24 Nisan 2007

Soyluların ağacı: Erguvanlar

Başladı uçsuz bucaksız bir yolculuk:
Her erguvana seni fısıldıyorum
Gelip geçmişsin ama gözlerin kalmış
Onlar da bunu fısıldıyor ilk...
Adil İzci'nin Erguvan şiirinden bir dörtlük
Bahar geldiğinde Boğaz yolundan geçerken pembeler içinde bir ağaç kümesi karşılar sizi. Yaprakları yoktur, ağaç gövdesinden, dallardan çiçekler fışkırmıştır. Yıllarca iş güç derken baktık geçtik görmedik bu güzellikleri. Pek ilgilenmedik nedir bunlar diye.
Emekli olunca çevremdeki bitkilere, ağaçlara dikkat etmeğe başladım. Gördüm ki meğer bizim sitede de bol miktarda varmış. Ben de oturduğum binanın iki yanına birer tane diktim bu ağaçlardan.
Bu yıl ikisi de çiçek açtı. Cıvıl cıvıllar. Anladınız hangi ağaçtan bahsettiğimi. Erguvanlardan. Bu yıl biraz lalelerin gölgesinde kaldılar; ama olsun yine de çok güzeller.
Erguvanlar aslında Akdeniz kökenli bir ağaç türü. Çok sert olduğu için mobilyacılıkta tercih edilen bir ağaç. Akdeniz kökenli ama İstanbul’la anılıyor. Bunun da nedeni Bizans İmparatorluğu'nda erguvan renginin, Bizans İmparatorlarının simgesi sayılması. Bizans'ta imparator ve soylular kendilerini "Erguvan kanlı" olarak kabul ediyorlardı.

Halkın bu rengi kullanması yasaktı. İmparatorların erkek çocukları doğduklarında saraylardaki erguvan renkli odalara alınıyorlardı. Önemli günlerde erguvan renkli özel tören kıyafetleri giyiliyordu. Mitoloji konulu bütün kitaplar da erguvandan bahsediyor.
Bir inanışa göre İsa'nın havarilerinden Yahuda, İsa'yı ele vererek ölümüne sebep olduktan sonra duyduğu pişmanlık sebebiyle kendisini bu ağaca asar. Beyaz çiçek açan erguvan ağacı da duyduğu utançtan kızararak bu rengi alır.
Erguvan, yüzyıllar boyu Bursa şehrinin de simgesi olmuş. Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt'ın damadı Anadolu erenlerinden Emir Sultan, her yıl erguvanların açma mevsiminde Bursa'da müritleriyle buluşurmuş. Bu buluşma nedeniyle 14. yüzyıldan itibaren erguvan şenlikleri düzenlenmiş. Şenliklerin şehrin ekonomisine olumlu etkileri görülünce 19. yüzyıla kadar gelenek olarak sürdürülmüş. Erguvan , baklagiller familyasından 10 m'ye kadar boylanabilen, tek gövdeli yaprak döken çalı görünümünde bir ağaç. Yapraklar karşılıklı, basit, dairemsi 7-12 cm kadar. Dip kısmı kalp şeklinde, ucu yuvarlak, kenarlar tam. Gençken kırmızımsı-mor daha sonra mavi-yeşile dönüyor. Yüzeyi dalgalı düşmeden önce sarı. Çiçekler 1,5-2 cm uzunluğunda kırmızı-mor 3-6 tanesi bir arada bulunuyor. Meyvesi fasulye biçiminde 7-10 cm uzunluğunda.
Anavatanı güney Avrupa ve Batı Asya. Türkiye'de Ege ve Marmara bölgesinde yaygın. Tohum ve çelikle üretiliyor. Tohumlar 2-3 dakika sıcak su ve 24 saat ılık suda bırakıldıktan sonra ilkbaharda ekiliyor. Çelikle üretim temmuz-ağustos aylarında alınan yarı odunsu çeliklerle yapılıyor.
Yazın sap kısmından girintili yuvarlak yaprakları olur. Sonbaharda ise fasulye benzeri tohumlar bırakır. Erguvan çiçeği havaların güzel gitmesi durumunda bazı sonbaharlarda da açar.
Kaynak: wikipedia sitesi, Milta Com

18 yorum:

Berceste dedi ki...

Offf Akın amca, şimdi orada olmak vardı! Ne iyi etmişsiniz, Mete yazın o ağacın gölgesinde oynayacak desenize...

Punto dedi ki...

Sevgili Dilek; Ben de uzakta olanlara fotoğrafları sunuyorum işte.
İki erguvanı oturduğumuz binanın iki yanına diktim. Yazlıkta değiller. Yazlıklarda şöyle bir yanlışlık yapılıyor. Erguvan bu mevsimde açıyor. Yazlığa gittiğinizde bir şey göremiyorsunuz. Çiçekler kapanmış oluyor. Yazlıkta örneğin bir beyaz leylak var.Mayısta açacak. Yazın gittiğimizde sadece yeşil yaprağı bize kalıyor. Yazlık için en iyi ağaç oya ağaçları.

pecete dedi ki...

Anne tarafımız, Yugoslavya'dan İstanbul'a göç etmiş. İstanbul'da Rumeli Hisar'dan bir taş konak alıp yerleşmişler. Annem çok küçükken, baharın ne zaman geleceğini sorup dururmuş etrafına. Anneannem, bahçedeki ağaçları gösterip "Erguvanlar çiçek açınca" dermiş her seferinde. Şimdi annem bize soruyor; "İstanbul'a bahar geldi mi? Erguvanlar açtı mı?" . Açtı anneciğim açtı... Hatta Punto Dede yazısını bile yazdı...

Punto dedi ki...

Sevgili Peçete; İstanbul erguvanlarını belediyenin lale sevdası gölgeledi. Medya zaten bu işlerle meşgul değil. Kala kala bana kaldı bu iş. Evet. Erguvanları atmaca gibi izliyordum zira diktiğim erguvanlar ancak bu yıl açtılar.

pecete dedi ki...

Aman nazar değmesin! Bu arada erguvanları sizde okumaktan ben pek memnunum...

Punto dedi ki...

Teşekkür ederim Sevgili Peçete. Ben de çok seviyorum erguvanları. Yapraklanmadan önce çiçek açan kaç ağaç var ki.

YesilErik dedi ki...

Punto Amca, yayinlamissiniz sonunda erguvanlari :) Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Bazi agaclarin neden once yapraklanip sonra cocek actigi, bazilarinin once cicek acip, sonra yapraklandiginin evrimlesmeye dayali dair cok enteresan aciklamasini okumustum. Yaziniz bana onu hatirlatti ama detaylari tamamen unutmusum! Suyu kullanma, meyve verme ve enerji ile ilgiliydi. Internette de bulamadim :o( Demek cok iyi dikkat edip ogrenememisim. Cok uzuldum.

Icim acildi, tesekkurler.

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Sevgili Yeşil Erik; İki şeyi dikkatle izliyorum, Biri Mete’nin gelişmesini, diğeri de tabiattaki gelişmeleri. Mete yanımızda olduğu için ( aynı binada iki kat aşağıda) o kolay. Tabiattaki gelişmeleri çevreden ne görürsem o şekilde izlemeye çalışıyorum.

Punto dedi ki...

Sevgili Elif; Gerçekten merak edilecek bir konu. Bu konuda çok soru var? Belki bir yazı konusu bile olabilir. Neden bazı ağaçlar yapraklarını döküyor, bazıları dökmüyor? Neden çiçek açış zamanları, yapraklanma zamanları farklı farklı gibi.

B5 dedi ki...

Ne güzel bahar yazisi! Bahcemiz olursa ekileceklere biri daha eklendi.

Bulundugum yerde haliyle erguvan yok. (Bu arada bizim alt caddemizde acan leylaklar tüm sokagi kokutmus durumda ve alt dallarda da tek cicek kalmamis)

Erguvanin rengi ile ilgili anlattiginiz bana Osmanli Hanedaninin rengi MOR´u hatirlatti. Bunun hikayesini de biliyor musunuz acaba? Ya da yine Akdeniz kökenli bir kaynaktan mi geliyor, erguvanlar gibi?

Ben sizinle karsilikli sohbet etsem soru sormadan duramazdim herhalde. Kusuruma bakmayin :)

Sevgilerimle,

Punto dedi ki...

Sevgili B5; çok fazla tarihi bilgim yok ama okuduklarımdan çıkardığım sonuç şu. Erguvan Bizans İmparatorluğu’nun simgesi bir ağaç. Zira Bizans İmparatorluğu erguvanların çiçek açtığı 11 Mayıs’ta kurulmuş. Erguvan bu nedenle imparatorluğun resmi rengi olmuş. Osmanlılarda da özellikle sarayda bu renge karşı bir cazibe var. Padişahların erguvan zamanı kayıklarla Boğaz turu yaptıklarını okumuştum. Ahmed Hamdi Tanpınar, “Kültürümüzde gülden sonra adına bayram yapılacak ikinci çiçek erguvandır” dediğine göre bizim saray kültüründe de önemli bir renk. Biz her işimizde olduğu gibi Boğaz’ın erguvanlı güzelliğini pazarlayamadık. Belki yeni nesil bunu başarır ve Boğaz’da padişahların yaptığı gibi bütün dünya erguvan turuna çıkar.

B5 dedi ki...

Cok cok tesekkürler!
Ben de hemen diger dillerdeki karsiligini ezberleyip bu bilgiyle aklimin bir kösesine koydum.
Selamlar,

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Erguvan çiçeğini duymuş ama hangi çiçek olduğunu bilmiyordum. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıpmış, daha bu konuyu merak ettiğim bu günlerde hemen bu yazıyla karşılaştığım için çok şanslı hissettim kendimi.
Gözlerim bu ağacı ve çiçeklerini arayacak artık..

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar;Özellikle Bebek civarına yolun düşerse, çocuk parkını arkana al ve karşı yamaca bir bak. Büyük bir kızıllık göreceksin. İşte o kızıllık erguvanlardan. Aslında Boğaz'ın her iki yakasında çok var erguvan ama binalar gölgelemiş onları.

Adsız dedi ki...

BİDE ERGUVANIN NE ANLAMA NE DUYGULAR VERDİĞİNİ AÇIKLAYIN

Adsız dedi ki...

Bizans İmparatorluğu'nda kraliyet ailesinin yeni doğan erkek çocuğu erguvan renkli odada dünyaya gelmemişse tahta geçmek gibi bir hakkı yoktu. Bunu da eklemek isterim =)

Punto dedi ki...

Sevgili Roxana; Ek bilgiler için teşekkür ederim.
Sevgili Adsız; ne istediğinizi tam anlayamadım.