.

Not: bir onceki yorumumu sildim. Kurdugum cumlede hata yapmisim da...

Punto dedi ki...

Sevgili Mine; Şu anda iktidarı elinde tutanların niyetlerini "okumak" çok kolay. Önemli olan bu niyeti bile bile çıkarlar uğruna göz yummak.

Adsız dedi ki...

Bu kadrolarin yaratilmasi ve kok salmasi icin en az iki ve hatta uc-dort jenerasyonluk ciddi calisma lazim. Ama ben, bizde millet olarak, aydin ya da degil, bu sabri, fikre sadakati, disiplini ve sebati goremiyorum. Dincinin yaptigini "ciddi calisma"dan sayan olabilir ama sonucta dincinin karsisindakinden beklentisi, caba degil, teslimiyettir ki, cabadan daha kolay birsey.

Okur yazar olmak da is degil, ne okudugu onemli. Yoksa milletim, gecen birkac sene en berbatindan tarihi bilmemne uyduruk roman furyasindan basini kaldirmiyordu. Bu okumak ise, okuyoruz. Okumayi yeni ogrenen de o kafileye katilirsa faydasi ne?

www.elifsavas.com/blog

Esra dedi ki...

Akin Abi, bugun tam da dunyadaki ve ulkemizdeki okuma yazma bilmeyenlerle ilgili bir yazi yazmisken sizin bu yazinizla karsilasmak beni cok sasirtti. Sanki ayni dusunce bulutuna girmisiz sizinle. Hem sasirdim hem de sevindim... ama diger yandan da yazilarimizin icerigi beni uzuyor.

Egitim bence herseyin basi ama ne yazik ki ne gerekli ilgiyi goruyor ne de gerekli butce harcaniyor.
Kitap okumaya, universite okumaya gelinceye kadar aslinda alinmasi gereken o kadar uzun bir yol var ki onumuzde. Daha hayatinda hic okula gitmemis, hic alfabe gormemis, adini bir kere bile yazmamis, tek bir kere bile bir cumle okumamis insanlar var. Biz, hala emekleme asamasindayiz... ne yazik ki...

"Egitilmis herkes kendini kurtarmayi basarir" yatmistim yazimda...Sayin Munir de Vietnam ornegini vermis. Egitim herseyin basi.

Punto dedi ki...

Sevgili Elif; entellik uğruna aydın geçinenler Atatürk İlkelerini bir yana bıraktılar.Yakın tarihi şu ya da bu sebepten gözardı ettiler. Devrime karşı olanlar uyumadılar, çalıştılar, örgütlendiler ve bu duruma geldiler.

Punto dedi ki...

Kalp kalbe karşıymış Sevgili Esra. Yazını biraz önce okudum. Yazın bana bir başka tehlikeyi hatırlattı. Nüfus kirlenmesi. Doğacak çocuğuna iyi eğitim verebilecek evliler çocuk yapmıyor. Çocuğu varoşlardaki aileler yapıyor. Dolayısıyla okuma şansları azalıyor. Beş çocuktan aşağı da yapmıyorlar. Bizler de bu çocukların okuması için çırpınıp duruyoruz.
Bu konu aslında çok önemli diye düşünüyorum.

Tijen dedi ki...

Doğru söze ne denir Akın Abi!

Punto dedi ki...

Hiç bir şey denmez tabii Sevgili Tijen.