24 Nisan 2008

23 Nisanlarda "koltuk" tartışması!...

Bir 23 Nisan bayramını daha geride bıraktık. Bayram kutlamalarıyla ilgili Sevgili Yılmaz Özdil’in yazdığı yazıya canı gönülden katılıyorum. İnternet çağında çocuklarımıza artık farklı kutlamalar sunmanın zamanı gelmedi mi?

İşte Yılmaz Özdil’in yazısı:
Koltuk
Bugün bir sürü hırslı kadın, "Boyun posun devrilsin" diye, kocasının başının etini yiyecek: "Elalem çocuğunu bakan yaptı, vali yaptı, sen kaymakam bile yapamadın!"
*Çocukları vali yapacaklar bugün.Bakan yapacaklar.Meclis Başkanı yapacaklar.Başbakan yapacaklar.Cumhurbaşkanı yapacaklar.
*Gazeteciler "çocuk bakan"lara geri zekálı geri zekálı sorular soracak; "büyümüş de küçülmüş" cevaplar alacak... Matah iş yapılmış gibi, topluca sırıtılacak.
*"23 Nisan" denince, akıllarına gelen tek vizyon bu çünkü... Koltuk!
*Çocukların kafalarını açacaklarına, kıçlarını alıştırıyorlar... "Şöyle oturacaksın, böyle kaykılacaksın, patlat bi talimat" filan.
*Peki, hiç merak ettiğiniz mi, neden bugüne kadar bir Allah’ın kulu çıkıp da, "Çocukları 23 Nisan’da Yıldız Kenter’le aynı sahneye çıkaralım" demedi?"
Bir çocuğu Fazıl Say’ın piyanosunun başına oturtalım, bir çocuğun eline Suna Kan’ın kemanını verelim" diyeni gördünüz mü?
İlla koltuğa oturtacaksak, "Profesör Bingür Sönmez’in koltuğuna, Profesör Münci Kalayoğlu’nun koltuğuna, Profesör Gazi Yaşargil’in koltuğuna oturtalım" diye önerildi mi?
Hayrettin Karaca ile ağaç diktirelim mesela, Yılmaz Büyükerşen’le balmumu heykel yaptıralım... Rahmi Koç’un teknesine bindirelim, balık tutarken anlatsın çocuklarımıza, parayı kazanmak kadar yemenin de ne kadar önemli olduğunu...
Ali Sabancı’nın uçağına bindirelim, aslında "para"nın değil, "fikirlerin" uçtuğunu dinlesinler diye... Ya da ne bileyim, Saffet Karpat’la tanıştıralım... Babasız büyüyen, Darüşşafaka’da okuyan bir yetim, nasıl başardı da, Türkiye’deki en büyük yabancı sermaye yatırımının genel müdürü olabildi?
Rıza Çalımbay’la top oynatalım, anlatsın, kapıcının oğlunun önünde neden ceket ilikleniyor bugün?
Lağım temizleyen "en alttakiler" en üste nasıl çıkabildi, tane tane anlatsın Vural Öger çocuklarımıza...
Tanıştıralım Muhtar Kent’le, "gazozdan işlerle uğraşan" bir Türk çocuğu nasıl oldu da, Coca Cola’nın zirvesinde?Bakın zirve dedim aklıma geldi...
Niye Nasuh Mahruki ile bir araya getirmiyoruz çocuklarımızı, anlatsın onlara bağımsız ruhun nasıl rüzgár aldığını?
Mehmet Güleryüz’ün paletini tutsunlar, Mehmet Aksoy’un çamurunu karsınlar, Ara Güler’in deklanşörüne bassınlar, bakmakla görmek arasındaki farkı fark edebilmek için.
*Madem, varsa yoksa koltuk...
*Niye GATA’ya götürmeyiz çocuklarımızı, "o koltuklar" için ödenen bedelleri görsünler diye?

1 yorum:

NuR dedi ki...

Hiç olur mu?...yaparlarmı?....sonra aydın ve aydınlık düşünceli gençler yetişir. Demode politikacılar, bürokratlar da misyonlarını:) tamamlamış olurlar. Yılmaz Özdil "yüreğine sağlık" ben gibilerin gönlündekileri dökmüşsün ortaya. Paylaşımınız için sağolunuz.
Sevgiyle kalın