2 Nisan 2007

Dabülü nedir? Bilen var mı?

Biliyorsunuz "Doğru yazalım, Doğru okuyalım, Dili koruyalım" etkinliğimizin üçüncü yazısını Sevgili Şefika yazdı. Konunun başlığı Türkçe’nin yaraları. Akşam e-postalarıma bakarken bir posta dikkatimi çekti. Sanki bizim etkinliğimize örnek olarak hazırlanmıştı. İşte o e-posta:

“Dabülü” nedir?
Aslında “Dabülü”, tüm özelliklerini kaybetmekte olan bir ulusun, çağdaşlaşmak adına her şeyini (namusunu, malını, ülkesini) yitirme yolunda, “The Marmara” ile başladığı yolda, basın ve yayın yardımıyla ulaştığı önemli bir basamağın simgesidir.Komik değil, ağlanması gereken bir olaydır...
Olay aslında basit bir adres kodlamadan kaynaklanır..
Gönderici telefonla adres sorar. Santraldaki görevli "Hürriyet Medya Towers" şeklinde yanıtlar. Gönderici Towers'i anlayamaz, santral görevlisi anlaması için kodlar ve mektup zarfının üzerine adres fotoğraftaki gibi yazılıdır.

Şimdi ben de soruyorum: Kime gülmemiz gerekiyor?
Ağlanacak halimize mi?
Hürriyet’e mi?
Zarfı gönderene mi?

16 yorum:

YOK Kİ dedi ki...

Üzülüp zarfı gönderene hak vermekten başka bir şey yapamıyorum ben.
Belki de "tower" ve "dabülü"nün nasıl yazıldığını bilen bizler de yeri geldiğinde bu şekilde yazmalıyız bu kelimeleri. Belki o zaman birileri burada bir sorun olduğunu fark eder.

Punto dedi ki...

Haklısınız sevgili Yok ki.
Şöyle bir şey yapılsa. Yapılmaz ya. Diyelim yapılsa. Hürriyet mesaj yağmuruna tutulsa. "Türkçeye saygılı olun" diye. "Değiştirin o yabancı kelimeyi" diye. Milyonlarca mesaj. Bir günlük Hürriyet'i almama gibi.
Ne olur hiç düşündünüz mü?
Böyle bir şey olabilse o zaman halkın gücü ortaya çıkar. Hemen atarlar o kelimeyi hemen.

Sanem dedi ki...

Postayı gönderene gülmeye ne gerek! Bir gün yeter mi ki almayıp ikna etmeye? Cidden yapan olur mu ki? Ben eskiden sadece karamsardım şimdi çok sinirliyim. Gerçekten yazana da yazdırana da üzüldüm..

Punto dedi ki...

Sevgili Sanem; bu ülkede böyle bir eylem olmaz ama olursa hemen etkisini gösterir. Yöneticilerin patrondan ve patroniçelerden çok korktuklarını adım gibi biliyorum.

Unknown dedi ki...

Sevgili Punto Amcam;

Bence oturup hepsine birden gülelim. Hem de katıla katıla. Taa ki gözlerimizden yaş gelene kadar. Böylelikle aslında bu duruma gülmek yerine ağlamak yaraştığını idrak edebiliriz. Zarfı gönderen - ki söz meclisden dışarı- "posta kot" olarak ifade etmiş o malum tamlamayı...

Sevgiler

Punto dedi ki...

Haklısın Mahzun Prenses. Üzüldüğüm şu. Bu zarf Hürriyet'e gitmiş. Onlar da mal bulmuş gibi dalga geçmek için hemen maillere aktarmışlar. Yazık. Çok yazık.

Bocuruk dedi ki...

Sevgili Punto Amca,
Bu mail bana da gelmişti. Dediğiniz gibi bu tür şeylerin önüne geçebilmek için toplu bir hareket yapılmalı. Ama çoğumuzun umurunda bile değil. Yani toplumu oluşturmak kolay değil:(

Punto dedi ki...

Evet Sevgili Bocuruk. Çoğumuzun umurunda değil. Siyasi sorunlarda da öyle değil mi? Her siyasi bunalımda, hemen gözler Silahlı Kuvvetler'e çevriliyor.

Mine dedi ki...

Punto Ağabey,

Maalesef, Maslak oldu Mashattan, Akköprü Migros oldu Ankamall... örnekler çoğaltılabilir. Resmen Türkçemiz işgal ediliyor.
Bizlerde de hata var tabi ki. Kullandığımız sözcüklere dikkat etmiyoruz, kolayına kaçıyoruz birazda. Kendimden bir örnek vereyim. Eskiden günlüğüme 'Blog' derken, sizi takip etmeye başladıktan sonra 'Günlük' demeye başladım. Size çok teşekkür ederim.
Saygılar

Berceste dedi ki...

Bence kesinlikle boykot yapılmalı. Bu ülkede(İngiltere) birisi hatalı ürün sattığı için bile bir marka alehine kolayca dava açıp kazanabiliyorsa, mağazanın önünde pankart açıp içeriye girenlere engel olabiliyorsa, Amerikan özentisi kelimeleri dilimizden çıkartabilmek için mutlaka böyle bir eylem yapılmalı! En ses getirecek yerden başlanmalı ki örnek olsun!

Punto dedi ki...

Sevgili Mine; Türkçe konusunda duyarlı davrandığın için teşekkür ederim. Aslında tüm günlük yazan dostlar da duyarlı insanlar. Önemli olan bunu harekete geçirebilmekti. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz.
Şu bir gerçek. Toplumumuzda bir Batı hayranlığı var. Ben de diyorum ki Batının bilgisine, sattığı ürünlerdeki dürüstlüğüne, bilimine, hukukuna özenelim ama kelimelerine neden özeniyoruz onu anlamıyorum. Towers nereden çıktı? Neden cahilliğimizle alay ediyoruz? Üstelik kültür seviyemizi yükseltecek medyadan bu alaylı e-postanın yayılmasını içime sindiremiyorum.

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek; Bizde Batıdaki gibi sivil toplum örgütleri güçlü değil. Çok fazla bölünmüşlük var. Sevgili Mine’ye yazdığım yorumda dediğim gibi özeneceksek Batıdaki sivil toplum örgütlerinin gücüne özenelim. Bu konuda en önemli gösterge ülke yararı olmalı.

Adsız dedi ki...

Bugünkü haberlerde Sn. Kültür Bakanı'nın alfabemize üç harf daha eklemek istediğini okudum. İsabet buyurmuşlar :) Dabülü de gerekiyor. Yoksa dilimizin yarısın işgal eden İngilizce kelimeleri nasıl yazarız?

Punto dedi ki...

Sevgili Şefika; Bakanımız uyumadığı zamanlarda lütfediyor inciler saçıyor. Bu gidişle 3 değil 5 harf bile yetmeyecek dilimize.

Esra dedi ki...

benim merak ettigim, o mektup adrese nasil ulasmis... Trabzon'dan baslayip tum Turkiye'yi dolasmis anlasilan.

Ne denebilir ki... bu gibi ornekler, gunluk hayatimizda ne yazik ki o kadar cok ki...

Uzulmekten baska sey gelmiyor elimizden. Keske gelseydi.

Esra

Punto dedi ki...

Sevgili Esra; eğitim düzeyini yükseltemediğimiz sürece bu tip olaylarla çok karşılacağız. Son seçimlerdeki sonuçlarda cahillik oranının ne kadar çok olduğunu göstergesi diye düşünüyorum.