Büyükçe bir salon. Bilgisayarlar sıra sıra dizilmiş. Karşılarında da ellerini göbeklerine kavuşturmuş "öylece" bakan memurlar. Hepsi erkek.
"U" şeklindeki oturma düzeninin ucunda ayakta duran bir bürokrat. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı.
Hafif gülümsemeli bir yüzle sorulara cevap veriyor.
"Evet" diyor. "Tüm tedbirlerimizi aldık. Saat 17.00 gibi bekliyoruz misafirimizi. Bize bol su getirecek".
Biz de evlerimizde bekliyoruz ama misafir biraz nazlı. Saat 18.00 olmuş ne gelen var ne giden.
Başkan yine kameraların karşısında. "Tüm tedbirlerimizi aldık. Saat 23.00’ten sonra misafirimiz gelecek, biz de hazırlıklarımızı yaptık, misafirimizi çok güzel bir şekilde ağırlayacağız".
Saat 23.00. Ne gelen var ne giden. Misafir gelişini saat 24.00’e ertelemiş bile. Naz yapıyor tabii. Bu kadar merasim boşuna mı?
Misafirimiz kendini beklete beklete ertesi sabah geliyor.
Devir "randevuya geç kalma" devri ya. Bizimki de randevusuna biraz geç kalıyor.
Önce rüzgarını gönderiyor, ben geliyorum dercesine. Ortalığı hallaç pamuğu gibi atarak.
Sonra şöyle bir ortalığı beyazlatıp geçip gidiyor.
Tüm “sulu” ümitleri bir başka ziyarete bırakarak…
4 yorum:
Sakınan göze çöp batar misali, çok bekliyoruz ya, o da nazlanıyor işte! İnşallah çok naz yapmadan gelir de, su sıkıntısı çekilmez :(
Sevgili Dilek; bizim bölge bu ziyaretlerden nasibini fazlasıyla alırdı. Bu kez öyle olmadı, bize bir uğradı o kadar. Biraz Anadolu yakasına iltimas yapmış galiba.
Bu sefer gerçekten çok ilginç,bizim tarafta çok güzel kar yağdı...Halbuki,hep Avrupa yakasında önce yağardı...Ama çok soğuuuuuk...
Gerçekten kar durumu ilgi çekici Sevgili Suzi. Önce bizim buralara kar yağardı, çalıştığım dönemlerde bur gün evde mahsur kalmıştım, işe telefon etmiş onları inandıramamıştım. Bu arada
blogun hayırlı olsun. Yeni gördüm.
Yorum Gönder