Hürriyet İnternet sayfasındaki bir haberin başlığı şöyle: “Yakıştı mı İstanbul'a bu lâleler Başkan?... Ve haber devam ediyor: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2005’te İstanbul’a 600 bin lâle dikti... 2006'da bu sayı 3.5 milyona çıkarıldı... Bu yıl ise kentin özellikle merkezi yerlerine tam 82 türde 8 milyon 296 bin lâle dikildi... Bu lâlelerin 1.2 milyonu erken açtı!.. Açacak daha 7 milyon lâle var... Bu lâlelerin alımı ve dikimi için harcanan para ise 2 milyon 136 bin 144 YTL olarak açıklandı... Sadece lâle değil, 2.7 milyon sümbül, nergis ve muskari de kentin değişik bölgelerine dikildi. Bu da toplam 11 milyon soğanlı bitki anlamına geliyor... Şimdi İstanbul'da herkes bu lâleleri konuşuyor... En çok sorulan soru ise şu: "İstanbul'da rögar kapağı olmadığı için kanalizasyonda çocuklar ölüyor. Bunca sorun varken belediye trilyonlarca lira harcayıp lâle dikiyor. Belediye Meclisi'nden bu kararlar nasıl geçiyor?"
Evet. Buna benzer bir soruyu da Sevgili Enne sormuştu. Bunca sorun varken lâlelere harcanan para doğru mu? diye. Merak ettim bu lâle sevgisi nereden geliyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetenlerde?
İşte bazı bilgiler:
Ana vatanı Orta Asya. Böyle sanılıyor. Anadolu'da lâle ile ilgili ilk bilgiler Türkler ile başlamış. Lâle çiçeği on ikinci yüzyıldan itibaren Anadolu'da süsleme motifi olarak kullanılmış. Anadolu'da lâleyi şiirlerinde kullanan ilk düşünür ise Mevlana Celaleddin Rumi. Lâlenin Türkiye'den Avrupa'ya ne zaman götürüldüğü kesin olarak bilinmiyor. Lâle, Osmanlı imparatorluğu döneminde bilhassa on altıncı ve on sekizinci yüzyıllarda büyük önem kazanmış. Lale Kefe'den (Kırım'ın güneyinde bir bölge), sümbül ise Maraş ve Halep civarından İstanbul'daki saraylara getirtiliyor.
ATALARI ORTA ASYA'DA: Lâlenin anavatanın Orta Asya olduğu yaygın bir görüş. Beşir Ayvazoğlu, lâlenin Türkistan’ın bozkırlarında yabani bir çiçek olarak uç verip, Bulgar Türkleriyle İdil boyuna, Timuroğulları ile Hint’e, Selçuklularla İran’a ve Anadolu’ya geldiğini savunuyor. Lâleye yabani olarak Akdeniz’in kuzey kıyıları ve Japonya’da da rastlanıyor.İstanbul lalesi çeşitlerinin biçimleri, bugün Avrupa lalesi olarak bilinen lale çeşitlerinden çok farklı. İstanbul lalesinin çiçeği badem şeklinde, periant parçaları (berkleri) ise hançer şeklinde ve uçları tığ gibi ince ve sivri. On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda elde edilen lale çeşitlerinin isimleri, özellikleri ve yetiştiricileri hakkında bilgi veren elyazması risalelere göre, İstanbul'da elde edilen lale çeşitlerinin miktarı toplam olarak 2000 civarında.
ÇÖKÜŞ DÖNEMİNDE YAYILIYOR: Lâle motifi, tarihi kaynaklardaki örneklerden de anlaşılacağı üzere ilk olarak Orta Asya’da ortaya çıkmış. Sanat tarihçilerinin büyük bir kısmı Orta Asya sanatında veya 16. yüzyıla gelinceye kadar Türk sanatı süslemelerinde lâleden bahsetmezler.
Osmanlılarda lale sevgisinin devletin çöküş döneminde ortaya çıkması ilginçtir. Avrupa’daki topraklarını kaybetmeye başlayan Osmanlı Devleti Pasarofça anlaşmasıyla girdiği barış dönemini, Lâle Devri adıyla yaşamış. Bu dönemde yeni yapılan bahçelerin, saraylarin, kasırların lâlelerle donatılması, halkı bunaldıkları savaş ortamından uzaklaştırmak için yapılmış olabilir mi?
LÂLE MOTİFLERİ HER YERDE:İran Selçuklularının ve Büyük Selçukluların sanat eserlerinde, 12. Yüzyıldan itibaren, lâle motiflerine rastlanıyor.Anadolu Selçuklu devletinin başkenti Konya’daki eserlerde de lâle motiflerine rastlanır. Lâle ve lâle kültürünün Anadolu’ya Türklerle birlikte geldiği kesindir.
Osmanlı’daki lâle sevgisinin altında çiçek sevgisinden çok göz boyama mı yatıyordu? Bugün gördüğümüz lâle bolluğu bu düşüncenin devamı mı? Bilemiyorum. Yorumu size bırakıyorum. Emirgan korusu’ndaki lâlelerden bazılarının isimleri ise şöyle:
Devşirme, Cennet çocukları, Saltanat Kılıcı, Vezir Işığı, Mercan Duası, Allı yemeni, Cem’in tılsımlı kadehi, Gece Çırası, Gelin, Bedehşan Yakutu, Ayrılık Güzeli, Mecnun, Melek Yüzlü, Çığ Damlası, Cennet Işığı, Hokka, Mahşer Güneşi, Kanarya Sükütü ve Kirpik Oku.
ALLAH KELİMESİ İLE BENZERLİK: Lâlenin Osmanlılar tarafından bu kadar kabul görmesinin sebeplerinden biri de Arap harfleri ile lale yazıldığında, Allah kelimesindeki bütün harfleri kapsaması olduğu söyleniyor. Harflerin karşılığı sayılar hesabına dayanan “ebced” usulüne göre de “Allah” kelimesi ile “ lâle” kelimesinin aynı rakamı karşılaması ilginçtir.
14. yüzyılın ortalarında Avrupa’ya giden lâle, özellikle Hollanda ve Almanya’da aranan bir çicek haline gelmişti. Lâle merakı bir ara kelimenin tam manasıyla çılgınlıktı.Charles Mackay’ın “Tuliptomania” adındaki makalesi bu konu hakkında çarpıcı bilgiler sunuyor.
Bu dönemde bir lale soğanına bütün servetini yatıranlar var. Avrupa’ya özellikle de Hollanda’ya giden lâle soğanları melezleme yoluyla, yeni türler elde edilerek Osmanlı İmparatorluğu'na rakip bir duruma gelmiş, hatta Osmanlı İmparatorluğundaki lâleciliği geçmiş. Artık lâle Osmanlı Devletine Hollanda’dan getirilmeye başlanmış.
FERMANLA ISMARLANMIŞ: 2. Selim Devrinden itibaren imparatorluğun çeşitli bölgelerinden lâle ve sümbül soğanları ısmarlandığına dair fermanlar bulunuyor. 2. Selim'in, Kırım’ın güneyindeki Kefe’den 300.000 adet lâle soğanı ısmarladığı biliniyor.
TULİPAN İSMİ VERİLMİŞ:Bugün Avrupa ülkelerinde lâle için kullanılan Tulip veya Tulipe kelimesinin aslı O. G. Busbecq hatıratında Türklerin bu bitkiye “Tulipan” ismini verdiklerini yazmış.S. W. Murray bu ismin Türklerin başlarına sardıkları “tülbent”ile ilgili olduğunu, O. G. Busbecq ile tercümanı arasında meydana gelen bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını kaydediyor.
Kaynak: Rumeysa Karakaş / Hacettepe Üniversitesi
22 yorum:
Sabırsızlıkla bekliyordum bu yazınızı ve laleleri... Uzun süredir İstanbul lalesini merak ediyorum ben de. Üniversite'nin botanik bahçesinde olduğu söyleniyor. Yolunuz oralara düşer mi hiç? Tam mevsimi hem bu aralar :)
Thank you very much for your comment. Unfortunately I am not good at in English that one of my friend helped me to write this message. Your blog is well too. I visited, but could not write a comment because of the English problem. Probably in the future one of my friend going to write a message instead of me.
Sevgili Dilek; Yolum düşürse gitmek isterim botanik bahçesine. Önümüzdeki haftanın programına aldım. Yeter ki hava güneşli olsun. Bu aralar kötü gidiyor da.
Hem rogar kapagi koymak, hem lale dikmek mumkun degil mi acaba? Biri digerini engelliyor mu? Ya da Istanbul'lu lalelere bakip ne guzel diyecek, ah Osmanli'nin tatli gunleri, neredesiniz diye hayiflanacak, cukura dusunce de cani bu dusunceler icinde oldugundan cok acimayacak mi diye dusunuyorlar?
www.elifsavas.com/blog
Sevgili Elif; Haberin mantığı yanlış. Rögar kapağının olmaması ile lâlelerin ilgisi yok. Önemli olan her alanda hizmet verebilmek. Size katılıyorum, hem lâleler olmalı, hem de rögar kapakları. Biz vur deyince öldürüyoruz. Söyler misiniz araçların vızır vızır işlediği maslak yolunun orta bölümünde lalelerin ne işi var? İsraf değil mi bu?
Hayir, degil! Laleler gozumuzu alacak, etraftaki beton cirkin yapilasmayi gormeyecegiz, sonra oradan laleli hayallerimizle gazete binalarimiza varacagiz. Sonra hukumet hakkinda guzel seyler yazacagiz.
Siz de hic anlamiyorsunuz canim! :o)
www.elifsavas.com/blog
Ellerinize sağlık ne adar güzel bir yazı okudum..Her zaman ki gibi.
Laleyle İstanbul 'u çok özdeştiririm
Sizlere güzel seyirler ,bizler için de seyredin..
Evet Sevgili Elif; Haklısınız. Biz eski gazeteciler, yeni nesli pek anlayamıyoruz.
Sevgili Ferhanca; Teşekkür ederim. Fotoraflar hemen hemen tüm lâleleri gösteriyor.
Yaziniz cok güzel. Ellerinize saglik.
Elif´in dedigini ise bu en son ziyarette yasadik. Öyle stratejik yerlere ekmisler ki laleleri, havaalanindan basliyor yol boyunca devam ediyor. Ilk izlenim güzel olsun gibi. Gözlerinizi baska yere kaydirmayin! Sadece bir sokak asagisinda cop yiginlari, molozlar, carpik binalar size siritiyor. Ve bu sehir icinde de devam ediyor vs..
.............
Lale´nin hikayesi ise elbette ayri bir güzellik.
Lale ile benim kitapligimda da tavsiye edebilecegim bir kaynak:
Mike Dash- Tulipomania
Phoenix yayinlari, 1999, Londra
Osmanli´nin üc önemli ciceginden biri olan lale ile ilgilenenlere,
Sevgilerimle,
Sevgili B5; Önce teşekkür ederim yazıyı beğendiğiniz için Haklısınız. Sanırım büyük çoğunluğumuzun genlerinde var görüntü çirkinliği yaratmak. Karşımızda bir bina var. Altında da bir market. Sandıklar, paspaslar, kutular,çöpler vs. Bir çok kere ikaz ettik, burası bir site. Görüntü ve ses kirliliğine dikkat edin diye. Ne yapılabilir vatandaş olarak. Alış veriş yapmazsın olur biter. Kimse farkında değil ki görüntü çirkinliğinin. Neden. O kadar çok çirkinlik var ki. Alışmış insanlar. Benim gibilere de takıntılı ihtiyar gözü ile bakıyorlar.
Akın amca Elif'in sözü eski gazetecilere değil, yeni koltuk düşkünlerine... Size de takılmış, teşbih yapmış!
Geçen yıl televizyonda 750.000 YTL laleler için harcandığını duyunca o rakam bile bana çok gelmişti. Çok doğru söylenmiş bencede rögar kapağı olmayan yolların kenarları ortaları lalelerle dolu.
Sahil kısımlarına, cami bahçelerine ve büyük meydanlara biraz dikilse yeter bence de fazla abarttılar.
Bence de Sevgili Tulosh; Lâlelerin yeri Emirgan Korusu.Okullar gezi düzenliyorlar koruya.Hem geziyorlar hem de eğleniyorlar. Cami avlularının lâle ile ne ilgisi var?
Insan Istanbul'da olmak istiyor bu guzel haberi okuyunca. Maliyetini ben mi yanlis ceviriyorum acaba, laleler icin 1 milyon dolarin uzerinde para mi harcadilar?
Evet rakamlar doğru Sevgili Mine; Üst geçitlere yazmışlar 8 milyon lâle diktik diye. Bana göre Emirgan Korusu’ndaki lâleler yerini bulmuş. Yeşilliklerin içinde, doğada çok güzel duruyorlar. Ayrıca güzel yerleştirilmişler. Bunun dışında caddelerin ortaları, bazı meydanlarda hoş durmuyor. Sanki belediyeler birbirleriyle yarışmış. Bugün gördüm, Emirgan Camisi’nin avlusunda yol kenarına üç tane lale dikmişler. Gerçekten komik duruyordu.
Yazmadan durmayacağım ben gene :) O üç laleyi de kesin bedava dağıtılan lalerden alan bir vatandaş dikmiştir!
Sevgili Punto Amca;
Diyordum ki geçenlerde; "Acaba ne zaman Punto amcam yazacak şu laleleri de ben de aklımdan geçenleri içimde kalmadan yazabileceğim" diye...
Evet laleler çok hoş gerçekten tamam. -Hele benim gibi bir botanikçiyseniz bayılırsınız nebatın güzelliğine.- Nedendir bilmiyorum ama ben bu lalelerin bütün İstanbul'u istila etmiş olmasından rahatsız oluyorum. Durakların yanında, orta göbeklerde, yol kıyılarında... Kocaman kocaman açmış laleler var. Bana o kadar yapay geliyor ki bunlar. Beni doğa düşmanı sanacak yorumumu okuyanlar ;ama bilakis doğaya olan düşkünlüğüm dillere destandır.
Siz hiç baharda nazlı nazlı açan bir dağ lalesinin buruşmuş yapraklarından uyanmasını izlediniz mi gün gün. Ya da arap sümbülü (muscarin) tarlasında kendinizi kaybetmişçesine koşturdunuz mu bir bahar sabahı...Aman Allah'ım ne kadar doyulmaz ve ne kadar bizim gibiler onlar; ama bu laleler aynı hormonlu biberler, domatesler gibi. Evet göz zevkinizi okşuyor tamam ama bir lezzetsizlik var. Hem korkuyorum ben yeni bir lale devri ve sonrası olacak diye...
Yerden göğe kadar katılıyorum sana Sevgili Mahzun Prenses. Ben de lâleleri gördükçe bir terslik var ama ne diyordum. Cevabını sen yazdın. Tabii değiller. Evet çok doğru. Bir yapaylık var. Hormonlu gibi. Hepsi aynı büyüklükte ve sanki dargınlar gibi.
Ben genellikle ama blogları sonrası yok blogunuza, şaşırtıcı çalışmak beni zorladı .. güzel ...
Buraya ilk defa i ziyaret. Ben blogunuza özellikle tartışma pek çok ilginç şeyler bulduk. sizin makaleler yorum ton, ben burada bütün zevki olan sadece ben değilim herhalde! iyi iş.
Ziyaretiniz için teşekkür ederim Sevgili Adsız.
Yorum Gönder