Yazı işlerine fırtına gibi girdi. Önemli bir haber yakalandığında muhabirlerin heyecanı böyle olurdu. Soluk soluğa anlattı:
“Abi çok güzel fotoğraflar var. Bir grup Çemberlitaş civarında gösteri yaptı. Caddeyi trafiğe kapattılar, lastik yaktılar. Olayın fotoğraflarını çektim. Banyoda”.
Önemli bir haber varsa ve gazeteye mutlaka girecekse muhabirler olayı şeflerine anlatmadan yazı işlerine haber verirler ki gazetede yer açılsın o habere.
Sayfalara baktık. Birinci sayfadan göbekten verecektik haberi. Tabii fotoğraf güzelse.
Film yıkandı. Geldi. Gerçekten tam lastikler yanarken fotoğraflar vardı ve muhabir doğru söylüyordu.
Sayfayı bozduk ve haberi kullandık.
Yaklaşık 10 gün sonra aynı muhabir yine böyle bir eylemi yakalamıştı. Bu kez eylem yeri Eminönü idi.
Bu eylemler devam etti. Fotoğraflar da.
Yazı işlerinden bir arkadaş bir gün pirelendi, şüphesini şöyle açıkladı; “Tüm eylemler bizim bu muhabire mi rastlıyor? Eylem süresi bir dakikayı geçmiyor ve muhabirimiz orada bitiveriyor”.
Sorguya alındı muhabir ve gerçek ortaya çıktı; eylemciler muhabire güveniyorlardı, eylem yerini ve saatini haber veriyorlar. O da orada bulunuyor ve "olay fotoğraflarını" çekiyordu.
Karar verdik, bu tip haberleri kullanmayacaktık. Örgütün reklamını yapmayacaktık.
Bu kez eylem haberleri, başka gazetelerde çıkmağa başladı.
BUNLARI NEDEN HATIRLADIM?
Geçenlerde bir televizyon programında gazeteci bir büyüğümüz, “teröre bilmeden bizler de alet edildik” deyince hatırladım tüm bunları.
Gazeteci büyüğümüz, terör haberinin görüntülerinin tekrar tekrar gösterilmesini eleştiriyordu.
Anarşinin kol gezdiği 1970’li yıllarda tüm medya olarak, eylemleri gazetede küçük görmek ya da hiç görmemek konusunda fikir birliğe varamamıştık. Hiçbir zaman böyle bir anlaşma olmadı zaten aramızda. Bugün de yok görünüyor.
YARARLARIN ÇATIŞMASI
Bu tip olaylarda dört yarar çatışır birbiriyle.
Birincisi örgütlerin yararı. Onlar eylemlerinin duyurulmasını isterler. Güçlerini arttırmak için.
İkincisi muhabir haberi yakalamıştır. Haberinin gazeteye girmesini ister.
Üçüncüsü gazeteyi hazırlayanlar da haberi atlamamak için bu tip haberleri kullanmak isterler.
Dördüncüsü ise ülke yararı. Ülke yararı mı?
İşte onu kimse düşünmez. Düşünmediği için de örgütler çoğalır, başa bela olur. Nice canlar vakitsiz ayrılır bu dünyadan.
Unutmadan bir bilgi daha vereyim; hani o muhabir vardı ya. Bir dakikada biten eylemleri çeken o muhabir.
Şimdi bir televizyonun Ankara temsilcisi.
Varın gerisini siz düşünün.
10 yorum:
Bu yaziniz bana neyi hatirlatti biliyor musunuz?
Isvicre'de 7 tane Turk kanali seyredebiliyorum. 7 tane "populer" kanal. Son secimlerden bu yana bu kanallardan 6 tanesinin yanin akisinin, sunucularinin, sunucularin kullandiklari kelimelerin, giyimlerinin, haberlerin iceriklerinin, hatta reklamlarin nasil da degistigini hayretle izliyorum. Bundan etkilenen "populer" kisilerin de tarzlarini nasil degistirdiklerine sasirip kaliyorum.
Bu da yararlar catismasi degilse nedir... Insan, kazanacagina inandigi yararlar icin degerlerinden, kisiliginden ve yandaslarindan boylesine kolay vazgecebilir mi? Vazgecmeli mi?
Uzuntuyle izliyorum...
Saygilar
Esra
Ben de ölen çipuraların peşindeyim son dönemde... Bir gazete haberi şöyle vermiş. Çipuralar turizmi de öldürdü! Büyük bir İngiliz turizm şirketi(bu arada biz İngiltere'de duymadan daha o gazete İngiltere haberlerini manşetten veriyor!) çipuraların öldüğü denize biz değerli insanımızı nasıl sokarız demiş ve tek otelden ayırtmış olduğu 10 bin kişilik rezervasyonu iptal ettirmiş.
1-Olay ne kadar doğru?
2-Olay kimin gözünden doğru?
3-Tek şirketin iptali ile ölen turizm var mıydı?
4-Turizm gerçekten öldü mü?
5-Balıkları öldüren ne idi?
6-Bu bir insan işi mi? Doğal afet mi?
şeklinde sorular uzaaaaar da gider...
Haberlerin çoğunun yazım üslübu, dili feci halde.
Dün eşim okuyor, haberin bir yerinde şu tanımlama var: ''eski Pamukbank genel müdürü...''(noktalama işaretleri yok!) Pamukbank mı eski? Müdür mü? İkisi de mi?
Bunlara kim dur diyecek?
Yoksa giderek artarak devam mı edecek?
Gene çok derdim olan bir konuya parmak bastınız Akın amca!
Sevgili Esra; seçimlerle birlikte medyadaki "değişimi" sizlerin fark etmesi çok çok önemli.
Evet. Medyanın genel havası ve çoğu yazarların bakış açıları günden güne ortama uymağa başladı. Önce patronlar maddi baskı altına alındı. Bu baskı aşağı doğru yayılıyor. Direnenler saf dışı oldular bile.Ülke yararı diye bir şey kalmadı artık.
Sevgili Dilek; bu hatalar artarak devam edecek. Personel politikası böyle olduğu sürece.
Arena'nın yaptığı program turizmi ne hale getirdi, görüyoruz. Çipuraların neden öldükleri belirlenmeden bu yayını yaparsan iyi bir haber vermiş olursun ama turizmi de baltalarsın. İşte işin ince noktası. Bugünkü anlayış "bana ne turizmden" şeklinde.
Artık ne doğru dürüst televizyon izliyorum ne de gazete okuyorum. Hepsi birbirinin fotokopisi gibi. Sabah internette haberlerin başlıklarına bakıp, takip ettiğim bir kaç yazarın köşe yazısını okuyorum sadece.
Siz bir gazeteci olarak söylenebilecekleri yazınızda aktarmışsınız zaten.
Seçime çeyrek kala Sabah ve ATV'ye el konulması düşündürürücür. Yine bir gazetecinin başbakanın çenesini okşaması da...
Sevgili Mine, sizlerin yorumunu okudukça acaba ben mi abartıyorum? endişemin yersiz olduğunu görüyorum. Demek ki gerçekten kötüye doğru bir gidiş var.
Demek gosterileri onceden biliyorlardi. Suc oldugunda suc ortakligidir bu. Kabul edilemeyecek bir olay. Isin kotu yani aynen sizin yazdiginiz gibi, siz yapmasaniz da bir baskasinin bunu surekli devam ettirmesi ve ortak hareket edilememesi.
Sevgili B5; oldum olası medya hiç bir konuda ortak hareket edemedi. Bunu neye bağlarız bilmiyorum ama yazıda belirttiğim gibi "kamu yararı" kavramını beyinlere sokabilsek, kişisel çıkarların önüne geçmesini sağlayabilsek belki bir şeyler olur.
Genial brief and this enter helped me alot in my college assignement. Gratefulness you for your information.
Brim over I assent to but I contemplate the post should acquire more info then it has.
Yorum Gönder