13 Nisan 2008

İstanbul’dan çıktık yola. İlk durak Manisa!...

Eşimin bir haftalık tatili vardı. İstanbul’da oraya buraya gidip zaman öldüreceğimize Fethiye’ye doğru bir uzanalım dedik. Oralarının tam gezilecek zamanı diye düşündük.Niyetimiz Manisa’da bir gece konaklamak sonra da Fethiye’ye inmekti. Ondan sonra Göcek, Kalkan, Köyceğiz ve Marmaris’i gezmek, son durak olarak Edremit’e ulaşıp bir gün kaldıktan sonra ver elini İstanbul yapmaktı.Öyle de yaptık. Ama son durak Edremit’e uğramadan bir gün önce İstanbul’a döndük.Bu gezimiz sırasında Fethiye’de uğradığımız blog dostumuz Asortikkrep'e ve eşi “uzun beye” buradan bize gösterdikleri yakınlık için bir kere daha teşekkür ederiz.
Manisa Anadolu da bir çok kent gibi sırtını Spil dağına yaslamış.
Şehir yavaş yavaş dağın tepesine doğru genişliyor.
Önce Manisa’dan başlıyorum:
Manisa geçiş ili. İzmir’e giderken yanından geçtiğimiz bir şehir. İstanbul’a dönünce Manisa’nın tarihi hakkında küçük bir araştırma yaptım.Bu bilgileri sizlerle paylaşıyorum;
Manisa ile ilgili tarih öncesine kadar giden bir bilgiye rastlanmıyor. Manisa’nın Yunanistan’ın Teselya bölgesinden göç eden Magnetler tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Sonra Hititler boy gösteriyor Manisa bölgesinde. Hititlerden sonra Persler ve Bergama Krallığı bölgeyi ele geçiriyor.
Şehrin tam göbeğinde Tarihi Hatuniye Camii dikkatimizi çekiyor. Tarihi caminin yanına sonradan minare eklenmiş. Ne stili ne de rengi uymuş. Tam üstü kaval altı Şişhane.
1313 yılının Regaip Kandili gecesi Manisa, Alpagı oğlu Saruhan bey tarafından alınıyor ve Saruhanoğulları Beyliği’nin merkezi haline geliyor. Saruhanoğulları uzun süre Manisa çevresinde yaşıyorlar. Eşkıyalarla boğuşuyorlar ama güçleri de bitiyor. Bölgeye bu kez Karaosmanoğulları hakim oluyor ve eşkıyalığa son veriyorlar. Manisa Mondros antlaşması’nın 7.maddesine dayanılarak Yunanlılar tarafından işgal ediliyor. Ne zamana kadar? Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasına kadar.
Manisa caddelerinde yürürken dar bir giriş dikkatimizi çekti. Merak bu ya içeri girdik. İyi ki girmişiz. Karşımıza restore edilmiş bir kervansaray çıktı.( Üstteki ve alttaki fotoğraf)Kervansaray bir çay bahçesine dönüştürülmüş. Hem alt katında hem de üst katında çay, kahve ve nargile servisi yapılıyor. Müşterilerin çoğunun üniversiteli gençler olması dikkat çekiyor.
Yunanlılar girdikleri her bölgede yaptıklarını burada da yapıyor, kenti ateşe veriyorlar. Tarihin Manisa’ya kazandırdığı kültür miraslarını yakıp yıkıyorlar.
1923’de Saruhan adıyla il olan şehrin adı, 1927’de Manisa olarak değiştiriliyor.

10 yorum:

Esra dedi ki...

Akin abi, ne iyi etmissiniz, guzel bir tatil gecirmissiniz.
Her zamanki gibi de bizleri bilgilendirmekten de geri kalmamissiniz. Kendi adima tesekkur ederim.

Punto dedi ki...

Evet Sevgili Esra; özellikle eşim için dinlendirici bir gezi oldu. Ben de bol bol fotoğraf çektim sizlerle paylaşmak için.

Muharrem Kaptan dedi ki...

Akın abi hoş geldiniz.Biz devamlı Manisa dan geçiyoruz ama tarihçesini pekte merak etmiyorduk. Bilgilerini bizle paylaştığın için teşekkürler.

Punto dedi ki...

Sevgili Muharrem; Manisa şehzadeler şehri. Osmanlı şehzadelerinin çoğu burada görev yapmış ama Yunanlılar tüm tarihi eserleri yakmışlar.

Asortik Krep dedi ki...

Sizinle tanışmaktan "bizde" çok mutlu olduk, insanın bazen hayata başka gözle bakabilenlerle görüşmesi bir bakıma terapi gibi oluyor :)

Umarım daha sık güneye inersiniz..

Punto dedi ki...

Sevgili Asortik Krep; fırsat buldukça güneye inip göremediğimiz yerleri görmeyi çok isteriz.

♥ Suzi ♥ dedi ki...

Asortik krep'le ben de tanışmak istiyordum.Çok kıskandım sizi,sadece yazışmak yetmiyor:(

Punto dedi ki...

Sevgili Suzi; Bence de sadece yazışmak yetmiyor. Sevgi dolu dostlarla tanışmak ayrı bir duygu. Sana hak veriyorum.

MANİSALI dedi ki...

Seyyah Kardeşimiz Punto (Akın'ın)Manisa hakkındaki gözlemleri doğru.Yunan ordusu 8.Eylül 1922 den önceki birkaç gün boyunca muzaffer ordumuzun önünden kaçarken önce Manisa'yı sonra İzmir'i yakıp gidiyor.Yıllar önce uçaktan çekilmiş 1938 yılına ait bir Manisa fotoğrafı elime geçti.O fotoğrafta Manisa'da hala yanık evler belli idi.Sultan Camisinden(Mesir saçılan cami)batıya doğru giden kırmızı köprü,Karaköy Semti,Hacı Yahya Camisi ve ve Dış mahalle denilen bölgeden geçen İzmir caddesinin etrafında yanmış kavrulmuş ve olduğu yerde (1938-1922=16 yıl sonra) bile dokunulamamış birçok yanık ev harabeleri görünüyordu.Nasıl bir facia olmuş ki şehir halkı fırsat bulamamış temizlemeye.
Ve ardından 1970 li yıllarda apartman furyası ile müteahhitlerin cazip teklifleriyle var olanları da kaybettik.Ayakta kalan birkısım eseri de büyük blokların arasında kaybettik.Ahmet Turan Alkan, Sivas için yazdığı Altıncı şehir kitabında bahsettiği gibi "bu günlerde ülkenin hangi şehrine gitseniz hepsi bir birinin benzeri köşeli,kübik ruhsuz mimari biçiminin işgali altında,rantçı müteahhitlerin işgali altında.Şehirlerin kendine özgü yapı biçimlerini o şehri diğer şehirlerden ayıran özgünlüklerini kaybettik" diyor.
Uzun oldu. Selamlar.

Punto dedi ki...

Haklısınız Sevgili Manisalı. Her şehrimizde ne yazık ki beton kuşatmaları görmek mümkün.