Bir kabın içinde buluştular. 3 yumurta ve 2 bardak şeker. Yumurta şekere sordu; “Hayrola yolculuk nereden?” Şeker “sorma, kardeş” dedi ve anlattı:
“Ben aslında şeker pancarıyım, yapraklarımı kestiler. Yıkadılar, ince ince kıydılar beni. Sonra acımadan merdaneler arasında ezdiler, üzerime bir de su püskürttüler. Bu su püskürtmesi sonucu çözelti haline gelip ham şeker oldum. Eziyet devam etti, kimyasal maddelerle işlemden geçirdiler beni. filtre edip toz şeker halini getirdiler. Unutmadan ilave edeyim, şeker kamışı kardeşlerim de benim gibi bu yollardan geçip onlar da toz haline gelirler.
“Ne diyorduk, sonra beni ve toz arkadaşlarımı bir paketin içine hapsettiler, bir rafa koydular.İnsanlar baktı, baktı almadı uzun süre bizleri. Sonra kısmet bu hanıma imiş. Raftan çekti aldı bizi evine getirdi ve bu kaba boşalttı. Sonra sen geldin. Peki sen nereden geliyorsun?”
“Ben mi?” diye sordu yumurta. “Ben de karanlık bir yerde doğdum. Uzun süre orada kaldım. Sonra sırtımdaki kabukla ışıklı bir yere düştüm. Biri beni aldı, kardeşlerimin yanına koydu. Ben de raflarda dururken seni alan hanım beni de seçti ve sonunda kabuğumu kırdı, bu kaba süzüldüm ve seninle buluştum”.
Tam o sırada bir tel uzandı, sırtlarına doğru. Ve o tel hızla dönmeğe başlayınca bir girdap oluştu. Yumurta ve şeker bu girdabın içinde sağa sola savruldular. Döndüler. Döndüler. Tutunamadılar bir yerlere. Şekerin başı döndü, erimeğe başladı. Birden üstlerini beyaz bir sıvı kapladı. Bir bardak sütmüş meğer bu gelen. Yanında bir bardak çiçek yağını getirmeği de unutmadı.
O sırada beyaz bir toz bulutu kapladı her tarafı. 3 bardak dolusu un tepelerine iniverdi. Un da yalnız gelmedi kabın içine. Vanilya ve kabartma tozunu da beraberinde getirmeği unutmadı.
TEPELERİNE YAĞAN YAĞANA
Bayağı kalabalık oldular. Kabın içinde tıkış, tıkış birbirlerini iterlerken başka bir fırtınaya tutuldular. Büyük büyük parçalar dövmeğe başladı onları. Yumurta şekere nefes nefese sordu, “bunlar da ne böyle. Tepemize taş mı yağıyor”. Şeker “hayır” dedi. “Bu gelen parçaların beyaz olanlarına elma diyorlar. Sanırım iki elmanın parçaları bunlar. Sarı kırıklar da ceviz taneleri. Onlar da bir bardak dolusuymuş”.
“Ya bu gelenler.” “Onlar mı? Onlar aslında sürpriz sanatçı.Bir adet havucun parçaları. Pek işleri olmaz bu karışımda ama bu evin hanımı bir yerden duymuş olmalı. Onlar da elma parçaları gibi doğranmış halde düşüyorlar yanımıza".
Son olarak havadan süzülen kahverengi tozun ne olduğunu yumurta cevapladı. “Bu da yabancı misafirimiz. Tarçın! Sadece bir tatlı kaşığı tarçın ama senin beyazlığını kahverengiye çevirecek, göreceksin”.
“O” hanım, bu birbirini tanımayan kalabalığı, şekilli başka bir kalıbın içine döktü. Biraz daha rahatlamışlardı. Dilimli bölümlerde başlarına gelecekleri beklemeğe başladılar.
Bir şeye dikkat ettiler. İçine döküldükleri kap yağlıydı. Onun için rahat rahat kaydılar kabın içinde.
O da ne?...Yavaş yavaş bir şey hissetmeğe başladılar. Bir sıcaklık yayılıyordu ve onların sonu olabilirdi. Sıcaklık arttıkça kabın içindekiler şekil değiştirmeğe başladı. Birbirlerine yapıştılar ve hava yutmuş gibi şiştiler. Yumurta son nefesinde “şeker neredesin?” diye bağırdı ama bu onun son çırpınışı oldu.
175 derecede 1 saat geçirmişlerdi kabın içinde ve adı “kek” olan bir pastaya dönüşmüşlerdi.
Sonra ne mi oldu? Önce neşeli konuşmalar duyar gibi oldular, ardından hep beraber karanlıkların içinde kayboldular.
33 yorum:
Ben böyle güzel kek tarifi görmedim.Ellerinize sağlık.Saygı ve sevgilerimle.
Merak eden olur diye malzemeyi liste yaptim.
3 yumurta
2 bardak seker
3 bardak un
1 bardak sut
1 bardak cicek yagi
vanilya, kabartma tozu
2 elma, kup kup dogranmis
1 bardak ceviz
1 havuc (rendelenmis?)
1 tatli kasigi tarcin
175C'de 1 saat pisiriliyor.
Hem kek hem de anlatimi cok guzel olmus. Punto ailesine tesekkurler. :)
Pek neşeli bir kek tarifi olmuş, yapanın eline, anlatanın diline sağlık!
Sevgili Çilek; Teşekkür ederim.Yemek tariflerine ancak böyle katılabilirim diye düşündüm. Keki eşim yaptı, bana da böyle bir tarif düştü.
Sevgili Mine; Teşekkür ederim listeyi verdiğiniz için. Bir düzeltmem var, havuçlar rendelenmiyor, küçük küçük doğranıyor.
Sevgili Dilek;
O hale geldim ki evde ne yapılırsa peşine düşüyorum. Henüz kayınvalideyi ikna edemedim değişik bir şey yapın da tarifini vereyim diye. Bu sanal aleme ön yargılı bakıyor.
Sabah sabah bu tarifi okuyunca, yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Yaptığım keklere artık farklı gözle bakacağım. " Canlarım benim " şeklinde onları çok ama çok seveceğim. Ellerinize sağlık, hem yazanın hem de yapanın. Kayınvalideye hürmetler...
Sevgili Peçete;
Aynı tarz tariflere bir çeşni katmak için yazdım bu hikâyeyi. Gülümsettiyse sizi ne mutlu bana.
Punto Amca
tarifi okurken yüzüme kocaman bir tebessüm yayıldı. En çok da şekerin başı döndü eriyiverdi sözü çok hoşuma gitti, güldürdü beni:)
Bu tarife çok şaşırdım doğrusu. Eee Punto Amca'dan böyle bir tarif beklenirdi. Mine'nin yazdığı malzemeleri sıralayıp bunları çırpın fırına sürün diyemezdi ki. Yazarlık ve gazetecilik böyle birşey işte.
Bu şekilde anlatımın diğer yanı, tarif hikaye içinde olduğu için ben ne malzemeleri ne de yapılışını unutmayacağım:)
En sevdiğim tarif bu oldu benim. İlkokul Türkçe kitabındaki çok sevdiğim hikayelere benziyor. "Pınar ile Yağmur Damlası" en çok sevdiğimdi...
Tarif geçenlerde yaptığım kek tarifine çok benziyor. Eşinizin ellerine sağlık, çok güzel kabarmış. Gerçi şekerin yumurtanın sonu kötü olmuş, karanlıklarda kaybolmuşlar ama olsun napalım. Belki insan hücrelerinde yeniden yaşam bulmuşlar diye bitebilirdi hikaye karanlıklarda kaybolmak yerine:)
sevgiler
Sevgili Pınar; Haklısın. Karanlıktan sonra ne olacaklarını hiç düşünmedim. Dediğin gibi insan hücrelerinde yeniden yaşama dönebilirler.
Bu bana semiz otunu hatırlattı. Yazlıkta koyun gübresi attığım yerlerden bir süre sonra bir çok ot belirdi. Süratle büyüdüler, nedir bunlar diye sorunca yabani semiz otları dediler. Bir güzel salatası, yemeği yapıldı. Koyunlar yedi semiz otlarını, tohumlar gübre ile yeniden bizim minik bahçede hayat buldu. Hiç bir şey yok olmuyor tabiatta.
Ben nedense okuyunca hüzünlendim:) Yumurtanın son nefeste şekeer diye bağırması acıklı geldi bana. Artık kek yiyemeyeceğim:(
Çok değişik bir anlatım olmuş. Ne kadar yaratıcısınız. Yeni tarifleri bekliyoruz ama noolur bu kadar acıklı olmasın:)
Sevgili Enne;Tamam, söz acıklı tarif yok ama acılı tarif olabilir.
Ben şimdiye kadar tarif okurken bir sonraki satır için hiç bu kadar heyecanlanmamıştım. Film gibi...
Eşine sevgiler gönderiyorum Punto amca, ellerine sağlık.
Sevgili Tulosh; Teşekkür ederim. Aslında yaptığım, yemek tarifleri daha okunur hale nasıl gelir? sorusuna karşı bir denemeydi. Belki de çok güzel yemek tarifleri okuruz bundan sonra ne dersiniz?
Kesinlikle tulosha katılıyorum, kek yapmam ben genelde ama bu tarifi yapanlara vermek istiyorum izninizle. Sevgiyle yapıldı derler ya bazıları, bu da öyle bir kek olmuş.
Eşinize de selamlarımızı iletin lütfen, ellerine sağlık..
Aciktim... : )
Sevgili Sanem; Anlatım denemeydi ama kek güzel olmuş. Yiyenler öyle dedi. ben pek tatlı yemiyorum.
Sevgili B5; Ne denir ki acıkanlara?.
Yazınızı okurken Shrek II'deki (zencefilli) Kurabiye Adam'ın düşmanlara karşı verdiği kahramanca mücadele gözümün önüne geldi.
Bence siz bu anlatımınızla (tabii kahramanlarının karanlıkta kaybolmadığı hikayeler ile) yemek yemekten hoşlanmayan çocuklara sağlıklı yemekler yedirmeye başlarsınız. Bir düşünün derim.
Sevgiler
Sevgili Sndrfnella;
Fena fikir değil.O zaman ilk uygulamağa torundan başlamalıyım.
Cok romantik olmus bu tarif, kitaptan ote sinemaya uyarlanabilir, kisa metrajda aglatabilir:)Zaten bence yemek kitaplari yalnizca malzeme listesi ve ekledim-karistirdim-pisirdim anlatiminda olmamali, sizin anlattiginiz gibi bir hikayesi olmali ki akilda kalsin:)afiyet olsun...
Sevgili Morkoyun; Yemek tarifleriyle günlüklerde tanıştım. Meslek hayatımda hep bir şeyler okudum. Önceleri ciddi ciddi okumağa çalıştım yemek tariflerini.Hepsinin aynı tarz yazıldığını gördüm. Yemekle ilgilenenler demek ki şöyle bir bakıyor, yapacaksa okuyor. Ben de böyle bir örnekle yemek tariflerine renk katmak istedim.
Klavyenize sağlık:) Eşinizin de ellerine. Çok değişik bir kek oldu bu. Ceviz, elma ve en önemlisi havuç. En kısa sürede denene:)
Sevgili Cenebaz; Bir deneyin bakalım, güzel olacak mı?
Bir şekerin bir yumurtanın dilinden insanoğlu anlayabilir mi Punto Abi gibi ince ruhluysa evet..Bana da acıklı geldi şekerin son bağırışı...ruhunuza sağlık...
Seker beyle, yumurta hanimin flörtün
den.Nur topu gibi kek adli cocuklari olmus.
Dünyamiza hos geldin pardon soframiza.
Saygilarla.
Sevgili Suzan; Bir dostun dediği gibi yemek yemeyen çocuklar için acıklı olmayan hikâyeler yazmaya başlasak iyi olacak. Ne dersin? Var mısın?
Sevgili Erdil; Haklısınız. birbiriyle ilgisi olmayan bir çok şeyin karışımından farklı bir şey çıkabiliyor. Bu da zenginliğimiz olsa gerek.
Evet ben de bu tarifi okurken aslinda sonunu bildigim ama gene de heyecanla devam ettigim bir roman tadini yakaladim. Ama uzuldum de sekerle yumurtanin bilmezlikler icerisinde yokolup gitmelerine. Ama en azindan birilerini koku ve tatlariyla mutlu ettiler ya teselli buluyorum gene de. Sanirim bundan sonra her kek cirpisimda kulak kabartacagim yumurta ile sekerin bulusmasina. Ellerinize, kaleminize saglik. Sevgilerimle, baska bir Yengec Nukhet
Sevgili Nüket; Yorum bıraktığınız için teşekkür ederim.
Sevgili Pınar'a (Pınar'ın Klübesi) bir teklifim var; yemek etkinliğinden birinin hikâyelerle yemek tariflerine ayrılması konusunda. Belki kabul eder, böylece çok güzel hikâyeler okuruz.
Çok güzel bir anlatım elinize sağlık..Şeker ve yumurtanın sonu hüzün dolu olmuş..
Kekiniz çok güzel kabarmış ayrıca, afiyetler olsun..Eşinizin ellerine sağlık diyorum.
Güzel bir hafta sonu diliyorum.
Gül
Sevgili Gül; Yorum bıraktığınız için teşekkür ederim.
Yemek tarifi yapan dostlara diyorum ki artık tariflerinizi bu şekilde anlatın.
bogazima birseyler dugumlendi.:( kucukken evdeki her esyanin bir cani oldugunu dusunur, onlarla sohbetlere girerdim. yeni bir sey alindiginda eskisini teselli ederdim. yeniye evi ve evin ahalisini tanitidim. bir arkadasim demis ya, ilkokul kitabindaki siirli masallarin, ogretici hikayelerin etkisi bunlar herhalde. benim de hatirimdan hic cikmayan 'Oya Oya, ben senin kaleminim, beni kirip attin..' tarzindaki siir. :) cok hos bir tarif olmus, tesekkurler.
Sevgili Klimeero; Benim tarifim bir denemeydi. Belki yemek tarifi yapan dostlara bir yenilik olabilir diye düşünmüştüm.
Yorum Gönder